Vuslat 23

838 58 5
                                    



Her şey çok güzel ilerliyordu. Nişan şahane geçmiş herkes Feritle Seyranın mutluluğuna şahit oluyordu. Nişanın sonlarına doğru nişan mekanına giriş yapan biri dikkat çekti.
Uzun boylu, geniş omuzlu, kara kaşlı kara gözlü bir delikanlı. Tahminen Feritle aynı yaştaydı. Bir eli pantolonun cebinde diğeri ceketinin iki düğmesinin arasındaydı. Ferit karşısında ona yaklaşan adamı gördüğü zaman sinirle dişlerini sıktı. Sıkı sıkı Seyranın elini tuttu. Ne olduğunu anlamaya çalışırken gelen adamı Seyranda farketti. Tam ikilinin karşısında durdu Ferit'e elini uzattı.

"Tebrikler, mutluluğa adım attığınız bugün bende size eşlik etmek istedim. Kusura bakmayın işlerden dolayı geç geldim biraz."

Ona uzatılan eli sıktı Ferit.

"Baban gelmeye cesaret edemedi de seni mi yolladı."

Diğer eliyle çenesini kaşıyıp güldü adam.

"Cesaret bizim sülalemizin göbek adıdır Ferit. Yoksa bugün buraya senin mallarını patlattıktan sonra elimi kollumu sallayarak gelmez ve aynı şekilde çıkacak olmazdım."

Dişlerinin arasında konuştu Ferit.

"Ne diyorsun lan sen?"

Telaşını belli etmeden ona yaklaşan Aslanı farketti Ferit. Aslan kulağına eğilip bişeyler söyledi. Sinirlerden çenesi kasılmıştı Feritin.
Seyran neler oldugunu anlamıyor ama ortamın voltajı onu geriyordu, sanki birazdan bu iki adam elleriyle birbirlerini öldürmek için kafa göz dalacaktı. Ama hala bu adamın kim olduğunu bilmiyordu. Dosyalarda ona dair bir fotoğraf görmemişti.

"Ömer."

Derin nefes aldı.

"Bunu ne diye anlayayım."

Güldü Ömer.

"Açık bir savaş ilanı."

Elini Ferit'ten çekip arkadaki adamın elindeki kutuyu aldı. Önce seyrana elini uzattı.

"Ömer ben Ömer Kaplan."

Kaplan. Diye geçirdi içinden Seyran. Elini sıkmadı. Elini indirip bu kez kutuyu açtı, Yakut taşlarla süslenmiş, bir gerdanlık karşıladı Seyranı.  Feritin ona hediyen ettiği kolyenin aynısıydı ama taşı farklıydı. Bu ne demek diye düşündü.

"Sizin güzelliğinizin yanında sönük kalır ama, ufak bir nişan hediyesi diyelim."

"Sikerim seni Ömer."

"Çok kabasın Ferit."

"Teşekkür ederim Ömer bey. Ancak böyle bir hediyeyi kabul edemem. Aramızda böyle bir hukuk yok."

"Olacak Seyran hanım, merak etmeyin."

Elini kaldırıp Ömer'e vuracağı zaman Seyran onu tutmuştu.

"Nişanımızdayız."

Burnundan soluyordu Ferit.

"Tekrar görüşmek üzere Ferit. Daha uzun bir zamanda oturup konuşalım. Enine boyuna."

"O eni boyu sokucam senin götüne."

"Hala çok kabasın."

Açık bir savaş ilanıydı bu. Ömer, Feritin kara sınırlarına öyle bir girmişti ki. Hamle sırası Feritteydi.

"Ferit"

Derin bir nefes aldı Ferit.

"Güzelim."

"İyi misin?"

"Sinirliyim sadece, artık tebriklere kabul edelim de bitsin bugün."

Misafirlerle tek tek görüşüp yolcularmışlardı. Seyran Feritin tüm mimiklerini izliyordu. Normalde duygularını jest ve mimiklerine yansıtmazdı ama şuan sinirli olduğu çok belli ediyordu kendini. Alnında sinirden şişmiş damarı, hafif yüzünün kızarıklığı, sinirin verdiği hararetten dolayı çıkardığı ceketi.. birçok şey sayabilirdi Seyran. Tüm davetliler gittikten sonra kendileri için hazırlanan minibüse bindiler.
Seyrana söz hakkı vermeden komut verdi Ferit.

VuslatHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin