Vuslat 1

3.5K 62 5
                                    


"Dünya hali böyledir, insan koyun koyuna yattığıyla bile aynı rüyayı görmez. Herkes kendi kabusuna uyur, herkes kendi sabahına uyanır."

Sabah ezanıyla açtı gözlerini genç kız. Tüm gece uyumayışının yüküyle yatağında dikleşti. Ait olduğunu bir kez bile hissetmediği odasını süzdü dikkatlice. Tüm çocukluğu, gençliği bu odada geçmişti. Bir kez bile içine ait olmadığı bu odada. Gelen sesle irkildi.

"Seyran."

Kapıdan giren ablasıydı. Çaresizce baktı ablasına, gözünün dolmasına engel olamadı. Hızlıca yanına yaklaştı ablası.

"Ablacığım, lütfen yapma böyle. Biliyorum çok zor senin için ama belki de hayırlısı budur he? Hem İstanbul herkesin gitmek için can attığı yer."

Ablasından duyduklarıyla gözlerinden akan yaşa engel olamadı Seyran.

"Beni satın aldılar abla bunun hayırlısı mı olur?"

Derin bir iç çekti Suna.

"Demesene öyle, bak hem buranın hemde İstanbul'un en köklü ailelerinden biri. Hayatın değişecek."

"Sevmiyorum abla, anlamıyor musun? Nasıl olacak? Daha sesini bile duymadığım bir adamın karısı mı olacağım? Üstelik bir kez saçımı okşamamış babam için."

Sözü biter bitmez kardeşine sarıldı Suna. Sanki hiç bırakmayacakmış gibi. Ve kulağına fısıldadı;

"Her şey çok güzel olacak benim güzel gözlüm. İnan Allah'a ve sana yazdığı kadere."

***

Diğer cephede farklıydı durumlar. Ferit tüm hazırlıkları tamamlamıştı. 1 yıl önce Antep'e sadece bir iş yemeği için gelmişti. O baklavacıda genç kızı görüp aşık olmuştu o yosun yeşili gözlere. Ama kız sadece 17 yaşındaydı. 1 sene bekleyip ailesine durumu açtığında dedesi çok sevinmişti. Sonuçta toprağından kız almayı kim istemezdi. Bağlantılar kurulmuş, aileyle görüşülmüş, genç adamın istediği gibi devam etmişti her şey. Zaten aksi düşünülmezdi bir Korhan istediği ne varsa alırdı. Şüphesiz bu onlar için bir aile mirasıydı. Onlara kimse hayır diyemezdi.
Kapının çalınmasıyla aklındaki düşünceleri bir kenara bıraktı genç adam.

"Gir."

İçeri giren sağ kolu Abidin'di.

"Gir Abi, nasıl olmuşum? Seyran beni görünce bana aşık olur mu sence?

"Sence olur mu Ferit? Kızın tek derdi okumakmış sen kızın hayallerini alıyorsun elinden. Seni görür görmez vurmasın dikkat et."

Alaycı bir ses tonuyla dediği sözler üzerine Ferit' in yüz ifadesi buğulu bir hal aldı. Hiçbir zaman böyle düşünmemişti. Seyranın hayali var mıydı? Yok muydu? Haberi yoktu. Onun için önemli olan tek şey Seyranı istediğiydi. Gerisi teferruattı. Boğazını temizledi.

"Ülkenin en önemli ailelerinden birine gelin geliyor Abi bence bundan daha önemli bir hayali olamaz"

Dedi bencilce. Korhanlar böyleydi işte. Kendilerinden başka kimse iyi değildi, olamazdı. Kendilerinden başka bir seçenek olamazdı, her zaman her yerde en iyi seçenek onlardı. Ferit'te tam olarak böyle düşünerek büyümüştü.

***

"Hangisini giyeceksin ablacım seçtin mi?"

Dedi Suna, kuaförün saçını yaptığı seyrana.

"Hayır abla sen hangisi dersen o olsun. İstersen 5 metre beyaz örtüye sarıp çıkarın beni. Nasıl olsa bugün ölüm günüm."

Duyduguyla gözünün dolması bir oldu Sunanın. Gözüyle kuaföre çık işaret yapıp diz çöktü güzel kardeşinin önüne.

"Böyle yapma Seyran ne olursun! Biliyorum çok zor ama kader diyeceksin, yazım böyleymiş diyeceksin kabul edeceksin bunu. Kendine bu eziyeti yaparak bir yere varamazsın. Yapma güzel gözlüm, şimdi gel seçelim kıyafetini."

***

Kurbanlar kesilmiş, kanlar akıtılmıştı. Kazım Ağa hiçbir masraftan kaçınmamıştı bu süreçte. Nasıl olsa 1 döker 10 alırdı biliyordu. Almıştı da, evler, arsalar, dükkanlar. Korhanlar Seyran için kesenin ağzını açmış, ne istediyse 2 katını vermişlerdi. Avlunun ortasına geçip konuşmak için ağzını açmıştı.

"Bugün hiçbir aksilik istemiyorum, ola ki beni rezil ederseniz hepinizi odaya kapatır yemek vermem bilesiniz! Ayrıca seyran nerede yahu?"

İsmini duyunca kapısını açtı genç kız. Üzerinde dizlerinin altında tamamen işlemeli açık renk bir elbiseyle çıktı odasından.

"Buradayım baba."

Keyifle gülümsedi Kazım.

"Vay benim güzel kızım, işte tam Şanlılara yakışır bir kız olmuşsun. Beni sakın utandırma, ne derlerse he de zaten biz alacağımızı aldık. Sen artık bir Korhan sayılırsın. Ama sakın ola ki atanı, toprağını unutma. Hep enseydim, bir gölge gibi yanındayım sakın oralara gittim diye kaşın gözün oynamasın."

Babasına cevap verme tenezzülünde bile bulunmadı genç kız. Kafasını eğmekle yetindi. Saatler birbirini kovalarken sonunda beklenen an gelmiş kapı çalmıştı. Kapıya doğru yaklana Kazım Ağanın arkasında sırayla dizilmişti herkes. Büyük bir gururla açtı kapıyı Kazım Ağa.

"Hoşgeldiniz."

VuslatHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin