Kanımızdaki zehir
İşkencelere tam üç saat dayana bilmişti.Bilincini kaybettiğinde neredeyse yüzünü unutmaya başladığı annesini görmüştü.Geçmişin bıraktığı kirli hatıralar yine takılmıştı peşine.
"Anne?"
Annesi koşmasını söylemesine rağmen o kaçamamıştı.Arkasına sakladığı papatyaları avcunda ezmişti.
"Lütfen oğluma dokunma."
"Onu doğurdun öyle mi,Maria?"
Aleksandr o gün ilk ve son kez annesinin ağladığına şahit olmuştu.Hep güzel yüzünde gülümsemeyle bakardı ona annesi.Ancak o gün ağlamaktan kızaran gözlerle bakmıştı ona.Kadın yerde kanlar içinde yatarken o sadece izlemişti.
Annesinin kalbine saplanan bıçağın izi küçük çocuğun ruhunda saklıydı.
"AH!"
Karl Üsteğmeni uyandırmak için ucunu ateşle ısıttığı bıçağı bacağına saplamıştı.Yeşiller uykudan acıyla uyandı.
"Daha yeni başlıyorum Üsteğmen.Belki söylemek istersin,hadi dinliyorum seni.Hainin ismi ne?"
"Başarılı dimi?Yapacağınız büyük planların hepsini mahvetti.Tarihe yazacağınız kanlı sayfayı yırttı."
"Takdir ettim doğrusu.Son iki yıldır aldığımız nefesten bizden önce sizlerin haberi oldu.Ne kadar sızdı içimize?"
Karl sapladığı bıçağı çıkartıp bir kez daha ateşe tuttu.
"Peki siz ne kadar sızdınız içimize?"
"Kanınızı zehirledik Üsteğmen."
Aleksandr gülümsemişti.Karl onun yüzüne bakıp kaşlarını çattı.Üsteğmenin neye güldüğünü anlamamıştı.Belki de çoktan delirmişti.
"Daha şimdiden aklını mı kaybettin?Neye gülüyorsun?"
"İçimizde bir hain olduğunu inkar etmedin.Beni nasıl bulduğunuzu,siyah zarfı nasıl haber aldığınızı merak ediyordum."
"Kanınızı zehirledik dedim,o kadar."
Aleksandr zeki biriydi.Almancayı iyi bilmesi yapılan imaların hangi manaya geldiğini biliyordu.
"Kanımız bize en yakın olandır.Hain orduda ve sen az önce bunu kendi ağzınla itiraf ettin."
Karl Aleksandr'ın tespitlerini duyduğunda yüzü beyazlamıştı.Dili inkar etse bile Üsteğmen onu yakalamayı başarmıştı.Buradan sağ çıkarsa eğer içlerindeki haini bulmak zor olmayacaktı.
"Saçmalık hepsi!"
Karl Aleksandr'ın boğazını ısıttığı bıçakla yakmıştı.Dişlerini alt dudağına batırıp çığlığını boğdu.Onu erken bulmaları için Tanrıya dua ediyordu.
Tanrı ya kurtarır ya da kurtarıcı gönderirdi.
Yüzbaşı Hans odasında Üsteğmenin dosyasını inceliyordu.Onu işkencesiz konuşturmanın yollarını arıyordu aslında.Elindeki dosyada Aleksandr'ın yetimhane de büyümesi,kimsesi olmadığı yazıyordu.Annesi o henüz küçükken öldürülmüştü.
"Kadının ölümüyle ilgili bir şey yazmıyor burada?"
"Komutanım,bu kadar bilgiyi bulmak bile zordu.Kadının mezarına ulaşılmasını rica ettim lakin..."
Hans elini masaya vurduğunda askeri yere eğdiği kafasını kaldırdı.Bu bilgiler Yarbayın güvendiği adamından gelmişti.Yüzbaşının şüphe duyması söz konusu bile değildi.
"Anlatacak mısın?!"
"Kadının mezarı yok efendim.Babasıyla ilgili en ufak bilgiye sahip değiller."
"Saçmalık.Melez olduğunu anlamıştım zaten.Kendisi inkar etti ancak annesi alman.Polonya da yaşayan alman kadın öldürülüyor ve oğlunun babası ortalıkta yok."
Olayı çözmeye çalışıyordu.Aleksandr'ın annesinin uzun süre Polonya da yaşaması olayın kilit noktasıydı.Yüzbaşı kadının ölümünün soruşturulmamasını anlıyordu.Çünkü o bir almandı.
"Annesi alman ve oğlu Polonya ordusunda Üsteğmen?Neyi kaçırıyoruz gözden?"
Bir kez daha düşündü.Maria Aleksandr'ın annesiydi.Evinde kalbine saplanan hançer yüzünden vefat etmiş ve oğlu yetimhaneye bırakılmıştı.
"Bekle..."
"Sanırım buldunuz Komutanım?"
"Bana gazeteciyi çağır."
Çok önemli detayı yakalamıştı ve bu hiç iyi olmadı.
-_-
Teğmen Victor on saat sonra geri dönmüştü.Aleksandr'a ait tek bir ipucu bulamamıştı.Albaya vereceği hesabı düşünürken kapıyı çalıp odaya girdi.
"Bulamadık efendim.Ölmüş olma ihtimali-"
"Kes sesini.Arabayı hazırlat gidiyoruz."
"Nereye?"
Albay silahıyla beraber siyah zarfı da aldı.
"Üstlerime Victor."
"Bir Üsteğmen için bu kadar ileri gitmeye gerek var mı?Sizi dinlemezler,vazifenizden olacaksınız."
"Ne güzel işte.Sen de hemen geçersin yerime.Teğmen iken Albay olursun."
Sanıyordu ki,Albay Aleksandr'la arasında olan savaşı bilmiyordu.Lakin bu savaşın en yakın seyircisi bizzat Albayın kendisiydi.
A
leksandr'ın ailesiyle ilgili tahmininiz var mı?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ESİR
Historical FictionII Dünya savaşı... Esir düşen Üsteğmen ve onu konuşturmaya çalışan Yüzbaşının hikayesi. Dikkat:Şiddet,küfür içerir.