Benim olan
"Hans!Hans uyan lütfen!"
Helen dayanamamış dalmıştı odaya.Gözleri kapalı olan adamı tokatlayarak uyandırmıştı.
"Helen..."
"Hans sakın gözlerini kapatma!Beni dinle lütfen!Simon Üsteğmenin canını yakacak.Kahretsin ona tecavüz edecek!"
Yüzbaşı duyduklarını hazmedememişti.Haline bakılırsa,onun kurtarılması gerekiyordu.Ancak kolundaki serumu çıkartıp ayağa kalkmıştı.
"Beni ona götür."
Helen ağlamamak için alt dudağını birbirine bastırdı.Çok geç olmadan yetişmek için ikiside sessizce dua ediyordu.Yüzbaşıyı ayakta tutan öfkesiydi.Aleksandr onun zaafı olmuştu ve artık en yakın arkadaşı bunun farkındaydı.
"Asker!Neden dışarıdasın?!"
"Ko-Komutanım.. İçerde kimse kalmadı.Yarbayın emri üzerine eve gidiyoruz."
"Dışarıda bekle Helen."
Hızlı adımlarla kapalı olan kapıyı açıp girmişti içeri.Ölüm sessizliği çökmüştü duvarların üzerine.Üsteğmenin sesini duyamamak onu daha çok endişelendirmişti.
Hücrenin kapısında gördüğü manzara bedenindeki öfkeyi dışa vurmuştu.Aleksandr üzerindeki bedeni ittirmek için uğraşıyordu.Yüzbaşı yumruklarını sıkıp köşede duran bıçağa baktı.
Simon'ın yere attığı bıçağı alıp onun üzerine yürümüştü.Hans Üsteğmenin tenine değen iğrenç dudakları ayırmıştı.Simon'ın saçını çekip bıçağı boğazına dayadı.
"S-sen kimsin lan?!"
"Benim olana dokunmayacaktın."
Simon'ın ölmeden önce gördüğü tek yüz Aleksandr'ın,işttiği tek laf Hans'tan olmuştu.Yeşiller gözlerinin içine bakarken Yüzbaşı Asteğmenin boğazını kesmişti.
Kendi bıçağıyla öldürülmüştü Asteğmen Simon.Kaderi kuzeniyle aynı örülmüştü.
"S-sen ne yaptın..."
Hans Aleksandr'ın yırtılıp atılan gömleğine baktı.Üzerindeki beyaz gömleği çıkartıp onun omzuna atmıştı.Kendisi hiçbir şey olmamış gibi,kan akan bıçağı yerde yatan cesetin üniformasına sildi.
"S-sen ne yaptın..."
Üsteğmenin sesi kısılmıştı.Ancak buna rağmen hücredeki sessizlikte duyuluyordu.Aleksandr'ın ona sorduğu sorunun cevabını kalbine çoktan vermişti Yüzbaşı.
"Hans sen ne yap-"
"Ne yapsaydım?!Sana dokunmasına izin mi verseydim?!"
Köşeye sıkışan bedeni omuzlarından tutup kaldırmıştı ayağa.Üsteğmeni bu halde görmeği kabullenememişti bünyesi.
Bedeni titriyordu,yeşilleri ağlamaktan kızarmıştı.
Yüzbaşının gözleri Üsteğmenin çıplak göğsünü buldu.Karın kasının üzerine bir iz bırakılmıştı.Aleksandr onun neye baktığını farkedince kollarının arasından çıkıp gömleği üzerine giymişti.
"Orospu çocuğu!Sikeyim nasıl haberim olmaz!?"
Hans saçlarını çekiştirip öfkeyle bağırmıştı.Aleksandr duvarın bir köşesine oturup kulaklarını kapattı.Keşke o da içine atmak yerine bağırıp çağırsaydı.
Bazı kişilerin en büyük şansıydı bağırmak...
"Aleks..."
Hans Simon'ın yere fırlattığı kolyeyi alıp Üsteğmene yaklaştı.Yere çöküp kulaklarını kapatan elleri tuttu.
"Korkma,bak buradayım."
Aleksandr'ın inip kalkan göğsü kolyesine kavuşmuştu.Yüzbaşı elini haçın üzerine koyup kafalarını birbirine yasladı.
"Tanrın da burada.Tanrın seni hiç yalnız bırakmadı Aleks."
Üsteğmen gözlerinden akan yaşlarla birlikte Yüzbaşının göğsüne sarılmıştı.Az önce yaşadığı kabus bütün gücünü almıştı ondan.Yıllar sonra ilk kez bu kadar güçsüz hissediyordu.
"Ne yapacağımı bilemedim...Kıpırdayamadım."
"Geçti,geçti."
Yüzbaşı Üsteğmenin sırtını sıvazlayıp sarı saçlarına öpücük kondurmuştu.Yerde kanlar içinde yatan beden onunla aynı üniformayı giyiyordu.Lakin Yüzbaşı onu öldürdüğü için en ufak pişmanlık duymuyordu.
"Hans!"
Aleksandr Helen'in sesini duyunca Hans'ı itip yerdeki bıçağı aldı.Yüzbaşı onun ne yaptığını henüz anlamamıştı.
"N-ne oluyor burada?Simon?!"
"Ben yaptım."
Helen şaşırarak Aleksandr'a bakıyordu.Hücrede şaşıran tek kişi o değildi...
Sizce Aleksandr suçu neden üstlendi?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ESİR
Historical FictionII Dünya savaşı... Esir düşen Üsteğmen ve onu konuşturmaya çalışan Yüzbaşının hikayesi. Dikkat:Şiddet,küfür içerir.