Multide Christina :)
Kalktığımızda hepimiz halsizdik. Kansızlık başgösteriyordu. Bence kan aldıkları mutantların hepsine kansızlık ilacı falan lazımdı.
Gerçi öğlene kadar herşey normaldi.Ta ki Nick gelip bizi kartopu savaşına davet edene kadar.Benim dışımda hiç kimse itiraz etmedi hemen bahçeye koşuştular!Ben odada kalacaktım ama Alison buna izin vermedi.Sürükleyerek bahçeye çıkarıldım.
Önce halsizce koşuşturan mutantlara baktım, sonra da oldukça enerjik insanlara!Bizim kanımızı sömürdükten sonra tabii böyle olurlardı.Beni en çok kızdıran da arkadaşlarımın hiçbir şey olmamış gibi onlarla kartopu savaşı yapmalarıydı.Ben de tepkimi göstererek karla falan oynamadım ama kimsenin umrunda değildim.En sonunda kendimi Nick ve Harry'nin muzipliklerine gülerken buldum.
O sırada arkamda birinin olduğunu farkettim.Kesin sızlanmaya gelen Barbara'dır diye düşündüm.Çünkü Barbara zaten böyle durumlarda çabuk yorulurdu,bir de üstüne kansızlık eklenince eminim başımın etini yer diye düşündüm. "Sızlanacaksan neden oyuna katıldın Barbara?" deyip gülümsedim.Ama Barbara'ya ait olmayan bir ses bana:"Sızlanmaya geldiğim söylenemez." dedi.Arkama dönünce gelenin Daniel olduğunu farkettim. Neden buradaydı ki? "Konuşabilir miyiz?" dedi.Başımla onayladım.Derin bir nefes alıp:
- Neler döndüğünü merak ediyorum ve sana birkaç soru soracağım,dedi.
İtiraz etmediğimi görünce devam etti:
- Sizi gönüllü olmaya ikna eden neydi ve gönüllü olduğunuzda olacaklarla ilgili ne biliyordunuz?
Daniel'e güvenebilir miydim, emin değildim. Yine de bu konuda ciddi olduğunu anlamıştım. Ona bakmadan
Anlatmaya başladım:-Bay Andrews okula gelip tüm hastaların bir tesiste toplandığını ve kan vererek bir soyu kurtarabileceğimizi anlatan bir konuşma yaptı,örneğin ben annemin burada olacağını sanmıştım ama yok işte,dedim.
Biraz düşündü, sonra "Anladım.Yani kandırıldınız."dedi.
Ben de "En azından hepimiz değil.Bazıları sevdiklerine kavuştu." dedim. Dümdüz önüme, arkadaşlarıma baktım. Daniel benim bakışlarımı takip ederek kısa bir süreliğine baktı, o bakarken Alison Louis'in ağzına kar doldurmakla meşguldü. Daniel bana dönüp:
"Paylaştığın için teşekkür ederim." dedi.Tam gidecekken ona "Bekle, mutant olduğunu söyledin ama gücünü söylemedin?" Bir an neden merak ettiğimi falan soracak zannettim ama öyle olmadı. "Telekinezi." dedi.Benimle aynı güçtü bu. "Ben de." diye atılınca,inanmazmış gibi baktı. Kenardaki bankın üzerinde duran atkıyı alıp yine oradaki ağacın gövdesine dolanmasını sağladım. İçten fakat donuk bir kahkaha attı ve gitti.Ben memnuniyetle gülümsüyorken o farketmedi tabii.
Bu durum beni rahatlatmıştı.Belki bizim karşı çıkmamız bir işe yaramazdı ama Daniel'ın önemli bir konumda olduğunu anlamıştım ve umarım bize faydalı olurdu.Burada daha fazla oyuna gelmek istemiyordum.
O sırada gözlerimi tekrar bahçeye dikmek zorunda kaldım çünkü Christina Ashley'e "Neden davet edilmediğin bir yere geliyorsun ki?" dedi.Ve Ashley'nin kısa bir anlık şaşkınlığı üzerine memnuniyetle sırıttı.Ama Ashley'den cevap gecikmedi."Davet edilmediğimi de nereden çıkardın?" dedi.Ve dönüp Nick'e gülümsedi. Şaşırma sırası Christina'ya geçtiğinde Adam hışımla Nick'e döndü.Nick hiç istifini bozmamıştı.Hatta ondan Ashley'e göz kırpmasını falan beklerdim ama cesaret edemedi sanırım.Blair Christina'ya "Bu yaptığın vefasızlıktan başka bir şey değil umarım farkındasındır!" dedi.Christina'ya Blair kan veriyodu yani Christina'nın minnet duyması gerekmez miydi? Ashley de "Vefa gibi bir erdem ve Christina çok uzak" dedi.Christina da rahatsızca kıpırdandı ve tam hışımla bir şey söyleyecekken Harry onun kolunu tuttu ve kulağına bir şeyler söyledi.Christina da bize dönüp "Sadece sabrediyorum zamanı gelince yüzlerinizi göreceğim." deyip Bethany'le beraber uzaklaştı. Barbara bize "Ne yapabileceğini sanıyorsa(!)" dedi ve hep beraber gülüştük.
Takmamaya karar vereli çok olmuştu.Adam yanımıza gelip Ashley'e bahçede yürümeyi teklif edince de Ashley, Adam'ın uzattığı eli tutup öne doğru bir kaç adım attı sonra da arkasına dönüp bize gülümsedi ve biz de ona muzip bi gülüşle karşılık verdik. Kızlarla beraber odamıza geçtik, çok geçmeden Ashley de yüzünde güller açarak gelince onlara Daniel'la konuştuklarımı anlattım. Daniel'ın da bununla ilgilenmesi bizi bir şeylerin yolunda olmadığına yöneltiyordu.Ama yapabilecek bir şey yoktu hem çok da ileri gidemezlerdi sonuç olarak hastalığa çare bizlerdik.
Stephanie Ashley'e "Adam'ı hipnoz etsene." deyince kahkahadan yerlere yattım.Ashley yine herzamanki gibi 'gerçek aşkın gücüyle' ilgili bir nutuk çekmişti.
Güçlerimizi kullanmayalı çok olmuştu.Yeterince iyi olsaydık bu durumda olayların kontrolünü ele bile alabilirdik ama maalesef çömezden başka birşey değildik.Yani mesela ben hala eşyaları yanlışlıkla insanlara fırlatırken,Blair'ın kafası birden fazla zihnin düşünceleriyle karışırken veya Alison en fazla birkaç saat ötesini tahmin edebilirken ne şansımız olabilirdi ki?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Second Life "İkinci Hayat" (Düzenleniyor)
Science Fiction2514'de Dünya dışında Second Life adındaki gezegende geçen bir hikaye... (Hikaye ile ilgili daha ayrıntılı bilgiye "Tanıtım" bölümünden ulaşabilirsiniz.) Not:Hikayenin tamamı @sudezeyrek ve @starkhanesi ile yazılmıştır.