İyi okumalar...
***
TOZLU RAFLAR KARIŞTIRILMALI
Gece sabaha dönerken Alpuğanlar küçük Alpuğan'ı hastaneden çıkarıp evlerine götürmüşlerdi. Hastane kapısında ,kovulmalarından beri, bekleyen arkadaşları defalarca kez içeriye girme çabalarına rağmen izin verilmemiş kapıda öylece kalakalmışlardı. Arkadaşlarını ilk defa gördükleri adamlarla baş başa bırakmak onları yerle yeksan ederken ellerinden bir şey gelmiyordu.
Sabahın ilk ışıklarında kapıdan çıkan Baypars'ın kucağındaki İdil'i görmeleriyle hızla ayaklanmış arkadaşlarına ulaşamadan korumalar yine etten duvar örmüşlerdi.
"NEREYE GÖTÜRÜYORSUNUZ ARKADAŞIMI BIRAKIN!" Ebin'in haykırışını umursamayan Alpuğanlar hastane kapısının önündeki siyah mercedese binmiş hızla kaybolmuşlardı.
"Plakalarını aldım polise ihbar edeceğim!" Ebin'in tehditkar sesi onu duyan korumanın istemsiz gür kahkaha atmasıyla sekteye uğramıştı.
"Dene bakalım. Alpuğanlarla hangi karakol karşı karşıya kalmak ister görelim!" Korumanın sesi ortamda bomba etkisi yaratırken. Oğuz uykusuzluktan rengi solmuş suratıyla telefonunu arkadaşlarına çevirmiş halsizce konuşmuştu : "O adamlar amcası ve kuzenleriymiş" telefonundaki sitede boy boy fotoğrafları olan üçlüyle herkes 'Sorun yok' derin nefesi alırken Ebin huysuzca sadece kendi duyacağı bir sesle mırıldandı: "Bende Ebin isem bu işin altında hiç hoş olmayan bir şey var!"
Alpuğanların malikanesine giriş yapan siyah mercedes evin giriş kapasındaki devasa merdivenlerin önünde durdu. Baypars kucağındaki küçüğünün alnına bir öpücük kondurmuş ardından arabadan inmişti. Evde senelerdir duran İdil için yapılan odaya girmiş kız kardeşini oldukça nazik bir şekilde yatağa yatırmıştı.
Aradan geçen saatlerin sonunda İdil huzursuzca kıpırdanıp gözlerini açtı. Tanımadığı odayla karşı karşıya kalınca korkuyla irkildi. Yataktan kalkmak için güç aldığı kolunun sızısıyla inleyip koluna baktı. Sargının sebebini merak ederken aklına gelen anılarla irkildi. Sinir krizi geçirmişti. O hallerini tekrar anımsarken bacağında kalkacak dermanı bulamasa da kendini zorladı.
Odayı incelemeye durdu. Odanın tam kendi zevkine göre düzenlenmesiyle şaşırdı. Daha bilmediği neler vardı acaba?
Odada gözlerini gezdirirken yatağın tam karşısında duran oldukça büyük çerçeveletilmiş fotoğrafa baktı. Hayır bu bir fotoğraf değildi yaklaştıkça yanılgısının farkına varmıştı. Bu bir resimdi. Biri hamile bir kadını resmetmişti. Kadının upuzun siyah saçları, masmavi gözleri ve soluk beyaz bir ten rengi vardı. Tıpkı vefat eden yengesine benziyordu.
Hamile olmasına rağmen karnı hariç sıska bir bedeni vardı, hatta öyle ki suratındaki kemikler zayıflıktan iyice belirginleşmiş yanaklarında zayıflık derin boşluklar bırakmıştı ve o beden ayak bileklerine kadar uzanan beyaz keten kısa kollu bir elbiseyle sarmalanmıştı. Kocaman gülümsemesiyle, kafasını çevirmiş sanki direkt insanın gözlerine bakar bir hali vardı. Bir eliyle cılız bedenine inat şişkin karnını kavramıştı. Resim çok usta bir elden çıkmışçasına kusursuzdu. Tıpkı babasının resimleri gibi...
Aklına dolan anılarla dolan gözlerine mani olamadı. İdil çok duygusal biri değildi çok nadir ağlardı ama şu iki üç gündür yaşadıklarıyla senelik ağlama kotasını doldurmuştu. Düşüncelerini durduran koca resmin sağ altına resmin büyüklüğüne inat müthiş mütevazilikle oldukça küçük bir şekilde atılmış imza böldü.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Şeytanın Kızılı
General FictionKayboluyorum... Lakin yardım edecek birini de bulamıyorum. Sevgili sanırım ben yaşarken ölüyorum. Sıradanlaşıp rutinlere dolanıyor, Şehrin karanlığına karanlık katıp aydınlığı umuyorum. Belki diyor, bütün arzularımla diz çöküp yalvarıyorum. Ama sevg...