37. Bölüm

14.1K 852 67
                                    

Hazırladığım son dosyayı da gönderirken sabahtan beri var olan sancım, daha da artmıştı. Bilgisayarı kapatarak yerimden kalktım. Sanırım artık hastaneye gitmem gerekiyordu. Zira bu sancı pek de normal durmuyordu. Öncelikle sakin kalmaya çalışarak telefonumu buldum. İpek'i aradığımda birkaç çalışın ardından açmıştı. "Hira kuşum?"

"İpek-ahh!"

"Hira?! Noldu birtanem?! İyi misin?!" Tam bu esnada suyumun gelmiş olduğunu fark ettim. Gözümden akmaya başlayan yaşlarla zorlukla cevap verdim. "Sa-sanırım doğum ba-başlıyor."

"Tamam tamam canım ben hemen geliyorum. Ambulansı arıyorum ben şimdi tamam mı? Sakın korkma birtanem."

"Tamam..." Korkuyordum... Deli gibi korkuyordum. Aylardır beklediğim oğlum birazdan gelecekti. Ve ben bütün anlarımda yalnız olduğum için çok korkuyordum...

Elim karnıma giderken gözümden akan yaşlara aldırmadan karnımı okşadım. "Abinle ben yalnızdık bebeğim... Ama sen gelirken yalnız olmayacağız..."

Açılan kapıyla göz yaşımı sildim. Odayı ondan önce kokusu doldururken yanıma gelmişti. "Güzelim?" Her ne kadar yaşları silsem de ağladığım belliydi. O da önümde diz çökmüş, neden ağladığımı söylememi bekliyordu. "Bakma öyle. Duygulandım biraz işte." Eli yanağımı bulup okşarken, yüzümü eline yasladım. "Neye duygulandın yavrum?"

"Hiç... Öylesine." Uzanıp omzumu öptü. "Uykun gelmedi mi?" Şevkatli sesi gülümsememe neden olmuştu. Tıpkı söz verdiği gibi, hem kocam hem arkadaşım hem babam olmuştu. Kollarımı bedenine sararken kafamı da boynuna gömmüştüm. "Çok seviyorum seni..." Kolları bedenimi sarsa da şaşırmış olduğu belliydi. "Ben de seni çok seviyorum güzelim ama bir şey olmadığına emin misin?" Sadece kafamı sallamıştım. Saçımı öperek yüzüme eğildi. "Uyuyalım mı artık? Yoruldun bugün." Doğru, uzun geçen akşamın ardından yorulmuştum. Poyraz ve Meriç gitse de diğerleriyle epey oturmuştuk. Onlar gittiğinde de ben odaya geçerken Emir Asaf da çalışma odasında küçük bir işini halledeceğini söylemişti. Onu beklerken de bugünün de etkisiyle eskilere dalmıştım. Kafamı salladığımda kucağına alarak yatağa götürmüştü. Beni bıraktıktan sonra ışığı kapatarak o da yatmıştı. Ona doğru dönmüştüm. "Asaf?"

"Efendim Asaf'ın güzeli?"

"Sence kızımız nasıl olur?" Düşünür bir yüz ifadesiyle söze girdi. "Hmm... Tıpkı senin gibi olacak yüzü. Huyları da öyle olsun. Her şeyiyle senin kopyan olsun." Gülümseyip yanağına uzattım elimi. Okşarken konuştum. "Bence huyları sana benzeyecek ama. Kocaman bir kalbi olacak benim kızımın. Ama en çok emin olduğum, biz olmasak da çocuklarımız hep birbirine bağlı olacak." Yanağındaki elimi öpmüştü. "Sana söz veriyorum, belki öncesini unutturamam ki unutma zaten. Öncesi için beni hiç affetme ama sonrası için her şeyi yapacağım. Hayatın bana sunduğu güzelliklerimi kaybetmeyeceğim." Zaten halihazırda bulunan duygusallığım sebebiyle başlamıştı yine gözümden yaşlar akmaya. Kolları arasına aldığında tekrar öpmüştü saçımı. "Sizi çok seviyorum güzelliklerim..."

"Biz de seni çok seviyoruz..."

~~~~~~~~~~~~~~~~

Günün erken saatlerinde işe gitmişti Emir Asaf. Ben de Yusuf'u evde bırakacak ve daha önce konuştuğumuz üzere Mine hanımlara gidecektim. Beş aylık olan kızım, artık hareketlerimi kısıtlamaya başlamıştı. Ben hareketlerini hissediyor olsam da henüz Emir Asaf tekme attığı zamana denk gelememişti. Aslında aramızda kalsın, kızım babasının sesini duyduğu gibi hareketleniyordu fakat ben de kendimce bazı şeylerin öcünü alıyor ve hareketlenen kızımı Emir Asaf'a söylemiyordum. Geçmişe takılı değildim doğrusu ama özellikle son zamanlarda geçmiş zihnime dolup duruyordu. Yeni yeni düzelmiş olan hayatımıza geçmişi sokup huzurumu kaçırmaya niyetim yoktu. Bu yüzden ben de kendimce küçük küçük geçmişin acısını çıkarıyordum.

Bî- misâl HayatHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin