İşte şimdi dananın kuyruğu kopmuştu. Mahidevran, Gülşah ve Mustafa'nın cariyesi Fatma hatun tam karşılarında duruyordu. Hürrem ve sidelya kapı girişinde onları bekleyen sümbül ağa ile birlikte ağızları açık, gözleri bir fal-ı taş bakıyorlardı.
Hürrem: Sen, napıyorsun burda?
Mahidevran: Asıl sana sormalı hürrem. Yazık. Tertemiz yürekli sultanım Sidelyayı da alet etmişsin kirli işlerine. Eminim Hünkarım öğrendiğinde edirnede Hatice sultan ile pek çok anı biriktirmen için eşyalarını toplatacaktır. Hatta-
Sidelya müdahale edip validesini fazla kabarmadan haklı çıkartmalıydı. Bunu o yapacaktı.
Sidelya: Bunu kanıtlayamazsın! Sen bir hiçsin. Bunca yıl bir hiç oldun, bir evlat bile veremedin. Hah, hasretinden kendini musikiye türküye vurmuş bir delisin sen.
Mahidevranın gözleri aniden dolmuştu. Hürrem ise kahkaha atmamak için zor duruyordu. Sümbül eli ile ağzını ayıplar bir şekilde kapatmıştı ve diğer ikili de başlarını eğmişti. Mahidevran tek güvendiği, sevdiği bağı olmayan kişiden darbe yiyordu.
Sidelya: Sen ne anlarsın ki iktidardan? Sen ne anlarsın harem yönetmekten? Senin haddine midir ki bir hanedan-ı Ali Osman kanından olanı suçlamak? Rahmetli babaannem olmasa Hünkarım seni çoktan evladından ayırmış, saraydan layık olduğun köle topraklarına geri göndermişti.
Süleyman ve diğerleri divandan çıkmış ve has oda yoluna, tam da kavga ettikleri yola gidiyorlardı. Konuşmayı duyunca o , ibrahim, rüstem ve Malkoçoğlu durmuş dinlemeye başlamışlardı.
Sidelya: Sen bir yalancısın!
Mahidevran: Sen bana bunları dedin ya sidelya, ben bu hayatta artık kimseye güvenemem.
Hürrem: Gerçekler acıdır Mahidevran, şimdi sevgili Kocama gidip yalanlarını anlatabilirsin zira o bana aşk bir yana büyük bir sadakat ile de bağlıdır. Senin iftiraların bile bunu sarsamaz. Gelin, birlikte öğrenelim.
Süleyman'ın yüzünü büyük bir sırıtış kaplamıştı. İbrahim ise meraklı gözlerle dinliyordu.
Gülşah: Evelallah biz kimsenin gizlilik hukukunu hiçe saymadık sizin gibi sultanım. İşiniz bitti sizi-
Sidelya ona sert bir tokat yapıştırdı. Bu herkesin irkilmesene sebep olmuştu.
Sidelya: Hadsiz! Ben hanedan-ı ali osman sultanıyım, sen kimsin de benim karşımda böyle konuşursun seni, seni aciz!
Tam bir tokat daha yapıştıracakken bir ses duyuldu.
Süleyman: Sidelya.
Herkes heyecanla arkasını döndü. Hemen başlarını eğip selam durdular, sidelya annesinin öğrettiği gibi bir eli arkasında bir eli önde referans yaparcasına eğik ve tamamen yere çökmüş duruyordu. İngiliz soylu selamıydı bu. Ardından hemen kalktı.
Sidelya: Hünkarım?
Hürrem: Hünkarım biz de tam yanınıza gelecektik.
Mahidevran tam ağzını açmıştı ki Süleyman onu susturdu.
Süleyman: Mevzu nedir, önce sidelyadan duymak istiyorum.
Sırıttı. Aklında kurduklarını anlatmaya koyuldu.
Sidelya: Karşı yoldan validem ve sümbül ağa ile geçerken bu iki hadsiz cariyenin konuşmasını duyduk. Ağabeyim Mehmet ve Selim'in şahsına hakaret ediyorlardı. Öyle hakaretlerdi ki vatan hainliğinden tutun halvet işlerine kadar laf ettiler.
Cariyelerin gözleri fal taşı gibi açılmış, Mahidevran küçük dilini yutacaktı. Hürrem de hem şaşkındı hem de çok rahatlamıştı.
Sidelya: Tam gidip hadlerini bildirecekken Mahidevran sultan burada divanı dinlemek için yaptırdığı gizli odadan çık-
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yıldız Çiçeği
FanfictionSidelya, Annesi Hürrem Sultan'ın gölgesi. Onun ruhunun bir parçası. İkizi Şehzade Selim ile annelerinin kudretli yükselişini sağladıktan sonra kendisini tarihin unutulmaz sayfalarına yazdıracak yıldız çiçeği. Yok olsa bile tarihin sayfalarında hep...