Nero bunu duyduğunda irkildi, hafiyenin o olabileceğine inanamıyordu.
''Neden buraya geldin?'' diye sordu Nero.
''Seni ilk kez bu gemide gördüm Nero. Bu sürgün gemisinin denetmeni on yıldır burada görev yapıyordu. Ta ki bana emir verilene dek. Onlardan yeni görevim için emir aldığımda diğer hafiyeyi nasıl tanıyacağımı bilmiyordum. Bana işini şansa bırakma, mantığını dinle demişlerdi. Bana görev verildiği gün sana da görev verildi, denetmen değişikliğinde gelecek denetmenin hafiye olabileceğini düşündüm, bugünkü korku dolu ve heyecanlı halin beni hafiyenin sen olduğuna ikna etti.'' dedi Horna.
Nero aniden lafını kesti ve;
''Vekil'i tanıyor musun?'' diye sordu Nero.
''Hayır.'' dedi yalnızca Hornatellus. Sonradan devam etti;
''Sadece ismini biliyorum. Belli ki ben başka bir şubedeyim, sen başka bir şubede.'' dedi ve Nero'nun bunu anlamadığını fark etti.
''Neyden bahsediyorsun? Şube nedir bilmiyorum.'' dedi Nero, yavaşça ayağa kalkmaya çalıştığında Hornatellus ona elini uzattı ve kalkmasına yardımcı oldu.
''Şube'nin ne olduğunu bilmiyorsan demek ki daha vakti gelmemiş.''
''Anlamadığım bir nokta var. Senin gibi bir çaylak Vekil'in varlığından nasıl haberdar olabilir?'' Daha sonradan bunun kendisini ilgilendirmediğini düşündü ve;
''Her neyse, biz görevimizle ilgilenelim. Bu odadan çıktığımızda her zaman nasılsak yine öyle davranacağız.'' dedi.
''O insanlara acı çektirmek zorunda mıydın?'' diye sordu Nero.
''Değildim. Sadece rolümü iyi oynamaya çalışıyorum Nero. Kendi ellerimle binlercesini Nivalis'te ölüme terk ettim. İmparator'u devirmek istiyorsak kendimizden beklemeyeceğimiz şeyler yapmak zorunda kalacağız, bunu unutma. Şimdi, Vekil sana koordinatları gönderdi mi?'' Hornatellus cümlesini bitirdikten sonra Nero'nun düşmüş tabancasını yerden alıp ona geri verdi.
''Koordinatları henüz söylemedi, gemi havalandıktan sonra söyleyecektir.'' dediği sırada içeriye bir Synthoid girdi ve Hornatellus'u selamladı.
Horna;
''İşte denetmen, birisi bu kolu kırmış gibi. Raporunuzu iyi yazın.'' dedi Nero'ya, fark ettirmeden gülümsedi.
STELLOPOLİS SARAYI - GALAXİA REGALİS (ZENİTHON)
Başkent Galaxia Regalis'in Stellopolis sarayının İmperium Salonu'nda büyük bir hareketlilik vardı. Galaksinin her bir yanından gelen protektoral gezegenlerin temsilcileri, Ziraelianlar, Nyxelailer, Sferarler(21) ve daha pek çok farklı türün temsilcileri ve tüm saray yetkilileri buradaydı.
Gür, salonda yankı yapan bir ses;
''İmparator'un huzurlarında protektoral gezegenlerin temsilcileri kabul edilecek ama ondan önce İmparator'un yapılmasını istediği bir şey var. Arethepolis'li iki köle huzura gelsin.''
İki Tenebris'li maymundan bozma asker, çırılçıplak bir şekilde iki Arethepolis erkeğini salona getirdi ve İmparator'un rengarenk uzay elementlerinden yapılma yüksekteki tahtının önünde yere yığdı.
İmparator, gotik ve endüstriyel unsurların karışımına sahip bir zırh giymişti. Göğüs kısmı çeşitli boyutlarda birçok metal plaka ile kaplıydı, bunun üzerinde karmaşık bir ağ gibi birbirine bağlanan ince metal çubuklar vardı ve bunların kenar hatları da kırmızı süslemeler ile süslüydü. İmparator'un taktığı bir maske vardı, yüzünün tamamını bu maske gizliyordu. Maskenin göz kısmı karanlık geniş iki lens ile kaplanmıştı ve bu cam gibi lenslerin içinde sanki evrenler saklı gibi parıldayan yıldız ve uzay görüntüsü öbeği vardı. Kaşlarının hemen yukarısındaki orta kısımda ise parıldayan kırmızı bir taş süslemesi vardı. Baş kısmında ise tacı andıran ama dik duran hançerimsi, metalik kuş tüyünü andıran bir başlık vardı ve bunlar da diğer her şeyin rengi olan gümüşümsü gri rengindeki metaldendi. Maskenin alt kısmında, ağzının iki kenarından aşağıya uzanıp sarkan iki spiral şeklinde bükülmüş metal oksijen tüpleri vardı. Omuzlarından başlayıp neredeyse ayak bileklerine kadar uzanan metalik koyu renkli bir zırhı vardı. İmparator korkunç, derinden gelen boğuk ve aynı zamanda gür bir tonda;
''Bugün dün gece aklıma gelen bir sorunun cevabını alabilmek adına derin bir heyecan duyuyorum sevgili halkım.'' dedi ve beklenmedik bir şekilde duraksadıktan sonra konuşmasına devam etti:
''Bir insan oturduğunda mı daha hızlı sindirir yoksa koştuğunda mı? Merak eden elini kaldırsın.'' der demez müthiş bir gürültü ile tüm eller, toynaklar, jelimsi şeyler kalktı ve hepsi titredi.
