Gerçeklerin Ortaya Çıkma Huyu

258 96 83
                                    

Akşam üstü hastaneden çıktığımızda, hepimizin pili bitmişti. Gerçek hastalar, kesinlikle Muhittin'den daha yorucuydu. 

"Ben istifa edip konservatuar sınavlarına girmek için çok mu geç kaldım." dedi Özgür enerjisi yerlerde sürünür halde.

O sırada arkamızdan Tuna yetişti, kesinlikle bizden daha enerjikti. 

"Ben de çocuk bölümünü istiyorum!" diye isyan ettim, bana anlamlı bir şekilde sırıtmaya başlayınca sustum. 

"Yarın akşam seni bir yere götüreceğim, bak kimselere söz verme." dedi. Arabayla bırakayım eve diye ısrar ettiyse de, dolmuş hemen önümde durunca, biniverdim. Evin kapısına geldiğimde, paspasın üstünde tek bir gül vardı ve tahmin edileceği üzere Yusuf Abi tarafından bırakılmıştı. Kapıyı anahtarımla açtım ve "Emine" diye seslendim. Emine bir hışımla benim odamdan çıktı. 

"Ben de seni bekliyordum." dedi hiç onda görmediğim kadar ciddi bir ifadeyle. 

"Bir şey mi oldu, Yusuf abi mi bir şey yaptı?" dedim endişeyle. Ama az önce Arslan Abi evi basmış gibi bakıyordu yüzüme, çok daha fazlası olmuş gibiydi.

"Siz ikiniz, beni kandırdınız, kim bilir nasıl alay ettiniz arkamdan, ama hemen şimdi Zümra'ya ne yaptığınızı söylüyorsun, yoksa polisi arıyorum." dedi cep telefonunu kaldırarak. Hala anlamış değildim. Ne anlatmaya çalışıyordu. 

"Anlamadım ki, bir haber mi aldın, bir şey mi oldu?" dedim şaşkınlıkla.

Elinde tuttuğu fotoğrafı uzattı mesafemizi koruyarak. O'na bir şey yapacağımı falan mı düşünüyordu? Elime aldım fotoğrafı, Narin'in elbiselerinden birini giydiğim akşam restoranda çekilen fotoğrafımızdı, mekan sahibi yollamıştı Tuna'ya. Hala anlamıyordum.

"Burası Çeşme, Zümra ile ne alakası var?" dedim artık giderek sabırsızlanarak.

"Orası her ne zıkkımsa bilemem, ama koynundaki kolyeyi biliyorum, O'nu Zümra'ya yaşlı bir dede verdi. Şimdi söyle ne yaptın ona, neden kolyesi sende, benden ne saklıyorsunuz çabuk anlat yoksa polisi arayacağım!" diye inletti ortalığı. Artık hiç bir kaçış yoktu, zaten en başından beri sırdaşım değil miydi O. Alya diye sarılmamak için zor tutmuyor muydum kendimi? Neden saklayacaktım ki...

"Tamam, şimdi sakin ol ki sana kolyenin hikayesini anlatabileyim." dedim. Bir iki adım uzaklaşıp salondaki koltukları işaret ettim.

"Beni oyalamaya kalkma." dedi kaşlarını çatarak.

"Oyalamak yok. Ama uzun sürecek. Sonunda şu verdiğin tepkiye de oturup güleceksin. Hatta neden burada olup hayatını kurtarmaya çalıştığımı da anlayacaksın. O yüzden lütfen şimdi sakin ol ve otur koltuklardan birine benimle." dedim ve geçip üçlü koltuğa oturdum. Bir süre eli havada bakındıktan sonra gelip koltuğun diğer ucuna oturdu.

"O gece Zümra o dedenin evine gidip yaşlı adamla birlikte olmadan kolyeyi aldı. Yaşlı adam ona dedi ki, bu sihirli bir kolye, bunu taktıktan 24 saat sonra kalbinin attığı yerde bulacaksın kendini. Ama Zümra adamın bunadığını düşündü ve ciddiye almadı." dedim.

"Sen nereden biliyorsun bunları?" dedi aceleyle.

"Sabırlı ol! Ertesi sabah sana anlattı hatta, yeni bir hayat kurma planı bile yapamadınız Arslan abi yüzünden, o gece de bir tekne partisine gitti Zümra, sen de gazinoya gittin. Teknedeki adam Serkan, çok sarhoştu, Zümra'yı yatağa kelepçeledi, vurmaya başladı son gücüyle. Zümra artık öleceğine emindi ama birden gözlerini açtı. Bir hastanedeydi." dedim usulca.

"Hayır öyle olmadı, kaçtı oradan o." dedi bilmiş bilmiş.

"Sana öyle söylemek zorundaydı, tılsımlı kolye işe yaramıştı. Kalbinin attığı yere götürmüştü onu. Hastanede gözlerini açtığında Tuna'yı karşısında gördü."

TILSIMHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin