Bölüm 4

4.6K 133 68
                                        

Hareket halindeki aracın tümsekten geçmesiyle zayıf bedenimin yanımdaki borulara çarpması bir oldu. Yaklaşık üç saat baygın yattıktan sonra ayılmaya başladım o sayede.

Başım biraz ağrıyordu ve halsiz hissediyordum ama yinede yavaşça açtım gözlerimi. üç saattir uyuduğumdan mıdır nedir sulanmışlardı. Saçlarım yine dağılmış, gözlerimin önüne dökülmüştü. Halsizce elimi kaldırıp yavaşça kenara attım dağınık saçlarımı. Ellerim birazcık titriyordu. Sanki yoğun bir ilacın etkisinden yeni çıkmıştı bedenim.

Sonunda tamamen ayılınca hatırladım ne olduğunu. En son bir adam beni hayrına İzmir'e götürebileceğini söylemişti ve aracına almıştı. Sanırım en son kestiriyordum. Her şey normaldi... değil mi?

Kollarımdan güç alarak kutulara tutundum. İlk önce kafamı ve belimi kaldırdım, sonra da bacaklarımın üstüne oturarak bağdaş kurdum. Bir şeylerin yanlış olduğunu hissediyordum.

Gözlerim cama kaydı. Biraz camdan dışarı bakmak geldi içimden. Eşya kutularının arasından kilitli cama doğru iki adım attım. Bakışlarımı camdan dışarı döndürdüğümde gördüğüm manzara karşısında şok oldum. Yüzünü güneşe dönmüş, boydan boya ayçiçekleri ve buğday tarlalarıyla doluydu yol.

Tamam İzmir taraflarında da ayçiçeği ekimi vardır belki ama kıyı kesimlerinde bu kadar fazla olduğunu bilmiyordum. Daha çok pamuk, incir, üzümle falan uğraştıklarını sanıyordum oralarda.

Malum üniversiteye hazırlanırken türkiye haritasında gereksiz ne bok varsa ezberlemiştim.

Ya da belkide gerekliydi..?

Birkaç dakika endişeli ifademle küçük camdan yolu izlemeye devam ettim. Gerilmeye başlamıştım, nefesim hızlanmıştı biraz. Yolda mavi yön tabelalarından aradı gözlerim. Nerede olduğumuzu bilmek istiyordum.

Bir yol ayrımından dönerken gördüm mavi tabelayı. Okumak uğruna neredeyse gözlerim çıkacaktı çünkü tersimde kalıyordu. Sonunda okumayı başarınca gözlerim kocaman açıldı, kaskatı kesildim birden.

Kırklareli yazısını gördüğümde ağzım açık kaldı. Tabeladaki diğer yerleri okuyamadım ama Kırklareli'nin konumunu adım gibi bilirdim ve İzmir'le alakası yoktu. Ne olduğunu anlamaya çalıştım. Aklıma o yabancının verdiği su ve uyandığımda nasıl hissettiğim gelince sonunda anladım ne bok döndüğünü.

Kaçırılıyordum amına koyayım!

Tahmini yirmi dakika oturduğum yerde öylece bir noktayı izledim. Ne yapacağımı bilemedim. Bir çeşit transa girmiştim. Nefesim daralırken korkuyla deli gibi atmaya başladı kalbim. Yüzüm kireç gibi beyazlamıştı. Çok kötü titriyordum. Çığlık atmak, bağırmak istedim ama bağırsam duyacak tek kişi aracı kullanan o piç olacaktı. Buna da hiç gerek yoktu.

Kolilere yaslanarak nefesimi kontrol etmeye çalıştım. Mantıklı düşünebilmek için kendimi sakinleştirmem gerekiyordu. Bu kutu gibi yerde sıkışıp kalmıştım. Bütün bedenim korkuyla titrer vaziyetteydi.

Telefonum geldi aklıma. Hemen çantama uzanıp titryen elimle hızlıca açtım çantamı. Her yerini didik didik ettiğimde gözlerim daha büyük bir korkuyla açıldı. Çantada kıyafetlerim ve birkaç parça eşya hariç kulaklığım, saatim falan hep gitmişti. Valizimde de aynı şekilde tabletimin gittiğini gördüm. Bütün teknolojik aletler gitmişti.

Etrafıma baktım ama yok. Ne telefonum ne tabletim yanımda değildi. Bunu nasıl ben fark etmeden yaptı, gelmişken beni neden bağlamadı bilmiyordum.

İçimden 'Aferin amına koyayım. İç bulduğun her şeyi, bin herkesin aracına. Nasıl olsa erkeksin sen sana birşey olmaz.' diye geçirdim.

Ne yapacağımı bilemez haldeydim. Sonunda tekrar camdan dışarı baktığımda yine asfalt bir yoldaydık. Yolun etrafında çalı, ağaç ve yeşillik vardı bu sefer. Başka yere sapmıştık ben kendime gelene kadar. Ne ara döndük buraya bilmiyordum ama sanırım ben şoku atlatmaya çalışırken Kırklareli'yi geçmiştik bile. Veya başka bir yere sapmıştık. Kim bilir nereye götürüyordu beni.

Toprak bir yola saptık biraz sonra. Gözlerim dolu dolu olmuştu. Titriyordum. Yapabileceğim birşey yoktu ya da aklıma birşey gelmiyordu. Zihnim çok bulanıktı.

Artık gerçekten... bilmiyordum. Nerede olduğumu bilmiyordum. Bütün bedenim titriyordu hissettiğim yoğun korku ve kaçırılma psikolojisi ile. Yere oturup geriye yaslandım ve saçlarımı dizlerime gömüp, bacaklarımı kucaklayarak dakikalardır tuttuğum göz yaşlarımın dökülmesine izin verdim. Kim bilir şuan neredeydik...

Bir süre sonra araba yavaşlamaya başlayınca kafamı zorlukla kaldırdım. Gözlerim kızarmıştı. Araç tamamen durmuştu. Nefesimi tutarak köşeye daha çok sokuldum. Yabancının kapıyı açıp araçtan indiğini duydum. Adamın yürürken çıkardığı adım sesleri daha çok gerilmeme sebep olmuştu.

Adım sesleri arka kapının önünde kesildi. Bende bembeyaz kesilmiş çaresiz bir ifadeyle kapıya bakıyordum.

YAPMA! | BxBHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin