47. Bölüm

10K 659 30
                                    

1 AY SONRA

Günler kâh şöyle kâh böyle geçmiş ve bir ayı bitirmiştik. Kızım günden güne kendini toparlamışken oğlumsa günden güne eriyordu gözümün önünde. İlaçların etkisiyle iyice zayıflamıştı minik bedeni. Kızım ise gelişimini son derece sağlıklı tamamlamış ve bugün küvezden çıkıyordu. Onunla ilk gerçek tanışmamız bugün olacaktı. Küvezde olduğu müddetçe sütümü biberonla vermişlerdi kızıma. Bugünse onu ilk kez emzirecektim. Bir yanım burukken bir yanım inanılmaz heyecanlıydı. İnanın bu duygunun tarifi yoktu. İki ayrı evladım için iki ayrı duyguyu taşımak çok, çok zordu...

Yusuf babasının kucağında, Emir Asaf ise yanıma oturmuştu. Kızımla ilk tanışmamız için gelmiş olan ailemiz ise bütün odayı doldurmuştu. Hastanenin VİP odasında olmamız bu konuda işimize yaramıştı. Aksi takdirde herkesin odaya sığması mümkün değildi. Şimdi ise kapı açılmış ve hemşire, kucağında kızımla birlikte girmişti. "Biz geldik annesii." Hemşire gülen yüzüyle kızımı bana uzattığında gözümde yaşlar, ağzımda bir tebessüm ile almıştım kucağıma. "Hoş geldin annecim. Hoş geldin meleğim." Kokusunu içime çektiğim an öyle tarifsizdi ki... Kızımın üzerine minik bir el uzanmış ve yanağını sevmişti. Gülümseyerek oğluma döndüğümde hayranlıkla kardeşini izliyordu. "Anne yanaklayı çok tatlıı." Emir Asaf gülerek oğlunun saçını öpmüştü. "Çok güzel değil mi kardeşin?"

"Evet baba. Çok gücel, annem gibi..." Sesinden okunan hayranlık gülümsememi büyütmüştü. "Ben de alabiliy miyim kucağıma?"

"Alabilirsin annecim. Ama henüz çok küçük olduğu için baban yardımcı olsun sana, olur mu?" Hevesle kafasını salladığında Emir Asaf yardımcı olurken Ecrin'i kucağına bıraktım. Babasının desteğiyle tuttuğu kardeşine sanki bir hazine tutuyormuş gibi bakıyordu. "Meyhaba kaydeşim. Ben senin abinim. Biliyoy musun seni çok bekledim ben. Sen biyajcık büyü, oyun da oynayıj tamam mı?" Ecrin abisine cevap verir gibi kıpırdandığında Yusuf'un hoşuna gitmiş ve kıkırdamıştı. "Aslanıma abilik çok yakıştı." Adnan babam aklımdakini söze vurmuştu. Gerçekten de miniğime abilik çok yakışmıştı.

Herkes kızımı sevdikten sonra acıktığı için huysuzlanmaya başlamıştı. "Biz çıksak da karnını doyursa." Feride annemin söylemiyle oda boşaltılmıştı. Emir Asaf, kucağında kardeşini izlerken uyuyakalan oğlumu yatırırken ben de emzirmek için göğsümü açmıştım. İlk kez emzirildiği için biraz huysuzlansa da sonunda emmeye başlamıştı. O göğsümü emerken ben de bir yandan saçını okşuyor, bir yandan da hayranlıkla onu izliyordum. Yeni doğan bir bebeğe göre cidden çok güzeldi. Kafamı kaldırıp Emir Asaf'a baktığımda öylece oturmuş bizi seyrediyordu. "Çok bakma nazar değer." Gülerek söylediğime bir anda kahkaha atmasıyla elimle susmasını işaret ettim. "Çocuk uyuyor Asaf!"

"Güzelim sen de güldürme." Oturduğu yerden kalkarak yanımıza geldi. Önce eğilip kızımı öptü. Ardından bana dönüp dudağımı öpmüştü. "Öyle güzelsiniz ki izlemeye doyamıyorum." Tekrar öpeceği sırada kızım kıpırdanmaya başlamıştı. Gülerek ona eğildi. "Kızım, sen şimdiden kıskanıyor musun anneyi? Hmm?" Elini öperek devam etti. "Ekmeğini yediğin yere ihanet olmuyor mu ama babacım?" Bu sefer engel olamayarak ben kahkaha atmıştım. "Çocuk uyuyor karıcım!"

"Hayatım sen de güldürme." Gülerek yanımızdaki koltuğa oturmuştu. Ecrin biraz daha emmiş ve uyuyakalmıştı. Çok geçmeden kapıyı çalarak annem girmişti odaya. "Müsait misiniz kızım?" Üzerimi düzeltirken cevap verdim. "Gel anne gel." Gülümseyerek odaya girdi ve kapıyı kapattı sessizce. Yanıma geldiğinde bir eli Ecrin'in az miktarda çıkmış olan saçlarını sevdi. Ardından bana döndü. "Annecim biz artık gidelim, dinlenin siz de. Babanların da şirkete geçmesi gerekiyor artık."

"Tamam anne. Kusura bakmayın böyle ağırlayamadık da sizi bu sefer."

"O nasıl laf kızım öyle? Biz kendimiz gelmek istedik. Onca şeyin üstüne iki huzurunuz var, bir de hizmet mi bekleyeceğiz? Dinlenin siz, daha sonra yine geliriz olur mu güzel kızım benim?"

