Tuna'nın Sırrı

283 99 45
                                    


Medyada yine Mavi Hanım sizlerle :)

Akşam yemeğine kadar okulun kütüphanesinde çalıştık bu sefer. Çalışırken hiç olmadığımız kadar yakın davranıyorduk birbirimize. En sonunda yorgun düştük çalışmaktan.

"Birlikte yiyelim mi akşam yemeğini, dışarıda bir yerlerde." dedim cebimdeki harçlığı kontrol ederek, herhalde yeterdi.

"Ben ısmarlayacaksam olur." dedi Tuna. "Olmaz öyle ortak ödeyelim." dediysem de dinlemedi. Gittik beraber Alsancak'ta bir kafeye. Benim evim de Alsancak'taydı ama Tuna Bornova'da bir öğrenci evinde kalıyordu. Beni eve bırakmayı da düşünmüştü böylelikle sanırım.

Kordon manzarasına bakarken tekneyi düşündüm, deniz kokusunun güzelliği ve sonrasındaki çirkinlikler geldi aklıma. Tüylerim ürperdi, eğer dede bana o kolyeyi vermemiş olsaydı şimdiye ben de ölmüş olacaktım büyük ihtimalle. Hayat ne kolay kaybedilen bir şeydi, mutluluk da öyle...

"Dilruba kim Tuna?" dedim aniden.

"Sen nereden..ha şu ismin." dedi gülerek. Ama gülüşünün içinde tarif edilemez bir hüzün saklıydı.

"Eski bir hikaye." dedi Tuna.

"Hikayeleri severim." dedim gözlerinin içine bakarak.

"Hangi hikayeleri mesela?" dedi şaşırmış bir halde.

"Hatırlayamadıklarımın hepsini." dedim gülerek. 

"Bu benim hatırladığım bir hikaye ama." dedi hüzünle.

Daha fazla üstüne gitmeye kıyamadım. O da zaten uzaklara dalmıştı. O sırada telefonunun çalmasıyla irkildi, ekranda son anda gördüğüm kadarıyla "Amcam" yazıyordu. 

"Efendim amca...Evet...Bitti dersler, bir arkadaşımla yemek yiyoruz.....Evet ama o şekilde değil....Ya Amca değil işte....Tamam eve gidince bakar haber veririm. Yengeme selamlar amca... Tamam ben de söylerim." dedi ve telefonu kapattı.

"Amcamın sana selamı var." dedi.

"Tanıyor mu ki beni?" dedim şaşırarak. Aslında iyi tanırdı da, Mavi olarak hiç sanmıyordum.

"Yok hayır, arkadaşın kız mı diye sordu, evet deyince imalara başladı ve sonrasında sen selam söyle yine de dedi." dedi gülerek. Ama biraz yüzü kızarmıştı. Bahse varım benden sonra hiç kimseyle ilişkin olmadı çocuk. 

"Hadi kalkalım, daha eve gidip öğrendiklerimi tekrar edeceğim." dedim sakin bir şekilde. "Sen de yenilerine çalış ve sen de amcana selam söyle madem." dedim gülerek. Tuna da gülmeye başladı ve eski günlerdeki gibi havadan sudan, komik şeylerden bahsederek bizim eve yürüdük. Zaten ev kordondaydı, babam da doktormuş, annemse İngilizce Öğretmeniymiş. Ne aile ama! Kızlarının ilkokul mezunu olduğunu bilseler kalpten gidecek potansiyelleri var.

Eve geçtim ve baktım Sude arıyor. Ders çalışmak için eve davet ettim. O da yakınlarda oturuyormuş. Kapıyı açtığımda son model bir eşofman takımı vardı üstünde, biz her şeyin çakmasını bulunca sevinçten deliye dönerken bu kız çocukları daha para kazanmadan en pahalı şeyleri giyiyorlardı. Hepimiz aynı karnavala katılmıştık, onların elinde pamuk şeker, bize dağıtılan bozuk peynirli çörekler...

Odama geçtik Sude ile hemen. Bu sefer ben Tuna'nın anlattıklarını anlatmaya koyuldum O'na. Hem tekrar etmiş oluyordum, hem O'nu çalıştırmış oluyordum. Annem elinde neskafe ve keklerle yanımıza gelince biz de biraz mola verdik. 

"Tuna da şimdi yarının konusuna çalışıyordur." dedim sakince.

"Bu vesileyle soğuk duvarları yıkıldı O'nun da." dedi Sude.

TILSIMHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin