Bölüm 3: Şimdiler

632 54 22
                                    

23 yıl sonra, Toprak'dan:

Bilgisayar ekranında olan yorgun gözlerimi kırpıştırdım. Kodlar hızla akıp giderken yorgunca sırıttım. Bu işte bitmişti.

Sandalyemden kalktım. Odamın camına yol alıp panjurları yavaşça açtım. İçeriye güneş ışığı girerken dağınık olan odaya bakıyordum. Biraz toplu olsam cidden fena olmazdı. Ama bu fazlasıyla üşendirici idi. Yerdeki boş hazır yemek paketlerini toplamaya başladım. Annem kızmasa umrumda bile olmazdı ama ne kadar yirmi üç yaşında olsam da anne korkusu fazlasıyla çekiyordum. Hele totoma atılan o terliğin korkusu...

"Toprak Doruk! Umarım evde ki bu garip kokunun sahibi senin odan değildir!"

Annemin sesini duyarken anında donmam ile kısa bir siktiri içimden geçirdim. Yemek artıkları neden böyle kokmam zorundaydınız ki! Hemen daha hızlı toplamaya başlamıştım ki odamın kapısının aniden açılması ile durup kapıya baktım. Annem sinirli bir şekilde odama bakarken şirince gülümsedim.

"Sultanım! Cidden benim bir suçum yok. Alt yaplara girmeye çalışırken kendimi çok kaptırıyorum biliyorsun cidden iste-"

"Bu oda. Geldiğimde. Tekrar dağınık olursa. Motoruna veda et küçük bey!"

Tek tek söylediği kelimelerden sonra kapıyo sertçe çarparak gitti. Ben o kapıyı öyle çarpsam kapıyı totoma monte ederdi ama!

İç çektim ve ortalığı toplamaya devam ettim. Çöpleri toplamam anca biterken bilgisayarımdan gelen bildirim ile başımı kaldırdım. Ekran yanıp sönerken bilgisayara yol aldım. Biri şirketin veri tabanına girmeye çalışıyordu. Sinirle bir küfür ederken sandalyeme hemen geri oturdum. Parmaklarım hızla klavye üzerinde gezerken girmeye çalıştıkları kapıları tek tek kapatmaya çalışıyordum.

"Sikicem sikicem. İnatçılık etmeyin işte."

Nefesim hızlanırken gerginlikle hem savunma yapıp hem de kimin saldırdığını öğrenmeye çalışıyordum. Tam öğrenmiştim ki ekranıma gelen siyah ekran ile kaşlarımı çattım.

System: Bir oyuna var mısın Buz Prensi?

Buz Prensi... annemin yanındayken adımı kullanmadığından bana takılan lakaptı bu. Elbette annemin şöhreti sağ olsun benim ile uğraşan çoktu. Çünkü geneli beni küçük görürdü. Ama yanıldıkları bir şey vardı. Buz Prensi sinirlendiğinde tam bir Buz Kralı olurdu.

Ekranda yazan yazıya bakıp göz devirdim. Kenarda duran sigara paketimi aldım. İçinde ki sigaralarımı saydım. Üç dalım kalmıştı. Dudak büzerek.

"Umarım uzun bir oyun değildir sigaram bitmiş tüh."

Sigaralardan birini alıp ağzıma koydum. Üzerinde kuru kafa olan çakmağımı alıp sigaramın ucunu ateşe verirken derin bir iç çekerek ekrana geri baktım. Sigarayı ağzımda tutturdum ve ellerimi klavyeye tekrardan yerleştirdim.

Ice: Anana varım kardeşim. Kazanırsam ananı verecek misin?

Yazıp enter'a bastım. Cevabı beklerken çoktan şirketin güvenlik duvarını güçlendirmiştim bile hızlıca. O esnada bildirim sesi gelirken başımı kaldırıp baktım.

System: Çok ağzı düzgün bir insanmışsın Buz Prensi. Sevdim bunu.

Ice: Ben de seni bir güzel seveyim mi döve döve?

Cevaplarımı hızlı hızlı yollarken bu işin bitmesini bekliyordum. Bu adam sıkıcıymış.

System: Direkt konuya gireceğim o halde. Seninle bu oyunu oynamayı çok istiyorum. Oyunumuz basit. Eğer sistemine girebilirsem bütün bilgiler benim olur. Ama beni sistemine sokmazsan sana çok büyük bir bilgi veririm.

Dediği şeye kaşlarımı çattım. Sistemime sızması fazlasıyla zordu. Bunu onun da bildiğine emindim. Ya elinde bir koz vardı ya da başka bir şeydi bu.

Ice: İyi saçmaladın. Seni sistemden şimdi atacağım cidden. Merakım boşunaymış.

Tam onu atacakken gelen bildirim ile gözlerim tekrardan ekrana kaydı.

System: Asena Doruk'un gerçek ailen olmadığını ve gerçek aileni aradığını biliyorum.

