5

2.3K 128 24
                                    

Tanrın nerede?

Bir insanı diğerinden farklı kılan nedir?Ten rengi,konuştuğu dil,tavırları,gözünün rengi.Peki bir üniforma?Tek fark göz rengi iken bir üniforma nasıl nefret uyandırabilir?Polonya Üsteğmeni yakalamıştılar.İnsanlığın öldüğünü savaşta anlarsın.

Yapılan tüm savaşlar insanlığın katliydi aslında.

"Doğru adamı yakalamışsınız!Yarbayın size hediyesi hücredeki kadınlar."

Sandalyede elleri arkaya bağlanmış şekilde oturuyordu.Baygın numarası yapmıştı.Onu buraya getiren askerler almanca bildiğini bilmiyordu.Eğer buradan sağ çıkarsa önemli bilgiler elde edebilirdi.

"Yüzünü kaynar suyla yakıp seni uyandırmak isterdim.."

Kafasından aşağı boşaltılan soğuk su bayılma numarasını bozmuştu.Aleksandr sol gözü kapalı olan adama baktı.Üzerindeki üniformayı dikkatle incelediğinde adamın Asteğmen olduğunu anlamıştı.

"Uyandın demek Üsteğmen."

Adam çenesini kavrayıp yeşillerini incelemek için ona yaklaştı.Aleksandr dibine giren yüze tükürüp çenesini kurtardı.

"Seni orospu!O gözlerini göremeyecek hale sokacağım!"

Yüzüne yediği yumrukları sessizce kabul etti.Almanlar işkenceleriyle meşhurdu.İlk kez esir düşüyordu lakin ona yapılacaklara hazırlamıştı kendisini.Orduda üstleri bahsettiğinde duymuştu hepsini.

İki yıl önce ellerindeki Polonya askerlerinin kanına mazot enjekte etmiştiler.O zaman bu hikayeyi duyduğunda kendisiyle beraber tüm insanlığa nefret etti.

Bu zalimler görüp Tanrının karşısında nasıl konuşacaktılar?

"Getirin suyu!"

Pantolonunu yukarı kaldırıp bacaklarını suya sokmuştular.Önündeki adamın ne yapacağını tahmin etmek zor değildi onun için.

"Yarbay."

"O bana sağ lazım Karl.Siyah zarfın içinde yazan ismi öğrenmeliyiz."

Aleksandr kaşlarını çatıp Yarbaya bakmıştı.Kendisinin daha dün haberi olduğu zarftan almanlar da haber almıştı.Hain onlara çok yakın biri olmalıydı.Bakışlarını hemen yere indirip kanayan dudağını diliyle ıslattı.

"Merak etmeyin efendim.Konuşmadan ölmek yok.Lakin bizi anlamıyor.Nasıl yapacağız?"

"Yüzbaşıyı davet ettim.Malum,Polonya ziyaretinden sonra dillerini öğrenmeye başladı."

Onunla aynı dili konuşan birinin olduğunu duyunca kafasını kaldırdı.Albay ona bakan gözlere yaklaşıp gülümsedi.

"Sen benim çok işime yarayacaksın Üsteğmen."

"Siktir git."

Ne söylediği bilinmese de, küfür ettiği yüzünden anlaşılıyordu.Az önce ona vuran adam bu kez bıçağını çıkartıp omzuna sapladı.Aleksandr bağırmamak için dudaklarını birbirine bastırmıştı.

"Hah!Sesini duymuyoruz Üsteğmen!"

Adam sapladığı bıçağı döndürüp durdu.Acıdan kıvranmasına rağmen onlara bu zevki yaşatmayacaktı.

"O gözlerini kanıma bulanmış bıçağımla oyacağım."

Karl sapladığı bıçağı çıkardığında Üsteğmen derin nefes aldı.Sızlayan omzundan akan kan üniformasını kirletmişti.Üsteğmen olmasına rağmen kan kokusuna dayanamıyordu.Sağ omzundaki kanın kokusunu almamak için yüzünü sola döndü.

"Anne.."

Beyaz papatyaların annesinin kanına bulandığını hatırladı.Anne kalk diye attığı çığlıklar kulağında çınlıyordu.

"Yüzbaşı Hans!Seni gördüğüme sevindim."

"Emretmişsiniz Albayım."

Duyduğu isim kulağındaki sesleri yok etmişti.Aleksandr onun sesini duyunca kim olduğunu hatırlamıştı.Demek o da kendisi gibi hala hayattaydı.

"Üsteğmen yakaladık lakin, dilini bilmiyoruz ki konuşturalım."

Yüzbaşı Üsteğmenin karşısına geçmişti.Aleksandr hala yüzünü dönmediği için Hans onu göremiyordu.Onun ensesindeki sarı saçlarını çekip kafasını kaldırmıştı.

"Asker?"

Yeşiller altı yıl sonra esir olarak karşısındaydı.Biri Üsteğmen iken Yüzbaşı olmuş,diğeri asker iken Üsteğmen olmuştu.

"Tanışıyorsunuz demek Yüzbaşı Hans!Bu beni çok mutlu eder."

"Onu konuşturmak için bana ihtiyacınız yok komutanım.Asker kendisi çok güzel almanca konuşuyor.Öyle değil mi?"

Gözleri hala yeşillerden ayrılmamıştı.Hans sanki gözleriyle konuşuyordu.Aleksandr'a burada ne işin var der gibi bakıyordu.

"Oh öyle mi?Lakin düzelteyim,asker değil Üsteğmen."

Aleksandr Hans'ın çatılan kaşlarına baktı.Yüzbaşı onun üzerindeki üniformayı incelemişti.

"Üsteğmen mi oldun?"

Adaleti sağlayacak birine ihtiyaç vardı.O kişi hayallerinden vazgeçip Üsteğmen olmuştu.

"Konuşmuyor Yüzbaşı.Asteğmen Karl onun dilini çözer."

Hans Karl'ın işgencelerine bizzat şahit olmuştu.Konuşmaya çalıştırdıkları kişiler iki gün geçmeden ölüp gidiyordu.

"Bu görevi sizden istiyorum Albay.Şahısla eskiden hukukumuz var,eminim bana daha çabuk konuşur."

"Tabii Yüzbaşı.Ondan sadece içimizdeki hainin ismini istiyorum.Orduda mı yoksa başka bir mevkide olan biri mi?Sadece bu."

Üsteğmen Aleksandr'ın esir günleri başlıyordu.Yüzbaşının yüzünü inceledi.Altı yıl geçmesine rağmen yüzünde en ufak bir yorgunluk yoktu.Sanki bu savaşlar ondan habersiz oluyormuş gibi...

Hans yeşillere bakınca dudağı hafif yukarı kıvrılmıştı.Aleksandr'ın orduda kalacağını hiç tahmin etmezdi.Bir gün karşılaşırlar diye onun dilini öğrenmişti.Zor konuşuyordu lakin kendisini anlatabilirdi.

"Gelip kurtarsın şimdi Tanrın seni."





Aşağı Hans'ı bırakıyorummm.Yarını beklemeyip bölüm atan kim?Ben sjsjjsjj

Yarını beklemeyip bölüm atan kim?Ben sjsjjsjj

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
ESİRHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin