"Her şey yolunda gidecek, her şey iyi olacak!"
Kötü düşüncelerimi bir kenara bırakmaya çalışıyordum ama olmuyordu bir türlü.
Hızlı ilerliyordum. Stres, panik, korku, heyecan... Hepsi birbirine karışmıştı. Nerdes'in nasıl davranacağını bilmiyordum. Beni gördüğüne sevinip sevinmeyeceğini bilmiyordum. Belki de kalbi bana kırgındı. Belki de yanlış bir şey yapmış, farkında olmadan onun kalbini kıracak laflar etmiştim. Belki de asıl kızgın olduğu kişi bendim ama Nerdes beni incitmemek için sinirini başkalarından çıkarıyordu. Tüm bu belirsizlikler beni titretiyor ve tuhaf bir şekilde hızlı yürümeye zorluyorlardı.
Konak bir hayli geride kalmıştı. Ufak bir silüet dışında fazla görünmüyordu.
"Nerdes," diye düşündüm. "Neden Saka Ormanı'na kaçtı ki..."
Nerdes'i tanıyorum. Hem de iyi tanıyorum. Nerdes öyle yalnız kalmayı sevecek adam değil. Nerdes insanların arasında olmayı seviyor. İnsanların çevresinde olmasını seviyor. Yani öyleydi. Seviyordu.
Sonunda Saka Ormanı'na girdim. İlerledikçe kendimi iyi hissetmemeye başlamıştım, Nerdes'e yaklaştıkça daha çok geriliyor gibiydim. Gözlerimi kapatıp zihnimi cıvıldayan sakaların sesine verdim. Doğa canlıydı. Hareketliydi. Mutluydu.
Ve belki de en güvenli olduğumuz yer Saka Ormanı'ydı çünkü Kuzgunlar buraya gelmezdi. Kuzgunlar Saka Ormanı'na girmeyi akıllarından bile geçirmiyor. Onlara göre Saka Ormanı sefillerin ormanı. Yani bizim, Zümrüdüankaların.
"Belki de biraz kafasını dağıtmak için buraya kaçmıştır," dedim. Beni dinleyen kimse yoktu, yani eğer ağaçları ve çevredeki sincapları ve kuşları saymazsak. "Belki de savaştan korkuyor."
Hepimiz savaştan korkuyoruz. Evet, Nerdes de korkuyor. Son zamanlarda savaştan korkmadığını çok fazla dile getiriyordu. Belki de çok korkuyordu ama psikolojisini rahatlatmak için korkmadığını söylüyordu. Belki de şimdi işlerin ciddileştiğini ve büyük bir patlağın vereceğini fark ettiğinde insanların ondan bir şeyler bekleyeceğinden korktu ve bizden uzaklaşmak istedi. Belki de biz onunla konuşmayalım diye deliyi oynuyor.
"Olamaz mı," dedim ormana, ama bu sefer öncekinden daha yüksek bir sesle.
Hışırtılar duymuştum, bu beni korkutmuştu. Kendi sesimi dinleyerek en azından çevremdeki sesleri duymamaya çalıştım. "Nerdes numara yapıyor olamaz mı?"Üşümeye başlamıştım. Çok sık olmasa da az sayılamayacak kadar sıklıkla ürperti geliyordu. Yabancı sesleri tekrar duydum.
"Uzaktan geliyorlar," dedim kendime. "Korkulacak bir şey yok, bana zarar veremezler."
Çenemi kapatıp az ilerideki büyük kayanın üzerine oturdum ve dirseklerimi dizlerime koyup yüzümü ellerimin arasına oturttum. Zihnimi boşaltıp seslere kulak verdim.
Sesler anlaşılmıyordu ama birileri sohbet ediyor gibiydi. Değişik bir tınısı olan bir kadın sesi duyuyordum.
"Allah Allah," dedim. "Bizimkilere benzemiyor bu..."
Zaten eğer Zümrüdüankalardan biri Saka Ormanı'na gelseydi haberim olurdu, ama ben yola çıkmadan önce Zümrüdüankaların hepsinin Taura'nın başında olduğundan emindim.
Seslere biraz daha kulak verdim.
Gözlerim açıldı.
Az önce Nerdes'in sesini duyduğuma yemin edebilirim.
Biraz daha dinledim.
Sesi mutlu geliyor...
Kaşlarımı çattım. "Neler oluyor?"
