Aralık 1536
Topkapıda serin bir kış günüydü. Ağaçlar ve saray çatıları, has bahçe ve taşlık yolu kar ile kaplanmıştı.
Hürrem Sultan, dairesinde etrafına evlatlarını toplamış, eskiden ona rahmetli babasının anlattığı koca karı masallarını lakırtı ediyordu.
Hürrem: Ve sonra cadı kadın küçük nadyayı kazanına atmış, ondan dumanı üstünde bir yemek yapıp çirkin fareleri ile birlikte midesine indirmiş. Demekki ne yapıyormuşuz?
Bayezid: Validemizin sözünün üzerine söz söylemiyormuşuz.
Hürrem: Aferin Bayezid, Cihangir?
Küçük çocuk bu hikayeden oldukça etkilenmişti. Ürkek bakışlarını validesinden çekmeyerek konuştu.
Cihangir: Annemin yanından revan olmak istemem! Cadı beni de yemesin anne!
Hürrem gülerek cihangiri kucağına aldı ve onu emzirmeye başladı. Cihangir artık üç yaşını geçecek olmasına rağmen anne sütünden ayrılamıyordu. Bu vaziyette de Hürrem'in sütü kesilemiyordu.
Sidelya ve selim artık saçma ve gülünç hikayelerden bıkmışlardı ancak validelerini üzmemek adına laf etmiyorlardı. Onlar da bir divanda oturuyorlardı. Selim kolunu Sidelyanın omuzlarından çekmeyerek konuştu.
Selim: Validem, beni mazur görün ancak dillendirdiğiniz bu öykü bana göre çok mübah bir şeydir. Nadya nasıl olur da oyun oynadığı için cadı tarafından esir alınır?
Hürrem baygın bakışları ile selim i süzdü.
Hürrem: Bu bir masaldır selim. Mübalağa ederek okunmaz ise adı masal olmaz. Koca karı masallarına inanılmaz ancak örnek alınır.
Sidelya: Nadya sırf validesini dinlemeyip oyunu cazip gördüğü için mi öldürülmüştür validem? Öyleyse bu mübalağa masal örnek alınamaz. Zira bizler nefislerimize sahip çıkamayız.
Hürrem, her zaman ikizlerinin birbirini böylesine koruması ile gurur duyardı fakat ikisinin kendisine siper olması onu bir hayli sinirlendirirdi.
Hürrem: Nedir bu sorgu sual? İşiniz gücünüz yok mu sizin? Dairenize dönün de kardeşinizi rahatla uyutayım.
Selim bıkkın bir sesle cevap verdi validesine.
Selim: Haklısınız Validem, Gel Sidelya.
Sidelya, kolunu selimin koluna doladığında kapıdan çıktılar. Tam da o sırada Validelerinin kapısının önündeki Gülşah hatun ile karşılaştılar. Hemen duruşlarını düzeltip lafa girdiler.
Sidelya: Gülşah? Senin burada ne işin var? Kapı mı dinliyorsun şimdi de?
Gülşah ise başı eğik bir şekilde selam dururken konuştu.
Gülşah: Bağışlayın sultanım lakin Validenize icabet etmem gereken mühim bir husus vardı ondan buradayım. Haşa, ne haddimedir ki kapı dinlemek.
Selim: Neymiş o önemli husus de hele önce bize.
Gülşah: Fakat şehzade-
Sidelya: Arsız! Şehzade sana konuş diyor be cahil. Hususları bizim eşliğimize iletmeden şu daireye adımını atamazsın.
Gülşah korkudan terlemeye başlamıştı zira bu ikili daha önce onu birçok kez zindana ve dahili eski saraya göndermişti lakin Mahidevran sivri dili ile hünkârı yine ikna edebilmeyi başarmıştı da.
Gülşah: B-ben sonra geleyim. Sultanım, Şehzadem.
Gülşah teker teker selam verdikten sonra huzurdan ayrıldı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yıldız Çiçeği
FanfictionSidelya, Annesi Hürrem Sultan'ın gölgesi. Onun ruhunun bir parçası. İkizi Şehzade Selim ile annelerinin kudretli yükselişini sağladıktan sonra kendisini tarihin unutulmaz sayfalarına yazdıracak yıldız çiçeği. Yok olsa bile tarihin sayfalarında hep...