İyi okumalar...
***
GEÇMİŞİN KİRLİ ÇÖPLÜĞÜ
Biten hararetli kahvaltının ardından dokuzda başlayan dersim için hazırlanmaya başladım. Altıma koyu mavi bir kot pantolon üstüme de siyah basic bir sweat giyip beyaz kol çantamı alıp odadan çıktım. Siyah kaşe montumu üzerime giyip ellerime beyaz botlarımı alıp çıkmadan önce aynadan kendimin son haline baktım. Makyaj suratımı oldukça iyi toparlamıştı.
"Ben çıktım Allah'a emanet!" mutfağa doğru bağırıp evden çıktım. Botlarımı giyerken açılan karşı kapıyla başımı kaldırdım. Karşı komşularımla da sabah sabah karşılaşmak ne kadar da manidardı.
"Günaydın!" Atakan'ın şen şakrak sesine karşı düz sesimle yanıtladım. Bize karşı niye bir anda bu kadar samimi olduklarını da anlamamıştım. Arkasından çıkan Göktuğ'da günaydın derken onu da başımla onayladım.
"Derse mi gidiyorsun?" Göktuğ'un sorusunu konuşmamaya yemin etmiş gibi başımla onayladım yine.
"Hangi üniversite?"
"Ankara"
"Hangi fakülte?"
"Mühendislik" Ayakkabısını giyen Atakan gülümseyerek bana döndü.
"E biz de derse gidiyoruz bırakalım seni de"
"Dün de yeterince rahatsızlık verdik zaten gerek yok" Bu söylediklerimde gerçekten samimi olduğumu göstermek için minnettar bir şekilde gülümsedim. Karşımdaki adamlar ise bu sefer kaşlarını çattı. Rolleri değişmiştik sanırsam.
"O ne demek İdil? Her insanın yapacağı şeyler bunlar"
"Yapmak zorunda olduğu değil ama Atakan" Söylediklerimle duraksayan Atakan'ın yerini Göktuğ aldı.
"Bu yüzden kendini kötü hissetmene gerek yok. Zorunluluktan değil içimizden geldiği için yapmışız demek ki"
"Hem sırtımızda taşımayacağız ya arabayla götüreceğiz" Arkadaşına destek çıkan Atakan'la daha fazla karşı çıkarsam ayıp olacağını düşünüp el mecbur kabul etmiştim.
Şimdi de arabaya binmiş benim yönlendirmelerimle yol alıyorduk.
"Hangi mühendislik?" Göktuğ'un ani sorusuyla ufak bir şaşkınlık yaşayıp telefonumdaki mesajlaşmadan çıkıp belli etmeden toparlandım.
"Bilgisayar üçüncü sınıf siz?"
"Ben endüstri Atakan'da genetik mühendisliği..." Başımı onaylar anlamda sallarken aklıma takılan soruyla onlara döndüm.
"Hangi üniversite?"
"ODTÜ"
Bundan sonra konuşma havadan sudan devam etmiş kimse dünkü olayın konusunu açmamıştı. Bende yavaş yavaş ısınmaya başlamış resmiyeti kaldırmaya çalışmıştım.
"Teşekkürler!" Arabanın kapısını kapatmadan ettiğim teşekkürden hemen sonra kapıyı kapatmış geldiğimiz fakülte binasına ilerlemeye başlamıştım. Dersin başlamasına on dakika kalmışken koşar adım ilerliyordum.
Amfiye giriş yapmamla gözlerim etrafta gezindi. Sonunda bulduğum kişiyle neşeyle koşar adım yanına gittim.
"Naber?" Yerinden kalkan Oğuz'a sıkıca sarılırken sormuştum bu soruyu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Şeytanın Kızılı
Сучасна прозаKayboluyorum... Lakin yardım edecek birini de bulamıyorum. Sevgili sanırım ben yaşarken ölüyorum. Sıradanlaşıp rutinlere dolanıyor, Şehrin karanlığına karanlık katıp aydınlığı umuyorum. Belki diyor, bütün arzularımla diz çöküp yalvarıyorum. Ama sevg...