İyi okumalar...
***
CANHIRAŞ
Göktuğ yine kimseye görünmeden odadan çıktı. Koridoru sarsılmaz adımlarıyla arşınlayıp dışarı çıktı. Bahçede batmakta olan güneş ışınlarının yansımalarını esmer teninde sergiletti. Şimdi gücü yerine gelmişti. Artık yüreğindeki korku dinmiş içindeki canavarın sabrı tükenmişti.
Hastanenin bahçesindeki banka oturup cebinden bir sigara çıkarıp yaktı. O düşüncelere dalmışken yanındaki hareketlenmeyle kafasını yavaşça sağına çevirdi. Yanına oturan kadın gerginlikten olsa gerek bacaklarını sıkıca birbirine bastırmış elleri iki yanında yumruk olmuştu.
Kadının suratına bakma gereksinimi duymadı Göktuğ, sadece oturduğu yerden ayaklanmak için kıpırdandı.
"Senin nasıl haberin oldu? Yani İdil'in vurulmasından. Biz gelmeden önce de buradaydın." Kadının çekingen sesini umursamadan ayaklanıp yürüdü adam. Ona göre cevap vermeye değer bir şey yoktu. Derdi başından aşkındı yeterince.
Kadın yaşadığı hayal kırıklığıyla bankta oturup kalırken adam siyah Mercedes Jeep'ine binip hastaneden uzaklaştı.
Aceleyle cebindeki telefonunu çıkartıp en yakın arkadaşının numarasını tuşladı. Birkaç kez çalan telefonun ardından dostu samimi bir sesle telefonu açtı.
"Hayrola devrem? Hangi dağda kurt öldü de aklına beni aramak düştü?" Arkadaşının neşeli sesini umursamadı adam. Aklı yeterince doluydu, bir şey düşünecek hali bile kalmamışken oysaki. Az öncesinde yaktığı sigarasından bir nefes daha aldıktan sonra açık sol cama kolunu yasladı.
"Yardımına ihtiyacım vardır Boran." Boran Kandemir dostunun sesiyle olan bitende bir yanlışlık olduğunu kavrayıp endişeyle oturduğu sandalyeden ayaklandı.
"Noldu Göktuğ?!" Göktuğ derin bir nefes alıp kafasını koltuğa yasladı. Araba asfaltı ağlatacak derecede hızla gidiyordu otobanda. Makas atarak önündekileri solluyor göreni eceline yol aldığını zannettiriyordu.
"Hala Ankara'da mısın?"
"Evet daha dönmedim İstanbul'a"
"Buğlem'i güvenli bir yere gönder ardından depoya gel Boran."
Boran Kandemir o gece İdil vurulmadan önce davetten eşiyle birlikte ayrılmıştı. Eşi Buğlem'in epilepsi hastalığından dolayı kalabalık ve ışıklı ortamlardan çoğu zaman uzak duruyorlardı. Davete gelmelerinin tek sebebi İdil Alpuğan ve Göktuğ Ataer Balamir'i görmekti.
Boran suratına kapanan telefonla sanrılardan kurtulup hızla odadan çıktı. Evin içindeki merdivenlerden hızla alt kata inip karısına birkaç kez seslendi. Cevap alamaması onu daha yeni ki konuşmadan dolayı gererken hızla mutfağa girdi.
Karısını mutfakta yemek yaparken bulan Boran hızla kadının üstüne adımladı. Arkası ona dönük olan kadını kolundan tuttuğu gibi sertçe kendine çekti.
"Ne diye cevap vermiyorsun kadın?!" Buğlem aniden kolundan çekilmesiyle yaşadığı şoku atlatamamışken kocasının neden bu denli endişeli ve korku dolu olduğunu da kavrayamadı.
"Duymadım Boran. Niye bağırıyorsun?" Buğlem'in öfkeli yüksek sesi kocasını kendine getirirken Boran yaptığı hatayı anlamıştı. Karısını kendine çekip sıkıca sarıldı, saçlarının üzerine naif bir buse bıraktı.
"Özür dilerim." Tekrar ve tekrar kadını öperken karısı hala olanı biteni anlamakta zorluk çekiyordu.
"Gerekli olan eşyalarını topla gidiyoruz." Karısının sorularına cevap vermeden, kendisi de bilmiyordu cevabı çünkü, hızla ikili toparlanıp evden ayrıldı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Şeytanın Kızılı
Fiksi UmumKayboluyorum... Lakin yardım edecek birini de bulamıyorum. Sevgili sanırım ben yaşarken ölüyorum. Sıradanlaşıp rutinlere dolanıyor, Şehrin karanlığına karanlık katıp aydınlığı umuyorum. Belki diyor, bütün arzularımla diz çöküp yalvarıyorum. Ama sevg...