Kayadan kalkıp kollarımı bağladım ve seslerin geldiği tarafa doğru yürümeye başladım.
Biraz daha ilerleyince üzerinde bulunduğum yokuşun sonuna gelmiş oldum. Tepe aşağıya doğru uzanıyordu ve görünürde Nerdes felan yoktu.
"Bu çocuk saklanıyor," dedim. "Bu çocuk saklanıyor..."
İyi de neden saklanıyordu?
Bu yokuşu inmeyecektim. Sesler aşağıdan gelmiyordu. Dikkatlice etrafıma bakındım. Bir insanın saklanmak için iyi olduğunu düşüneceği bir yerler bulmaya çalıştım. En sonunda sağ tarafta, dikenli otların arasında uzanan dar bir patika olduğunu fark ettim.
"Sen bir buradan çık hele Nerdes," dedim. "Ben sana ne yapıyorum gör..."
Sinirlenmiştim. Nerdes'e aşık olduğumu iddia etmiyorum ama yine de onun gizli kapaklı işler yapması ve özellikle bir kadın sesinin ardından onun sesini duymuş olmam beni kıskandırıyordu.
Onu biraz sahipleniyordum. Ama hayır, ona aşık olduğum için değil. Onu sevdiğim için.
İkisi aynı şey gibi duruyor. Ama değil.
Saçlarımı toplayıp bileğimdeki tokayla bağladım. Kollarımı sıvayıp ellerimi birbirine sürttüm ve dikenli patikaya daldım.
Yol fazla sancılı geçmedi. Sadece girişte dizilmiş birkaç dikenli çalıyı atlattıktan sonra patikanın geri kalanı ormanın diğer kısımları gibi seyretti.
Şüphelerim beni daha çok kemirmeye başlamıştı. Ormanın genelinde hiçbir dikenli bitkinin olmayıp da sadece bu patikanın girişinde toplanmış olmaları bana doğal gelmiyordu. Sanki birileri, birilerinin bu patikaya girmemesi için girişe böylesi bir engel koymuştu.
İlerledim. Kararlıydım. Sonuna kadar gidecektim. Zaten sesler yakından geliyorsa patika da uzakta bir yerlerde bitiyor olamazdı.
Aynen düşündüğüm gibi oldu. Patikanın sonuna gelmek fazla vaktimi almadı.
Önümdeki çalıları sıyırdım. Ve...
Birlikte yerde oturuyorlardı ve...
Beynimdeki tüm hücreler kısa bir süreliğine durdu.
Bu manzarayı size nasıl aktaracağımı bilemiyorum.
Diyebileceğim tek şey...
Bir Kuzgun'un Nerdes'i alnından öptüğü.
"Nerdes!" diye bağırdım.
Nerdes bana döndü. Birdenbire yüzündeki mutlu ifade kayboldu.
Nefes alamıyordum.
"Endişelenme Nerdes," dedi Kuzgun ve Nerdes'in saçını okşadı. Neredeyse gidip kızı boğacaktım. "Ben hallederim."
Kuzgun salınarak ayağa kalktı ve yanıma geldi. "Benim kim olduğumu biliyor musun?"
Bir Kuzgun neden Saka Ormanı'na gelirdi ki!?
Kızın üzerine atladım.
"Kselia!" Nerdes beni kolumdan tutup Kuzgun'un üzerinden kaldırdı. "Yapma!"
"Asıl sen yapma!" dedim ve kolumu hızlıca çekerek Nerdes'in elinden kurtardım. "Sana inanamıyorum!"
Kuzgun Nerdes'in elinden tuttu ve arkalarına bile bakmadan kaçtılar.
"Nerdes!" diye bağırdım ama sadece kendim dinledim.
Gözümden bir yaş damladı.
Hayır.
Ağlayamazdım.
Ama ağlıyordum.
Neden bilmiyorum ama oturup küçük bir çocuk gibi hıçkırarak ağlamaya başladım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Graqenshel (Türkçe)
FantasyGraqenshel evreninde asırlardır süren bir savaş vardır. Zümrüdüankalar ve Kuzgunlar olarak iki taraf vardır ve bu taraflar Graqenshel hükümdarlığı için mücadele etmektedirler. #1 haksızlık --> 05.04.2024 #1 haksızlıklar --> 19.05.2024 #1 ihanetler...