48. Bölüm

9.6K 652 38
                                    

Gerekli bütün testler yapılmış ve bugün miniğim ameliyat olacaktı. Önce Ecrin'in operasyonu gerçekleştirilecekti. Az önce kızımı operasyon için almışlardı. Emir Asaf onunla birlikteyken ben de Yusuf'un yanındaydım. Ailemiz de bizimleydi. Bir kısmı Emir Asaf'ın yanında, bir kısmı bizim. "Gücel annem?" Yusuf'un sesiyle ona döndüm. "Efendim birtanem."

"Canım acıy mı?" Sorduğu soru benim canımı acıtırken gülümsemeye çalışarak cevap verdim. "Hayır bebeğim. Seni uyutacaklar. Sonra bir uyanacaksın, hoop miniğim iyileşmişş!"

"O jaman istediğim kaday koşacak mıyım?" Kafamı salladığımda sevinçle gülümsedi. Kapı çalınarak açılmış ve hemşire girmişti. "Nasılsın bakalım Yusuf?"

"İyiyim."

"Harika. Şimdi seni bir kontrol edeceğim ve sonra gideceğiz tamam mı?" Kafasını salladığında hemşire yanına gelerek değerlerini kontrol etti. "Her şey yolunda görünüyor. Pekâlâ, hazır mısın?"

"Hı hı, hajıyım. Ama şey...annem de gelecek mi?"

"Ameliyata gelemez ama oraya kadar sana eşlik edebilir." Yusuf bu duyduğu hoşuna gitmeyerek surat asmıştı. "Ben oraya girersem doktorlar işini yapamazlar annecim. Ama kapıda bekliyor olacağım tamam mı?"

"Tamam o jaman oyada bekle." Bir görevli geldiğinde Yusuf'u odadan çıkarmışlardı. Ben de onlarla birlikte gidiyordum. Yusuf elimi sımsıkı tutmuştu. Korkusunun farkındaydım ve buna dair elimden hiçbir şey gelmiyordu. Ameliyathane koridoruna geldiğimizde Emir Asaf da buradaydı. Yanımıza gelerek Yusuf'a eğildi. "Oğlum, iyi misin babacım?"

"İyiyim baba. Kaydeşim neyde?"

"Uyuyor aslanım. Odaya götürdü şimdi hemşire ablan. Ben de annenle birlikte burada bekleyeceğim anlaştık mı?"

"Anlaştık."

"Canavarları yok edip gel yanımıza tamam mı?"

"Hı hı, hepsini yeneyim değil mi baba?"

"Yenersin tabi. Sen kahraman babanın oğlusun unuttun mu yoksa?"

"Yok unutmadım."

"Aferin benim aslanıma." Eğilip alnını öperek geri çekildi. Kenara, yanıma gelmişti. Dolu gözlerime bakıp saçımı öptü. Bir eli elimi tutmuş, diğeriyle el sallayan Yusuf'a karşılık veriyordu. Yusuf'un gözleri babasından çekilip beni bulmuş ve eliyle öpücük atmıştı. "Göyüşüyüj gücel annemm!" Ben de aynı şekilde ona öpücük atıp el sallarken içeriye girdiği anda Asaf'ın göğsüne gömülmüştüm. Göz yaşlarım bir bir akarken elini belime sardı. "Oğlumuza hiçbir şey olmayacak. Birkaç saat sonra çıkacak ve yepyeni bir hayata başlayacak." Sözlerini söylerken diğer eliyle de saçımı okşuyordu. Bana söylüyordu fakat konuşurken onun da sesi titriyordu. "Kızım nasıl?"

"Çok iyi annesi. Uyuyor, hemşire odaya götürdü. Ben de yanınıza geldim. Arayıp sordum, annemler yanındalar." Kafamı sallayıp oğlumu beklemeye başladım. Diğer aile üyeleri de bizimle birlikte bekliyordu. Zaman mı geçmiyordu, yoksa bana mı öyle geliyordu? Halbuki saniyeler dakikaları kovalıyordu. Ah ne zordu şu kapıda beklemek... Ama son bekleyişti bu. Bundan sonra beklemeden hayatı yaşabilecektik çocuklarımla.

Koridorun başında gördüğüm Meriç, bazı sormam gerekenleri tekrar hatırlatmıştı bana. Şimdi sırası değildi, sırası geldiğinde Emir Asaf'la konuşmalıydım. "Haber yok mu?" Emir Asaf cevaplamıştı sorusunu. "Henüz yok." Kafasını sallayarak sağ tarafa geçmiş ve duvara yaslanmıştı. Melis öldüğünden beri, tamamen kaybetmişti benliğini. Bir de kendisi dolayısıyla öldüğünü bilse, nasıl olurdu kim bilir...

Bî- misâl HayatHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin