Gözlerimi açar açmaz etrafına bakındım, kimse yoktu. Kim olacaktı ki zaten, kimi arıyordum? Bıkkınlıkla kalkıp banyoya adımladım. Yapmaktan bıktığım rutinlerimi hallettikten sonra üstümü değiştirme gereği duymadan odamdan çıkıp alt kata indim. Umarım Aybars baba kahvaltı masasında değildir çünkü dün konuştuklarımızdan sonra çok utanıyordum, adam herşeyimi biliyordu. Asıl şaşırdığım nokta, daha önce bir kere bile içince kendimi kaybedip böyle salakça birşey yapmamıştım. Adama hayatımı anlatmışım resmen.
Yemek salonuna geldiğimde gördüğüm yüzlerle afalladım. Annem babam ve biraz geride bekleyen Emir. Her ne kadar hiç birinin yüzünü görmek istemesem de masaya yaklaşıp ortaya bir "günaydın" bıraktım.
"Oğlum" diyerek hemen ayağa kalkarak bedenimi kollarının arasına aldı Annem, Annem di ama sarılışından hiç birşey hissetmiyordum. Babam beni yakarken sesini çıkartmamıştı çünkü. Annem kollarını ayırdığında, babamın da dikilmiş sırasını beklediğini gördüm. Ona da zoraki bir sarılış yapıp masaya oturdum.
"Nasılsın Annem, evlilik nasıl gidiyor?" Annemin sorusuyla yüzüne bile bakmadan "harika" dediğimde Annemin güldüğünü duydum. Gerçekten inanıyorlar mıydı mutlu bir evlilik yaşayacağıma, yoksa dalga mı geçiyorlardı.
"İyidir iyidir, Sanem kızımın maşallahı var. Meriç mutlu olmayacakta kim olacak"
Öfkeli bakışlarımı babama çevirdim gözlerimiz buluştu. "Değil mi baba, ben mutlu olmayacağım da kim olacak!"
Sert çıkışıma karşılık masadaki herkes afallarken Emir'in de bana baktığını gördüm. Ona bakınca ağlamak geliyordu içimden, şerefsiz nasıl da satmıştı beni. Gözlerini ilk kaçıran o olurken yanımızdan ayrılıp bahçeye çıktığını gördüm, onunla konuşmak istiyordum konuşup içimdeki bütün zehiri akıtmak yoksa rahat edemeyecektim.
"Babacığım, ben bahçedeyim hava alacağım" diyerek Aybars babanın yüzüne baktım, diğerleri umrumda değildi. Aybars baba hafifçe başını salladığında masadan kalkıp bahçeye çıktım, Emir kuytu bir köşeye geçmiş sigarasını içiyordu. Ama bırakmıştı sigarayı, benim için bırakmıştı. Yanına doğru adımladığımı görür görmez elindeki sigarayı yere attı.
"Meriç bey masaya dönün"
"Siktirme Meriç beyini!"
Yanına yaklaşıp tam önünde durdum, boyu benden fazlasıyla uzundu ve gözlerine bakabilmem için başımı kaldırmam gerekiyordu. Yeşil gözleri içinde kaybolmak istediğim tek sonsuzluktu belkide, sonum olmuştu.
"Adam mısın sen!"
"Meriç masaya dön biri duyacak"
"Orospu çocuğunun önde gideniymişsin Emir, böyle biri olduğunu bilseydim bırak sana tüm benliğimle gelmeyi yüzüne bile bakmazdım. Şerefsiz çıktın.
"Konuşacak bir şey yok, böyle olması gerekiyordu"
Bir adım daha atarak elimi kalbinin üzerine koydum. "Hiç mi acımıyor, hiç mi özlemiyor beni"
Bileğimi sertçe tutarak göğsünden çekti "kendine gel, artık evlisin. Bizim yaşadıklarımız sadece eğlenceden ibaretti" diyerek yanımdan hızlı adımlarla ayrıldığında ayakta duracak gücü bulamadım kendimde. Koskoca bir yıl, her saniyesi yaşadığımız güzel aşkın anılarıyla doluyken nasıl sadece eğlence diyebilirdi. Gözyaşlarım kendiliğinden akmaya devam ederken sırtımda hissettiğim elle irkilerek arkamı döndüm.
"Aybars baba..." Dudaklarımın arasından bir hıçkırık kaçarken hiç düşünmeden kollarımı Aybars babanın beline dolayıp başımı göğsüne bırakarak ağlamaya başladım. Sımsıkı sarılıyordum, kalbimdeki acının hafiflemesini istiyordum ama olmuyordu. Bir süre sonra beni kendinden ayırıp gözlerime bakarak "üzülmeye değmez" dediğinde "değmez" diye mırıldandım bende. Oysa onun için herşeye değerdi, yanılmışım...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GÜNAH || BXB || DADDYKİNK
Ficção AdolescenteBenliğimden zorla vazgeçirildim ben, bir kızla evlenmeyi hiç istemedim...! Bile isteye yaptığım tek şey GÜNAH olana aşık olmak oldu...