Ağrılarım azalmıştı, etraf aydınlanmıştı. Etraftaki sesleri net bir şekilde duyuyor, ellerimi tutan minik elleri hissedebiliyordum.
Babam – uyandın! (çalışanlara döner) çabuk su falan getirin!!!!
Calix camın yanındaki koltukta oturmuş boşluğa bakıyor, babam dış kapıya yaşlanmış dertli dertli dikiliyor, Ares ise yanımdaki sandalyede oturmuş ellerimi tutup kafasını yorgana bırakmış gözleri kapalı şekilde bekliyordu. Tabi benim uyandığımı duyduktan sonra herkes ayaklandı.
Daha deminki sesizlik yok olmuştu. Çalışanların aceleyle girip çıkıyorlardı. Melike, babam ve Ares yanıma gelmiş beni soru yağmuruna tutuyorlardı, Calix ise Cafer ile bizi uzaktan izlemekle yetiniyorlardı.- Özür dilerim ama yalnız kalmaya ihtiyacım var.
Ares – Olmaz!!! Biz odada değilken bu hale geldin. Seni yalnız bırakmam.
Ares bana sıkıca sarılıyordu. bırakmaya hiç niyetli değildi. Biraz zorlasam ikna edebilirdim ama kıyamıyordum. Galiba yanımda kalabilirdi.
Calix – Luna'yı duydunuz, çıkın!
Ares'in yakasından tutarak yataktan kaldıran Calix Ares'e sert bir bakış attı. Ares yüzünü asabildiği kadar asıp usulca odadan çıktı.
Odada sadece Calix'le kalmıştım. Ne yapacağımı hiç bilmiyordum. Calix'in bakışları yüzünden fazladan bir sitrest oluyordum. O kadar şey yaşadıktan sonra neden böyle bir manzara ile karşılaşıyordum, insaf eder insan. Tamam yakışıklı olabilirdi ama şu an o yakışıklı yüz beni öldürecekmiş gibi bakıyordu.
Calix – baygınken dediğin şeyleri hatırlıyor musun? Doğu yakası ile alakalı olanları.
Baygınken yaşadıklarımı düşünmek istemesemde belki benim için bile önemli şeyler olabilirdi. Hem, şu an red etme gibi bir şey yapacak durumda değildim.
(çığlık) kafam yine çınlamaya başlamıştı. Ben hatırlamaya çalıştıkça ağrı artıyordu. Kötü inat etmiştim. Artık Calix dediği için değil kendim için hatırlamaya çalışıyordum. Kendimi zorlayabildiğim kadar zorluyordum.
Calix – (bağırarak) yapamıyorsan söyle! İki gündür bilincin kapalıydı! "yapamıyorum" desen anlardım. Beni ne sanıyorsun.
Calix hem üzgün hemde kızgındı. Sert adımlarla yanıma geldi, mendilini çıkartıp burnumu sildi. İlk başta ne yaptığını anlamamıştım, mendili biraz uzaklaştırdığında anladım. Kendimi o kadar zorlamıştım ki burnum kanamıştı.
Calix kısa süre sonra ne yaptığını fark edip hemen geri çekilip yanakları kızarmış şekilde somurtarak odadan aceleyle çıktı.
Kendimi gülmemek için tutmaya çalışsamda başaramamıştım. Bu çok tatlıydı. Okuduğum önceki romanlarda da böyle sahneler olur-du...
NEEE!!! Şimdi başrol erkek, kötü karaktere bunu mu yapmıştı. Acaba kaydırma mı yapmıştı? Bunu Daisy'e yapmalıydı. Hikayeyi bu kadar mı karıştırmıştım.? – merak etme öyle davranmasını ben sağladım. Hemen konuşmak istedim. Sonuçta konuşmamız yarıda kalmıştı.
Pencerenin pervazında oturan mavi saçlı ve gözlü, yakışıklı bir adam bana o sözleri söyledikten sonra sinsi bir gülüş sergiledi. Korkmuştum.
? – cidden beni tanımadın mı? Daha yeni konuştuk. İnsan saç renginden anlar.
.
.
.- ✨✨✨Sen mavi tavşansın✨✨✨
Mavi tavşan – (bağırarak) BEN TAVŞAN DE-Ğİ-LİM! Senin bilinçaltında olduğum için o şekle girmiştim. Ayrıca bana bir daha mavi tavşan deme!
Şu an karşımda inanların zihinlerine girebilen mavi saçlı korkutucu bir adam vardı. Zaten küçük bir kafam var, ne çok yükleme yapıyorsunuz kafam almıyor. Yinede içimden bir ses bu adamla iyi geçinmemi söylüyordu.
Subconscious – Bence de içindeki sesi dinle. sonuçta çaresiz ve ne yapacağını bilmez haldesin. Takım olursak sana yardım edebilirim.
- (gözlerim parıldar)Gerçekten bana yardım mı edecekin? (ani şok) sen zihnimi mi okudun!?
Subconsciou – ilk sorunu görmezden gelirsek, tabiki yardım etçem. Sonuçta ikimizde hikayenin kendi akışında ilerlemesini istiyoruz.
Subconsciou = mavi tavşan
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Planlarımı Bozan Küçük Çocuk
FantasyBir aşk romanına kötü karakter olarak reenkarne olan Luna, gelecekte ölmemek için kendince kusursuz bir plan yapar ama tesadüfen karşılaştığı bir çocuğu yanına almasıyla herşey birbirine karışır.