Güvercin
"Benim topraklarım da Asteğmenim öldürülüyor!Esir tuttuğum askerin yapacağı iş mi bu?!Cevap ver bana Yüzbaşı!"
"Esir bir Üsteğmen efendim.Sıradan askerin yapması elbette imkansız."
Yüzbaşıdan duydukları Yarbaya kahkaha attırmıştı.Sinirden odasını dağıtıp öyle rahatlamıştı.Aleksandr'ı öldürmemesinin sebebi ailesiyle ilgiliydi.Yarbay Üsteğmenin sakladığı sırları öğrenmişti.
Ve bunu kullanmak için bekliyordu.
"Helen'in haber yapmasına sakın izin verme!Bu rezillik duyulursa Üsteğmen gebermeden biz ölürüz!"
"Emredersiniz komutanım!"
Yüzbaşı selam durup odadan çıktı.Helen haberi alır almaz arkadaşını ziyarete gelmişti.Hans odasında onu görünce şaşırmamıştı.Kesinlikle haber yapmasına izin vermeyecekti.
"Senin ki yapmış öyle mi?"
"Kalbine yedi bıçak vurmuş.Hırsını alamamış,boğazını kesmiş.Anlayacağın cesetin halini gören kusuyor."
"Hayran bırakıyor kendisine.Lakin neden hala yaşıyor?"
Bunu Yüzbaşı da merak ediyordu.Olaya el atıp Yarbayın ona sıkmasını engellemişti.Ancak Yarbay sinirini bastırmaya çalışıyor gibiydi.
"Merak ediyorum,sırada daha neler var kim bilir?"
"Haber yapmama izin vermeyeceksiniz,dimi?"
"Gebermek istiyorsan buyur yap."
Helen küsmüş gibi yapıp daha sonra gülümsemişti.Konunun hassas olduğunun farkındaydı.Bu yüzden ikna etmeye çalışmayacaktı.
"Rahmetliyi pek sevmiyorduk zaten.Öyle üzüldüğüm falan söylenemez."
"Sikimde bile değil.Daha ne kadar kötü ölebilirdi diye düşünüyorum.Ama bulamıyorum."
Yüzbaşının kahkahasına eşlik etmişti arkadaşı.Hep sevmediği tipler ölüyordu ve onlar arkasından keyifle gıybet yapıyordu.
"Bir gün ben ölürsem benim de arkamdan böyle gülerek konuş."
"Saçma sapan haberler yapmazsan ölmezsin."
"Gazete özgürdür Yüzbaşı."
"Özgür olan yalnız kuşlardır Helen."
Hans acı gerçeği bir kez daha hatırlatmıştı ona.Helen Hans'ı kafasıyla onaylayıp işaret parmağını havaya kaldırdı.
"Peki,güvercinler?Onlar da özgür mü?"
"Helen,özgürlük daimi olan bir şey değil.Fransaya bak.Özgürlük adı altında yaşamaya çalışıyor lakin gölgemiz hep üzerinde."
"Sanırım haklısın.Fransa gerçekten güvercin.Bizde onun kanatlanmasına izin vermeyen pençe."
Helen çantasını alıp veda etmeden çıkmıştı odadan.Üsteğmenle konuşmak için gidiyordu.Lakin elinin kırıldığını görünce hücreye girmedi.Hemen onu tedavi etmek için dışarıda on metre uzakta olan revire koşmuştu.
Yarayı saran kişiler bulunurdu,lakin yarayı açan kişiler bir daha bulunmuyordu.
"Bu kadar ileri gitmek zorunda mıydın?"
Herkesin öldürmek için aradığı hain Üsteğmenin elini iyileştirmeye çalışıyordu.Aleksandr o gün Yüzbaşının yanında görünce Helen'i tanımamıştı.Ancak Yüzbaşı ona ismiyle seslendiğinde aradığı kişiyi bulmuştu.
"Sonunda karşılaştık."
"Beni dövecek gibi bakıyordun."
"Kusura bakma,yüzünü hiç görmedim."
Helen gülümseyip kafasıyla onu onayladı.On yedi yaşındaydı almanların içine sızdığında.Ülkesine olan hasreti kalbindeki ateşi bir türlü söndüremedi.Hitlerin sıkı takipte olduğu biriydi.
"Nasıl esir düştün?"
"İçimizde hain var."
"Duydum,kim olduğunu bilmiyorum."
"Sen bu konudan uzak dur.Son hamlemizi yaptığımızda seni buradan kurtaracağız."
Helen gülümseyip Üsteğmeni kafasıyla onayladı.Ülkesine geri dönmek için sabırsızlanıyordu.Üsteğmenin hali onu endişelendiriyordu.
Belki bir gün o gün kurtulurdu,peki Üsteğmen?
"Özgür Polonya için Üsteğmen."
"Özgür Polonya için gazeteci."
Haini öğrenerek günü kapatıyoruz.Bu işlerin sonu ne olacak inanın bende bilmiyorum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ESİR
Historical FictionII Dünya savaşı... Esir düşen Üsteğmen ve onu konuşturmaya çalışan Yüzbaşının hikayesi. Dikkat:Şiddet,küfür içerir.