Cehennemden selam
"Dmitri,beni dışarıda bekle."
Kapıyı kapatmadan önce öfkesini bastırıyordu.Çocuğu korkutmamak için son ana kadar gülümsemişti.Kapı kapandıktan sonra herkes kendi renkini belli etti.
"Durumumu biliyorsun!Hala nasıl evlenmemi istersin?!"
"Ne varmış durumunda?Çocuk sahibi olamayacağın yuva kuramayacağın anlamına gelmez."
"Bana yardım etmeyecek misin?"
Elini masaya vurup adamın yüzüne doğru eğildi.Yeşillerin gözünü öfkesi kör etmişti.Bu yüzden babasının gözlerindeki ateşi göremiyordu.
"Ben son sözümü söyledim."
"Ama ben söylemedim!"
"Sesini kıs Aleksandr."
"Bana yardım et baba."
"Evlenerek kendi sorununu çözebilirsin.Neden ısrar ediyorsun?"
"Çünkü senin gibi olmak istemiyorum!"
Senin gibi... O lafın altında öyle acı gerçekler yatıyordu ki.Albay Aleksandr için çok acı çekmişti.Eşi kendi çocuklarının üzerine başka birini istemiyordu.
"Hayatım boyunca eşimin benden boşanacağı günü bekleyerek yaşamak istemiyorum."
"Haklısın.Ben öyle bir hata yaptım sen yapma."
Gözlerindeki ateş söndü.Çünkü babasının hayal kırıklığı yağmur olup yeşillere yağdı.
"Ö-öyle demek istemedim.Özür dilerim baba."
Albay koltuğundan kalkıp kapıya doğru ilerlemişti.Şu an oğlunu dinlese bile kalbindeki çatlak tamir olmayacaktı.
"Baba özür dilerim!"
Suratına kapanan kapıya bakıp iyice çıldırdı.Yumruk yaptığı elini bir kaç kez masaya vurup öyle sakinleşti.Dışarıda onu bekleyen masum çocuk için gülümsemek zorundaydı.
"Hadi,benim odama gidelim.Babamın odası gibi havalı değil ama beğeneceksin."
Dmitri'nin mavileri elindeki kandaydı.Sağ elini arkaya saklayıp diğer eliyle tutmuştu minik elleri.Koridorda sessizce yürürken Yüzbaşı Hans'la karşılaşmıştılar.
"Kapımda bekliyorsun bakıyorum?"
"Misafirin varsa sonra konuşalım."
"Misafir değil.Tanıştırayım,oğlum Dmitri."
Dmitri şaşırarak Aleksandr'a bakmıştı.Sürekli birilerini tanıyordu ve bu oldukça garip hissettirmişti.
"Oğlun mu?"
Hans gülümseyip elini çocuğa uzattı.Aleksandr'ın onu evlat edineceğini anlamıştı.Çocuk elini tutunca dikkatini ilk morarmış bilekleri çekti.
"Hans ben."
"Dmitri,Hans abin Almanya ordusuna çalışan bir Yüzbaşı.Dmitri de benim gibi melez."
"Size iyi eğlenceler.Müsait olduğunda uğrarım."
"Bir zahmet."
O kadar olaydan sonra ilk kez birbirilerine gülümsüyordular.Nedensizce...
Aleksandr çocuğu kendi koltuğuna oturtmuştu.Onun için kek ve kahve sipariş etmişti.Üzerindeki temiz kıyafetler mavileri asil gösteriyordu.
"Oğlum olmak seni zorlayacaktır.Ancak söz veriyorum,baban hep yanında olacak."
"Sözünü tut."
Dmitri ailesini İkinci Dünya savaşında kaybetmişti.Annesi Alman,babası Polonyalıydı.Maddi durumları iyi değildi,lakin bir şekilde geçiniyordular.Ancak savaş başladığında geçimleri daha da zorlaşmıştı.Dmitri babasına yardım amaçlı dışarıda çalışırken ailesi dağıntılar altında kalmıştı.
"Aleks,dışarıda bir kadın var.Seni görmek istiyor."
"Kadın mı?"
"Alman bir gazeteci.İsmi Lena.Tanıyor musun?"
"Sanmıyorum.Sen burada kal ben gideyim."
Luis içeri geçip koltuğa oturdu.Aleksandr silahını masaya bıraktığında kaşlarını çatmıştı.
"Ne yapıyorsun?"
"Kadının karşısına silahla mı çıkayım?"
"O bir Alman!Şeytandan farkı ne?"
Bu konuyu şimdi tartışmanın zamanı değildi.Bu yüzden cevap vermeden dışarı çıkmıştı.Luis'le müsait olduklarında mutlaka konuşacaktı.Dmitri'nin melez olduğu gerçeğini sanırım hatırlatmalıydı.
"Buyurun,beni görmek istemişsiniz."
"Aleksandr sen misin?"
"Benim.Siz kimsiniz?"
Lena gülümseyip aralarındaki mesafeyi adım atarak kapattı.Aleksandr'ın afallayan gözlerini umursamadan kulağına doğru eğildi.
"Babamın selamını getirdim."
Karnına saplanan bıçakla Lena'nın kim olduğunu öğrenmiş oldu.
Yarın görüşürüz......
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ESİR
Ficción históricaII Dünya savaşı... Esir düşen Üsteğmen ve onu konuşturmaya çalışan Yüzbaşının hikayesi. Dikkat:Şiddet,küfür içerir.