Okuduğum yazı ile ağzımda olan sigara yeri boylarken kaşlarımı çatmıştım. Bunu bilmesi imkansızdı işte. Sistemlerimi kontrol ederken girmediğini anlamıştım. Bu işte başka bir iş vardı.

Ice: Seni öldürme isteğim daha da kabardı gıcık bozuntu. Teklifini kabul ediyorum. Sistemime girmeyi denemen için tam olarak 10 dakikan var. Belli ki çok güveniyorsun kendine. 10 dakikan başladı. 09.59

Yanına sayaç da koyarken sandalyemde geriye yaslandım. Telefondan alarmımı kurarken ben bir şey yapmıyordum. Sadece izliyordum. Bu bilgiyi nereden erişmişti? Elbette Asena annemin beni evlat edindiğini çok iyi biliyordum. On beş yaşıma girdiğimde her şeyi anlatmıştı bana çünkü. Hiçbir şeyi saklamamıştı. Gerçek anne ve babamın vefat ettiğini ve kardeşlerimin ortada olmadığını. Bunun yanında hala arasakta bulamayışımızı. Neden saklandıklarını elbette bilmiyorduk. Sadece teoriler üretebiliyorduk. Ve bu teoriler kafamı fazlasıyla yoruyordu. Anneminde yoruyordu elbette. Annem ne kadar soğuk gibi dursada asla sevgisini vermekten bana çekinmemiş ve iyi yetiştirmişti beni. Ne işler yaptığını bildiğimden o işlere pek fazla bulaşmak istememiştim. Ama yazılımda kendimi geliştirdikten sonra beni elinde tutmaya karar vererek şirketin mavi takımına* almıştı. Ondan sonrasında ise çalışmaya devam etmiştim. Annemin işlerine pek karışmasamda arada yemeklerine katıldığım için Buz Prensi olarak anılıyordum. Adımı kimse bilmiyordu. Sadece bu lakap vardı.

Olan şeyler tek tek aklıma gelirken gözlerimi ovaladım. Cidden kafamı allak bullak eden şeylerdi bunlar. O esnada gözüm sayaca ilişti. Son üç dakika. Ve adam hala sistemime girememişti. Sırıtırken kendi içimde geri sayım yapıyordum. Son on saniyeye girdiğimizde adam pes etmiş ve bırakmıştı saldırmayı. Alarmım çalarken onu susturdum sırıtarak.

Ice: O kadar kendine güvendin ki ben bile inanmıştım sana doğrusu. Yazık oldu.

System: Kazandın. O halde ödülünü alacaksın Toprak Doruk. Kardeşlerin hala yaşıyor. Ve onlarda senden yeni haberdar oldular. Öldü sanıyorlardı ama yaşadığını öğrendiler. Benim sayemde tabii ki:) Seni araştırıyorlar. Adını bile bilmedikleri kardeşlerini bulmak zor olmalı değil mi? Neden bu işi tersine çevirmiyoruz Buz Prensi? Cidden kazandın doğrusu. Bundan ötürü sana kardeşlerinle ilgili bir ip ucu vereceğim. İnan bana Asena Doruk bile bilmiyordur. Bu bilgi basit. Üçüncü abin ortak olduğunuz bir şirketin ceosu. Eminim bulursun.

Kaşlarımı çatarken heycandan hızlanan kalbim ile yutkundum. Hayır hayır bu kadar basit olamaz. Olmamalı.

Ice: Sistem bozuntusu benim ile oynama. İsteseydin benim sistemime kırk kere girerdin. Açık bir kapı bile bırakmıştım sana. Ama sen bile bile girmedin. Bana asıl olanı söyle ve beni kandırma.

System: Ahh zekan cidden beni şaşırtmıyor Toprak. Aklında bir sürü soru var eminim. Beni sadece sana yardım etmek isteyen biri olarak düşün. Karşılık beklemiyorum. Sadece bu kardeşler uzun süredir ayrı. Birleşmeliler değil mi?

Ice: Ne saçmalıyorsun sen?

System: Yakında anlayacaksın küçük. Verdiğim bilgiye inanıp inanmamak sana kalmış. Senin ile konuşmak güzeldi. Umarım en yakın zamanda ailen ile bir olursun. E.D

System Output...

Şaşkınca ekrana bakarken sinirle masaya vurdum. Hemen klavyeden sistem denen kişinin IP adresini bulmaya çalıştım. Ama olmuyordu. VPN ile adresini değişmişti ve anonim olarak yazmıştı. Bu daha da sinirimi bozarken yazışmaları tekrardan okuyordum. Anneme bu olanları desem iyi olur.

*******

Mavi takım*: Mavi takım saldırıları savunan taraftır. Ve kırmızı takım ise saldıran taraftıe. Bu sermayede böyle bir şey var evet. Yazar kırmızı takım olmak istemem ama olamamak :(

Gerçekçi KaçakHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin