İyi okumalar...
***
YOĞUN SEVGİ VE SAKLANMAYI BECEREMEYEN KIRINTILARI
Üstümdeki kareli pijama takımım, siyah şişme montum ve beyaz çoraplarımla giydiğim sarı terliklerimle apartman kapısının önündeki merdivenlerde kucağımdaki kediyle oturuyordum.
Saat gece on ikiyi gösterirken içim daralmış apar topar aşağı inmiştim. İşe bak ki buradan ayrılmadan önce karşılaştığım cılız kedi beni bahçede görünce koşarak yanıma gelmişti. Eskiye nazaran şimdi o kadar da zayıf değildi. Kilo almış tüylerine bile beslenmenin etkisiyle renk gelmişti.
Ben kucağımdaki kediyle öylece otururken daldığım durumdan açılan demir bahçe kapısının gıcırdayan sesi çekip çıkarmıştı. Gecenin verdiği etkiyle tedirginlikle kapıya bakarken içeri giren Göktuğ ile rahatladım.
"İyi akşamlar komşum." Bitkin sesiyle zaten kalın olan sesi daha da kalınlaşmış boğuk çıkmıştı ve hayır etkilenmemiştim. Yani öyle olması gerekiyordu değil mi?
"İyi akşamlaaar" Neşeli sesime bende anlam verememiştim. O ise beni benim gibi sorgulamadan gülümseyerek yanıma oturdu.
"Bak bizim sıska kedi tombullaşmaya başlamış!" Elimle kaldırarak gösterdiğim kediye bakmayıp gözlerimden bakışlarını çekmemişti. Bu garip yoğun anı anlamlandıramamıştım. Üstünde durmakta istemedim. Düşünecek çok daha farklı şeylerim vardı. Yanımda ustaca yontulmuş heykel gibi bir adam olmasına rağmen.
"Çok güzel" Söylediği şeyin kediye mi yoksa başka bir şeye mi olduğunu anlayamamıştım. Bir insan kediyi bu kadar beğenemezdi sanırım.
"İdil?"
"Efendim"
"Diyelim ki çok sevdiğin biri var ve eğer seni gerçekten tanırsa kaçıp gidecek. Ne yapardın?" Adamın çekingence sorduğu soru beni gülümsetti. Bu masum hali gözüme aşırı tatlı gelmişti. Hem sorduğu sorunun absürtlüğü hem de bu masum hali gülümsememi iyiden iyiye genişletti.
"Yine de söylerdim. Kendime dair sakladığım ne varsa anlatırdım. Beni ben olduğum için sevmedikten sonra ne anlamı var ki yanımda olmasının?"
"Peki ya o kişi gidince nefesin kesilirse?"
Omuz silktim. "Zorla bir şey yapamazsın ki Göktuğ. Ben aklı başında hiçbir kadının hiçbir insanın bu yolla birini kabulleneceğini düşünmüyorum. Hem o olmaz başkası-"
"Hayır!" Adamın ilk defa bana karşı sert çıkan sesiyle irkildim. Haddimi mi aştım diye düşünmeye başlamışken karşımdaki adamın sert ifadesi tuzla buz oldu.
"Yani hayır İdil ondan sonrası yok" Dedi daha yeni ki haline inat kısık ve ılımlı sesiyle.
"O zaman mecbur eyvallah deyip acını yaşayacak uzaktan sevmeye devam edeceksin. Birini sevmek nasıl bir seçim değilse karşındaki insanı da seni seçmesi için zorlayamazsın. Herkes ömrünü bir kere yaşarken müdahale de bulunmak zorlamak omuzlardan atılabilecek kolay bir yük değil"
"Başımı omzuna yaslayabilir miyim?" Adamın aniden gelen garip isteği beni şaşırtırken bir şey diyemedim. Göktuğ beni hiçbir zaman rahatsız hissettirmemişti. Tabi ilk başlardaki yabancı olmamızdan kaynaklanan gerginliğimi varsaymazsak.
Garip bir şekilde bu kadar çabuk güvenivermiştim. Nasıl böylesine güvendiğimi bende bilmiyordum. Korkutucuydu bu duygu. Alışık değildim bir insanla bu kadar çabuk kaynaşmaya.
![](https://img.wattpad.com/cover/367368690-288-k972408.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Şeytanın Kızılı
Tiểu Thuyết ChungKayboluyorum... Lakin yardım edecek birini de bulamıyorum. Sevgili sanırım ben yaşarken ölüyorum. Sıradanlaşıp rutinlere dolanıyor, Şehrin karanlığına karanlık katıp aydınlığı umuyorum. Belki diyor, bütün arzularımla diz çöküp yalvarıyorum. Ama sevg...