İyi okumalar...
***
BAZI GERÇEKLER ÖĞRENMEYE DEĞERLER
Babamgilin evinin önünde duran arabayla Oğuz'a teşekkür edip vedalaşmıştım.
Zili çalıp açılan kapıyla gerginliğimden ister istemez apartman merdivenlerini üçer beşer çıkmaya başladım. Açık kapının önünde annemi görmemle durup derin bir nefes aldım. Kalan iki üç merdiveni de çıkmamla kapı önünde duran hiç babamın tarzı olmayan üç farklı çift erkek ayakkabısıyla karşılaşınca anneme sorgular şekilde baktım. O ise içeri buyur edip uzun süredir görüşmemenin verdiği özlemle sıkıca sarıldı. Ama annem gergindi. Annem ciddi bir kadındı ve çok ciddi bir şey olmadıkça asla temas kurmazdı ve evet özlem ciddiyetten sayılmazdı. Saliselik sarılır geri çekilirdi aylarca görüşmesek bile ama sanki beni içinde saklamak istermiş gibiydi şu sarılması.
"Amcanlar burada." Fısıltıyla söyledikleriyle sanki inme inmiş gibi kalakalmıştım kapı eşiğinde. Kendime gelmek için olağanüstü bir çaba sarf ettim. Amcam geçen onca senenin ardından niye bir anda gelmeye karar vermişti anlamamıştım. Annemden uzaklaşıp içime düşen tedirginlikle oturma odasına adımladım.
Beni kapıda gören erkek kardeşim hemen ayaklanıp bana sıkıca sarıldı. Gökalp 15 yaşındaydı bu sene liseye başlamıştı. Lakin babamdan çok amcama çekmiş uzun boyuyla rahat bir on yedisi var gibi duruyordu. Şimdi trendleşen fitnessla o da bir hevesle başlamış bir buçuk iki senenin ardından cılız sıska kardeşimden eser kalmamıştı. Babamın kehribar rengi iç açan sarı gözlerinin aynısı kardeşimdeydi. Boy olarak amcasına çekse de dış görünüşü aynı babamdı keratanın benim aksime.
Kardeşimden ayrılıp odadaki diğer kişilere baktım. Babam berjerde oturmuş omuzları çökmüştü, muhtemelen işten apar topar geldiği için, gri kargo pantolonu ve beyaz eski tişörtü boya lekeleriyle kaplıydı. Zayıf sıska bedeni yanındaki berjerde oturan amcama kıyasla fazla küçük duruyordu.
Amcamın babamın beyaz tenine inat esmer teni, babamın aksine köse olmayan gür sakalları, hep üç numara olan gözleri kadar siyah -babam kumraldı- saçları, iki metreyi geçkin boyuyla babamla bir o kadar zıtlardı. Babam ön sıradaki inek öğrenciyse amcam arka sıradaki serseriydi. Dış görünüşleri kadar karakterleri de farklıydı.
Amcamın yanındaki üçlü koltuğa yine zor sığmış iki erkeğe çevirdim bu sefer bakışlarımı. Kuzenlerimdi onlar. Babam ne kadar uzak durmamı söylese de dediğim gibi daha önce de bunca yılımı amcamları araştırarak geçirmiştim. Bu yüzden de soyağacından epey haberdardım.
Kuzenlerim amcamın kopyalarıydı. Anneleriyle musibetleri varmış gibi kadının -yengemi de fotoğraflarda görmüştüm- tek bir genini fenotiplerinde kullanmamışlardı. İkisi kurbanlık boğa gibi babamgilin minimalist evlerindeki minimalist koltuğa zor sığmış ortaya oldukça komik bir görüntü çıkmıştı.
Amcamgil bu evde, bir kız çocuğunun bebekleri için yapılan küçük minyatür eve zorla girmeye çalıştığında ortaya çıkan zıtlığın aynısını gözlemlemesine sebep veriyordu insanın.
"Kızım!" Amcam babacan tavrıyla koca cüssesini berjerden kaldırmış babamdan önce davranıp bana sıkıca sarılmıştı. Anlık gaflete düşsem de bende kollarımı sardım. Amcamın yanında 1.78 boyumla dahi küçücük kalıyordum.
"Hoş geldin amca" dedim şen şakrak çıkarmaya çalıştığım sesimle ortamın gerginliğinden biraz olsun sıyrılmaya çalışarak.
"Hoş buldum güzelim benim hoş buldum" Amcamdan ayrılıp babamın yanına gittiğimde ben daha yeni olanlardan sonra da asla sarılmaz derken, babam sıkıca sarıldı. O kadar sıkı sarılmıştı ki... tıpkı daha yeni ki annem gibi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Şeytanın Kızılı
General FictionKayboluyorum... Lakin yardım edecek birini de bulamıyorum. Sevgili sanırım ben yaşarken ölüyorum. Sıradanlaşıp rutinlere dolanıyor, Şehrin karanlığına karanlık katıp aydınlığı umuyorum. Belki diyor, bütün arzularımla diz çöküp yalvarıyorum. Ama sevg...