Gözlerimi annemin "Hadi Rachel, okula ilk günden geç kalınmaz." diye alt kattan bağırmasıyla açtım. Bugün benim için okulun ilk günüydü. Geçen hafta 8 yaşıma bastığım ve bir mutant olduğum için zorunlu olarak yatılı okula gitmeliydim. Tıpkı benle aynı kaderi paylaşan diğer yaşıtlarım gibi. İstemeyerek de olsa yataktan ayrılıp elimi yüzümü yıkadım. Annemin önceki gece güzelce temizleyip dolabıma astığı siyah elbisemi ve aynı renk babetlerimi giydim. Saçlarımı annemin yapmasını istiyordum. O yüzden önceki gece hazırladığım çantamı alıp yavaşça mutfağa yani alt kata inmeye başladım. Çok farklı duyguları aynı anda yaşıyordum. Üzüntü. Çünkü hayatım bir daha asla şimdiki gibi aileme yakın olmayacaktı. Korku. Çünkü okulumda insanların ve insan çocukların bana karşı olacak davranışları sonrasında yanımda kucağına oturup olanları anlatacağım babam ve bana öğütler verip beni dinleyecek bir annem olmayacaktı. Heyecan. Çünkü babamdan sonra ilk defa bir mutantla arkadaş olabilecek ve aynı mekanda bulunabilecektim.Şu anki çevremde babam dışında mutant yoktu.Zaten gezegende mutantlar çok nadir.Ama babamın dediğine göre orada bu yıl 8 yaşında olan tüm mutantlar olacakmış.
Kahvaltı ettim.Second Life'ta yetişen bir meyveyle yapılan salataydı annemin bugün yaptığı yemek.
Yemek boyunca annem ve babam bana okulun ne kadar iyi olacağını anlattılar.Defalarca yaramazlık yapmamam konusunda uyardılar.Küçük olmama rağmen artık bir sorunla karşılaşınca anne babamdan yardım alamayacağımı, kendim çözmem gerekecegini anlıyordum. Kahvaltım bitince ailecek toplu taşıma aracına bindik.(Second Life'ta birçok kesim icin özel araç kullanmak yasak.Bu yüzden toplu taşıma kullanıyoruz ve bunun için ücret ödemiyoruz. (O zamanlar bilmesem de bu durum trafiği önlemek için alınmış kesin bir önlemdi.)Okulun önüne gelince yavaşlayan araçtan indik.Okulun önü kalabalıktı.Kapının önüne kadar geldik.Buradan sonra aileler giremezdi.Herkes çocuğuyla vedalaşıyordu.
Annnem ve babama döndüm.Sarıldık ve biz de vedalaştık.Babam ve annem bana tatillerde beni ziyarete geleceklerini söylediler. İçeri adımımı atmadan önce annem arkamdan son uyarıyı yaptı "Adını ve soyadını belirtip sınıfını öğren Rachel."Karşıda duran görevliye doğru ilerledim ve tam önünde durdum.Bana doğru dönünce "Adım Rachel, soyadım Maddox." dedim. Elindeki küçük ekrana dediklerimi girdi ve bana dönüp
"Rachel Maddox, mutant, telekinezi. Doğru mu?" dedi. Gururla başımı salladım.O zamanlar mutant olmanın benim için çok avantajlı olduğunu falan düşünüyordum."Sol koridordaki ilk sınıf."Dediği sınıfa doğru ilerledim.
Sınıfa girdiğimde içeride benim yaşlarımda bir sürü kız ve erkek çocuk gördüm. Ön taraflardan sıralar aşağı yukarı dolmuştu. Ben de arkalarda rahat pencereye yakın ve odaların ısılarını belirlenen derecede tutmaya yarayan özel hava kanalının tam yanında bir sıraya oturdum. Çantamı sıranın kenarına asıp etrafa bakındım. Güzel geniş bir sınıftı burası. Sıralar rahat rahat sığmıştı. Dokunmatik ekranlı dev tahta karşımdaki duvarın neredeyse tamamını kaplıyordu.
Kitaplarımız yoktu. Onun yerine herkesin özel tabletleri vardı. Defterlerimiz ve kitaplarımız ona yüklüydü. Her türlü eğitim araştırma işlerimizde onu kullanabilirdik. Bu hem öğrenciye kolaylık sağlıyor hem de okul binasından yüzlerce kitaplık eksiltiyordu.Tableti masamın üstüne koyup başımı ellerime yaslayarak dışarıya bakmaya başladım. Özellikle etrafı izlemeye bayılırım. Sonbahar olmasına rağmen hava sıcaktı. O yüzden pencereler açıktı. Tam sınıfın penceresinin olduğu tarafta çiçek bahçesi vardı. Bu da içeri gelen koluyu açıklıyordu. Hafif bir rüzgar vardı. Harika bir gündü. Ama bu düşünceler sadece 17 saniye falan sürdü.
İsmi hakkında hiçbir fikrim olmayan sarı saçlı mavi gözlü hafif süslü bir kız hemen sıramın yanında duruyordu. Galiba demin bana seslenmişti. Ona döndüğümü görünce "Hey, yarım saattir sana sesleniyorum. Sağır mısın sen?" dedi. Ben de bir anda bana böyle çıkışmasına anlam veremeden "Noluyo ya?" dedim. O da "Buraya ben oturacağım. Bozuk DNA'nı alıp başka sıraya geç." dedi. Sinirlenmiştim. "Daha güzel bir fikrim var. Sen sıradan, niteliksiz DNA'nı al ve başkasına mızmızlan." dedim. O da kızmıştı. "Ben burada oturacağım." dedi. Herhalde beni etkileyip ona yer vereceğimi sanmıştı. "Hayır oturmayacaksın." dedim ve her ne kadar annemle babam bana "Güçlerini arkadaşların arasında kendi çıkarların için kullanma." demiş olsalar da ellerimi ona doğru uzattım. Sonra da gücümü kullanarak onu benden yaklaşık dört sıra uzakta çaprazımdaki sıraya oturttum. Zafer edasıyla gülümsüyordum. Çok sinirlenmişti. Yanına giden birkaç kız yüzünden görüş açımdan çıkmıştı. Ben de önüme döndüm.(Evet tahmin ettiğiniz gibi bu Christina'ydı.O gün Christina şu Second Life atasözünü kanıtladı: "Bir insan veya bir mutant Second Life sıcağında günlerce susuz kalsa da huyunu bırakmaz.Christina o günden kendini belli etmişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Second Life "İkinci Hayat" (Düzenleniyor)
Science Fiction2514'de Dünya dışında Second Life adındaki gezegende geçen bir hikaye... (Hikaye ile ilgili daha ayrıntılı bilgiye "Tanıtım" bölümünden ulaşabilirsiniz.) Not:Hikayenin tamamı @sudezeyrek ve @starkhanesi ile yazılmıştır.