"Olur tabii." Gülümseyerek saçımı öptü. "Annesinin güzeline nasıl da yakışıyor annelik. Hadi birtanem Allah'a emanet olun." Yusuf'u da öpüp, Emir Asaf'a da veda ederek çıkmıştı odadan. Herkes gittiğine göre yine çekirdek ailemizle kalmıştık. Kucağımda uyuyan kızım, yan tarafımda uyuyan oğlum derken vakit geçip gitmişti.

~~~~~~~~~~~~

Dün, uzun zaman sonra harika bir huzur bahşetmişti bize. Bugünse İpek'in evlilik teklifi vardı. Bütün genç tayfamızı çağırmıştık. İpek'i de aramış, Asaf'ın toplantıya gittiğini ve yalnız kaldığımı söyleyerek yanıma gelmesini rica etmiştim. Canım arkadaşım da hiç düşünmeden kabul etmişti. Şimdiyse teklifin baş kahramanı olan kızım, hazır bir şekilde teyzesini bekliyordu. Ben ve kızım hariç hiç kimse odada değildi. Kızım üzerinde 'benimle evlenir misin' yazan tulumu, parmağında teyzesine ait olacak olan yüzükle beşiğindeydi. Sürprizin bir diğer kahramanı ise oğlumdu. Bir dönem İpek'le aramızda esprisi olmuştu. Hayatında kimse olmayınca İpek de oğlunla evlenicem diye dalga geçiyordu. Bugünkü teklifte de Yusuf'a bir takım elbise giydirmiştik. Elinde tuttuğu gelin buketini teyzesine verecekti.

Kızımla beklemekteyken kapı açılmış ve İpek girmişti. "Naber kız güzeller?" Gülerek cevap verdim. "İyi canım. Sen?"

"Kız bu güzelliğe gelirim de kötü olur muyum ben hiç?" Çantasını bırakıp lavaboda elini yıkayarak beşiğe adımlamıştı. Kucağına aldığında fark etmeyen pek akıllı arkadaşım, bir an duraksamış ve Ecrin'in eline bakmıştı. "Hira bu ne Allah aşkına?" Bu esnada diğerleri de sessizce arkasına gelmişlerdi. "Teyzesine ait bir şey." Kaşları çatılırken konuştu. "Hira ne diyorsun-" Tulumdaki yazıya gözü takılmış ve eğer arkadaşımı biraz olsun tanıyorsam, defalarca kez okumuştu. O anlam vermeye çalışırken Yusuf teyzesinin ona bakması için bacağına dokunmuştu. "Gücel teyjem bu senin." Uzattığı çiçeğe dolu gözlerle bakan İpek, önüne gelen Anıl'ı fark etmişti. Öncesinde Yusuf'un elindeki çiçeği almıştı. "Teşekkür ederim birtanem..." Kafasını kaldırıp Anıl'a odaklanmıştı şimdi. "Anııl..."

Anıl da heyecanla karışık gülerek cevap verdi. "Meleğim..." Soluğunu bırakarak devam etti. "İlk gördüğümde etkilendim senden. Birkaç gün hevestir dedim. Baktım çıkmıyorsun aklımdan, koştum yengeme. Nasıl başladık nasıl ilerledik bilmiyorum ama kör kütük aşıkken buldum kendimi. Çok şey atlattık birlikte. Ama artık zamanı geldi sanki... Ne dersin, yoldaşım olur benimle evlenir misin?"

Çoktan ağlamaya başlamış olan İpek kafasını salladığında kucağında kızımla birlikte Anıl'a sarılmıştı. Neyse ki kızımın varlığını unutmayarak dikkatli sarılmıştı. Anıl da ona sarıldığında Yaman'ın ıslıkları eşliğinde alkışlamıştık bizler de. İpek geri çekilip Ecrin'e baktığında gülmeye başladı. "Ya siz şapşal mısınız? Küçücük bebekte kafam kadar yüzük ne?" Onunla birlikte biz de gülerken, Anıl Ecrin'i almıştı. Huysuzlanan kızımı Emir Asaf'a vermiş ve yüzüğü aldıktan sonra da elini öpmüştü. "Teşekkürler yardımın için amcasının güzeli." Ardından dönerek yüzüğü İpek'in parmağına takmıştı. Tekrar sarıldıklarında Yaman'ın sesi duyuldu. "Yenge sen niye ağlıyorsun kız?"

O söyleyene kadar fark etmemiştim ağladığımı. "Arkadaşım evleniyor Yaman! Kolay mı?" İpek kahkaha atarak herkese hitaben konuşmuştu. "Ay size bu hamileliğin bir de lohusalık kısmı olduğundan bahsetmemiştim değil mi?" Herkesin bakışlarındaki isyanı açık açık görmüştüm. Niye öyle bakıyorlardı ki?

Bölüm sonuu.

Bölüm birazcık kısa oldu ama burada bitirmek istedim.

Biraz da güzel şeyler yaşamak varmış bu kitapta ayol mdmdmsmsm. Azıcık içimiz açılsın.

Nasıldı bölüm?

Valla benim uzun zaman sonra çok severek yazdığım bir bölüm oldu. Umarım sizde de etkisi öyledir.

Bu arada Instagram'da blog hesabımı takip ederek destek olursanız beni çok mutlu edersiniz canlarım. Hesabım: tugbaff_

Yeni bölümde görüşürüz canlarımm 🤗

Bî- misâl HayatHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin