İnsanlar su birikintisi gibidir. Derin olup olmadığını bazenleri anlayamayız. Benim çevremde bu su birikintilerinden çok vardı. Derinler mi değiller mi anlamak çok zordu.
Kararsızca ikisine bakarken bakışlarımı yere çevirdim. Ne kadar 23 yaşında olsam da bu gibi durumlarda ciddi düşünmek çok zordu. Çünkü işe bakınca onlar gerçek ailemdi bir nevi. Yalan yok yavaşta olsa onlara alışıyordum onlara ve onları kendimden soğutmakta istemiyordum.
"Bakın... siz ve ben farklı kurallar içinde büyüdük. Annem ne kadar iyi olsa da bu gibi durumları kendim halledebileceğim şekilde büyüttü beni. Bundan ötürü bu dedikleriniz bana biraz karşı olduğundan zaman istiyorum. Planımı size az buçuk açıklasam da kendim halledeceğim şekilde yaptığım bir plan o."
Melih bu dediğime anlamayarak bakarken derin bir nefes aldı. Deniz ise saçlarımı karıştırdı.
"Şu anlık bu kararına saygı duyacağım. Ama ileride böyle bir şey olursa burnundan getiririm. Her adımını bize mesaj olarak atıyorsun. Yardım lazım olduğunda da hemen çağırıyorsun. Hatta şu an yanına ben gelemesem de Güneş'i alıyorsun."
"Ama-"
"Toprak hadi abicim uzatma. Bari bunu kabul et. Plan senin planın karışmayacağız ama kardeşimizi de yeni bulmuşken kaybedemeyiz."
Anında somurturken sadece onaylamıştım bu durumu.
"O halde ben Güneş'e haber veriyorum. Zaten erken çıkacaktı bugün."
Diyerek Melih odadan çıktı. Ben ise sadece düşünüyordum. Cidden ne yapacaktım?
***************
Çok fazla uyarı ve önlem dolu cümlelerden sonra Güneş ile depoya gidiyorduk. O arabayı sürüyordu ben de dışarıyı izliyordum.
"Adamlara işkence mi yapacaksın?"
Güneş'in sorusu ile anlamayarak ona döndüm. O ise donukça yola bakıyordu. Dediği şeye derin bir nefes aldım ve geri yola döndüm.
"Konuşacaklarını sanmam. Ondan ötürü sanırım evet."
"Buna izin vermeli miyim vermemeli miyim emin değilim. Şimdi aşırı saçma bir duruma düştüm."
"Vermesen de ben yapacağımdan boş ver bence. Halledeceğim merak etme."
O esnada depoya varmıştık. Burası kullanılmayan ambar depolarındandı ve bir tarlanın tam ortasındaydı.
"Sana karışmam. Ama bir şey olursa karışırım. Şimdiden haberin olsun Toprak."
"Yarı onayladım say bunu."
Diyerek arabadan indim. Üzerimi değiştirmiştim çoktan buraya gelmeden önce. Bir kot ceket, içinde siyah bir tişört. Altımda ise siyah kot pantolon vardı. Hemen depoya girdim. Güneş'te arkamdan gelmişti elbette. Sandalyelere bağlanmış dört kişi vardı ve elbette hepsinin kafasında çuval vardı. Loş bir ışık vardı etrafta. Yüzüm hemen ifadessiz bir hal alırken adamlarıma bir baş hareketi yaptım. Hemen çuvalları kafalarından çıkardılar. Hepsinin yüzünde yara olsa da bu az gelmişti bana. Kendi sanatımı da eklemeliydim.
"Patronunuz sinirimi çok bozduğundan sizden çıkartmaya karar verdim beyler."
O esnada ceketimi çıkarıp kenara attım. Ellerimi kıtlattım.
"Ne kadar bilgileri bizde olsa da daha fazla bilgi her zaman iyidir değil mi? Bundan ötürü sizi dövmeden ötün bence."
Hepsinin tek tek yüzüne bakarken onlar sadece korkarak yüzüme bakıyordu. Bir süre bekledim ama hiçbirinden ses gelmedi. Başımı iki yana salladım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Gerçekçi Kaçak
Ficción General{Her şeyin farkındaydı. Gerçeklerin bile...} ---------- Gerçek ailem kitabıdır. BxB içermektedir. Homofobikler giremez. Erkek Versiyon. Tüm haklar Toprak'ın klavye tuşları arasında saklıdır.