Sabah olmuştu.
Uyandım. Pencereyi kapattığım perdenin arasından sızan güneş ışıkları üzerime vuruyordu, karnım sımsıcak olmuştu. Acıkmıştım.
Birkaç gündür Zümrüdüankalar eskisi gibi mutlu değil. Evren bize kızıyor gibi geliyor. Sanki içimizden biri kuralları çiğniyor da Evren bizi cezalandırıyor.
Sanki birisi Zümrüdüankaların Kuzgunlardan uzak durması gerektiği kuralını çiğniyormuş gibi hissediyorum.
Tuhaf. Bunu içimizden kimsenin yapmayacağına eminim. Çünkü hepimizin aklı bir Kuzgunun tehlikeli olduğunun bilincinde olacak kadar başında.
Gerindim. Yatağımda hafifçe doğruldum. Önüme dökülen pembe saçlarımı kulağımın arkasına alıp esnedim.
Baya güçlü esnedim. Çok iyi uyumuşum.
Oturur pozisyona geçtim. Boyum çok uzun olmadığı için ayaklarım yere değmiyor ve havada kalıyordu. Bugün iyi uyanmıştım. Keyifle ayaklarımı sallayıp yeniden esnedim.
Kollarımı açarak güçlüce gerindim ve gözlerimi karşı duvardaki resme diktim. Jatfer'le geçen yaz çekildiğimiz resim...
Jatfer çok tatlı gülümsemişti.
Her sabah yaptığım gibi ben de resimde gülümseyen Jatfer'in gözlerine bakıp gülümsedim. Sonra ayaklarımı yere koydum ve pofidik terliklerimi giydim.
Ayaklarımı sürüyerek isteksiz adımlarla banyoya gittim. Hala uyuyordum, henüz ayıkamamıştım. Tuvalete girip yüzümü yıkadım. Başımı kaldırıp aynaya baktığımda yeşil gözlerim bakışlarımı yakaladı.
"Ovvv," diye inledim. Bugün de yine çok çirkindim. Elimi saçımın arasına atıp saçlarımı düzelttim. Acelem yoktu, çekmeceden tarağımı aldım ve saçımı biraz adam etmeye çalıştım.
Biraz oyalandım. Aynada kendimi seyrettim. Savaşın ne zaman biteceğini ve Jatfer'le ne zaman rahat rahat etrafta dolaşabileceğimizi düşündüm. Savaşın bittiğini ve herkesin özgür ve mutlu olduğunu hayal ettim.
Bir of çekip yatak odama döndüm ve yatağımı toplayıp üzerime pijamadan daha güzel bir şeyler giydim.
Pencereyi açtım, içeri çok havasızdı.
Birdenbire patırtılar duymaya başladım. Yanağım seyirdi. Yanağımı kaşıdım. Elmacık kemiklerimin oraya doğru.
Patırtılar yükselerek gümbürtüler haline gelmeye başladılar. Korkmaya başladım. Kapıya yaklaştım ve kulağımı kapıya dayayıp dışarıdaki seslere kulak verdim.
Sesler çok yakından geliyordu.
Korkuyordum. Genelde bu saatlerde Zümrüdüanka Konağı sessiz olurdu.
Kuzgunların baskın yapmasından korkuyorum, her sabah korkuyorum. Ama bu ses bir Kuzgunun baskınının habercisi olsa, benden önce birileri zaten duyardı.
Sakinliğimi korumaya çalışarak tahta kapının pirinç tokmağını kıvırdım.
Ah... Korkulacak bir şey yok...
Sesler Nerdes'ten geliyordu.
Nerdes benim odamın hemen yanındaki odada kalıyor. Yanı komşu gibi bir şey oluyoruz ama komşuluktan daha çok arkadaş sayılırız.
"Nerdes!" dedim. "Beni çok korkuttun!"
Güldüm. "O sesler senden nasıl çıkıyor?"
"Saphire sal biraz beni," dedi.
Gözlerim Nerdes'te takıldı kaldı.
Böyle bir cevap beklemiyordum açıkçası.
"Nerdes," dedim, daha alçak bir sesle. "Sen iyi misin?"
"Sence nasıl görünüyorum!?" dedi, sesinde ürkütücü bir soğukluk vardı.
"Şey," dedim. "Pek de iyi görünmüyorsun..."
"O zaman üstüme gelme dostum."
Dudaklarımı sıktım. "Gel seninle aşağıya inelim. Temiz hava iyi gelir."
"İstemez saol."
Odasına girip kapıyı çarpacaktı ki kapıyı tuttum. "Kahvaltıya inmeyecek misin?"
"İnmeyeceğim," dedi ve ellerimi kapıdan ayırıp serçe kapıyı vurdu. Çıkan ses yüzüme bir basketbol topu gibi vurdu.
"Peeeki..." diye mırıldandım. "Sonra da yesen olur..."
Nerdes'i öylece o haliyle bırakıp gitmek istemedim.
"Belki de brunch yapmak istersin ha?"
"Sal beni Saphire!"
Kaşlarımı çattım. "Peki Nerdes."
Odama giderken sitemle başımı sallıyordum. "Bu çocuk böyle değildi."
Kuralları çiğniyor olabilir miydi? Bir Kuzgunla bir şeyler paylaşıyor olabilir miydi?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Graqenshel (Türkçe)
FantasíaGraqenshel evreninde asırlardır süren bir savaş vardır. Zümrüdüankalar ve Kuzgunlar olarak iki taraf vardır ve bu taraflar Graqenshel hükümdarlığı için mücadele etmektedirler. #1 haksızlık --> 05.04.2024 #1 haksızlıklar --> 19.05.2024 #1 ihanetler...