''O halde bu Arethepolis'li konuklarımızı tıka basa doyurun!'' diye emir verdi İmparator.
Köle Arethepolis'liler buna ilk bir kaç saniye boyunca anlam veremese de günler süren açlıklarına karşı gelmediler ve kendileri için hazırlanmış, İmparator ile aralarında duran dopdolu ziyafet masasına doğru koşup yemeye koyuldular. Meyveler, gülsütleri, karga etleri, uzay tozundan yapılmış içkiler ve turkuaz sular... Her şeyi yemeye çalıştılar, bu çabaları bir yirmi dakika sürdü ve salonda bu iki kişinin yemek yeme sesinden başka hiçbir ses duyulmadı.''
İmparator ikisinin doyduğundan emin olduğunda bir tanesini Mavilale Ormanı'nda koşmaya götürdü, diğerini de salonda oturarak bekletti. Aradan iki saat geçtiğinde ormandan gelen adam yorgunluktan ölecek gibiydi ve yere yığıldı. İmparator herkesin iliğini donduracak korkunçluktaki o emrini verdi.
''Karnını yarın ve içine bakın!''
Adam yorgunluktan bayıldığı için bunu duymadı ama salonda bekletilen kişi hızla salondan kaçmaya çalıştı, askerler buna izin vermediler...
Koşucu'nun karnı yarıldığında sıcak bir buhar karnından yükseldi ve İmparator, yediği tüm şeylerin hepsinin sindirilmiş olduğunu gördü ve rahatladı. Diğeri ise askerlerin kollarında çırpınıyordu, en sonunda onun da karnı yarıldı ve yediklerinin birazının kaldığı görüldü. Neredeyse herkes kusmak üzereydi, İmparator ve yanındaki Senatörleri hariç.
''Şimdi merakım giderildiğine göre törene başlayabiliriz. Herkes isteklerini çekinmeden bildirmekte özgür.'' dedi İmparator sanki hiçbir şey yaşanmamış gibi bir serinkanlılıkta.
İnsanlar, elçiler ve diğer herkes söyleyeceği her şeyi bu gördüklerinden sonra yutmuşlar ve sadece imparatorun ömrünün uzunluğuna dair olumlu dileklerini ona bildirmişlerdi. İmparatorluk salonuna bir senatör girdi ve hızla sahibinin yanına yaklaştı ve kulağına bir şeyler fısıldadı;
''Efendim, sürgün gemisi Regalis'ten ayrıldı. Bir saat sonra Mirajin'e inecek ve oradaki köleleri de alarak Nivalis'e varacak. Emirleriniz hala geçerliyse aradığınız iki asiyi Mirajin'e indiklerinde öldüreceğiz. Tüm adamlarımıza bu iki asiyi gördükleri yerde vurmaları için emir verdim.'' dediğinde İmparator hızla onu boğazından kavradı ve metalik eldivenleri ile ciddi bir şekilde sıktı, bunu yaparken de gürültülü bir şekilde ayağa kalktı.
''Vurmaları için değil Lucian Solus Virtus! Bu kadar salak olamazsın! Bir tanesi sorgu için buraya getirilecek!'' dedi...
SÜRGÜN GEMİSİ KUWAİKH
Mirajin'e giden rotanın yarısından fazlası kat edilmişti ve inmeye yirmi dakika kalmıştı. Nero ve Hornatellus onları bu yapay uyduda nelerin beklediğinin farkında değildi. Nero hiçbir şekilde Vekil'den haber alamadığını söylediğinde Hornatellus Mirajin'e inmemeleri gerektiğini söylese de Nero oradaki kölelerin mutlaka kurtarılması gerektiğini yineledi.
Kuwaikh ağır bir vasıta gibi sallana sallana Mirajin'e inişini gerçekleştirip iniş kapaklarını açtığında Mirajin limanındaki yüz kadar asker geminin içine akın ettiler...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yıldızlar Altında Devrim
Ciencia FicciónBir galaksi, gürültüyle kendi kaderine doğru sürüklenirken, iki eş İmparator, Diktatörlüğün soğuk elini insanları üzerinde gezdirir. Ancak devrimin sözde ışığı, beklenmedik bir karanlığa yol açar. İhanetin gölgesi Zenithon gezegeninde derinleşir ve...