İzmir'den İstanbul'a

268 97 56
                                    

Medya: Yine Mavi...
Yazar Notu: Tılsım'ın Hikayesini, öğreneceğimiz özel bölüme bir bölüm kaldı, özel bölüm çok yakında sizlerle o yüzden bol yorum oy istiyorum sizlerden. Hemşire kimdir, neden Zümra için tılsımlı kolyeyi vasiyet bırakmıştır. Dede Zümra'yı nasıl bulmayı başarmıştır. İşte bu hikaye sadece bir bölüm sonra sizlerle. Keyifli okumalar :)))

Her güne Tuna'nın birbirinden güzel günaydın mesajları ile uyanıyordum. Günü abimle İzmir'in altını üstüne getirerek geçiriyorduk, biricik kardeşine yeni kıyafetler almak en büyük keyfiydi anlaşılan. 

"Anlat bakalım şu yakışıklıyı." dedi iki gün sonra Konak İskelesi'nde çayımızı içerken. 

Ben de ilk defa Tuna'yı dayak yeme sebebim ya da işimin önünde engel teşkil edecek toy bir çocuk olarak görmeyen bir adama uzun uzun anlatmanın tadına vardım.  Sonra nedense aklıma takıldı. "Senin hayatında biri yok mu?" dedim. 

"Var ama ailesi biraz fazla sıkan bir yapıda, babamla konuştum, şu eğitim işi bitsin, gidip isteyelim diyoruz, başka türlü görüşebileceğimiz yok çünkü." dedi bezgin bir sesle. Hah, babam gibi bir manyağın kızını bulmuştu abim denen kişi. 

"Birini ne kadar sıkarsan o kadar çabuk elinden kayar halbuki." dedim.

"Aynen öyle de oluyor, üniversiteyi uzaktan bitirmesi şartıyla okumasına izin vermişler, biz lise sonda dershanede tanışmıştık Deva ile. Ama baktım ki hepimiz kafelere, kordona gelirken o koşa koşa eve gidiyor, bir tuhaflık sezmiştim. Dershaneye de annesi yollamış gizli gizli. Babasının hala haberi yok düşün. Okulda kurs var, ders var diye diye oyalamışlar babasını. Aslında ben sana bunları daha önce anlattım. Ama sen tekrar hafızanı kaybetmeye kalkarsan diye söylüyorum on kere falan daha anlatırım. Tabii bir dahakine tek hatırladığın olmayı tercih ederim." dedi kıskanç bir edayla.

"Haberler epey çabuk yayılıyor ailede, anladım." dedim gülerek. Abimle birlikte Güzelyalı semtine gittik, önce neden bu tarafa geldiğimizi anlamamıştım ama bana kız arkadaşının evini gösterdi.

"Tanıyor mu beni?" dedim merakla.

"Hem de nasıl, hep getir götür işlerimizi sen yapardın, ailesi seni biliyor arkadaşı olarak." dedi.

"Eh gideyim mi o zaman ben şimdi?" dedim. Dememe kalmadan apartmanın  kapısı açıldı, açık kumral, ela gözlü güzel bir kız ve annesi çıktı içeriden.

"Ah, Mavi kızım, kaza geçirmişsin, Deva da duyunca çok üzüldü. Ben de dedim bir şey olmasa gelirdi, arardı sorardı." dedi kadın samimiyetle, abime baktım.

"Şey, ben hafızamı kaybettim. Sizleri hiç hatırlamıyorum, ama ağabeyim şimdi buradan geçerken çok sevdiğim bir arkadaşımın oturduğunu söylüyordu." dedim dürüst olmaya özen göstererek. Deva boynuma atladı. "İyi olduğuna çok sevindim canım." derken nasıl da tatlıydı. Ben Tuna teste tabi tutulacak derken, Deva benim testten geçmişti bile. 

"Abimle tanışıyor muydunuz?" dedim, hafıza kaybı bir işe yarasın bari.

"Yok kızım, görmedim hiç." dedi kadın.

"Abim Mete, Deva'nın annesi..."

"Feride kızım, ismim Feride, ah güzel yavrum neler gelmiş başına." diye söylenerek abime kafa salladı. Ama ikimizin gözünden de Deva ile Mete arasındaki bakışlar gözden kaçmadı. Feride teyze şöyle bir öksürdü.

"Anne nasılsa senin işin sürecek epey kuaförde. Biz Mavi ile biraz otursak şuradaki kafede. Sen dönerken seslenirsin bana." dedi hevesle.

"Ben de yanlarındayım merak etmeyin." dedi abim tok bir sesle güvenilir olma çabası içinde.

TILSIMHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin