Teyzemin seslenmesiyle kendime geldim. Gözlerimi çocuktan çekip teyzeme sarıldım. Nasıl özlemişim tontonumu. Teyzem kafasını omuz boşluğumdan çıkarınca yanındaki çocukla tanıştırdı;
-Meryem'im bak bu Mustafa tanıdın mı?
Ne yani o şimdi benim öz kuzenim Mustafa mıydı? Küçüklükten gelen sevdam. Yıllarca sevdim onu. Istanbuldan ayrılırken ne kadar çok ağlamıştım onun için. Söz vermiştik birbirimize evlenicektik büyüyünce. Tanıyamadım. Ne kadar büyümüş. İçimde hala ona karşı aşk kırıntılarının olduğunu anladım. Ama kendime bile itiraf etmek istemiyodum. Teyzemin benden bi cevap beklediğini anladım ve;
-"Tanımaz olurmuyum tabii tanıdım" dedim ve yüzüme sıcak bi tebessüm ekleyip konuştum ;
-Merhaba mustafa
-"Merhaba Meryem" kafamı kaldırdım ve beni uzaklara dalıp götüren bi çift mavi gözle karşı karşıya kaldım. Allahım neler oluyo yoksa ben?? Yok yok olamaz o benim kuzenim hem o küçüklük duygularıydı. Şimdi ikimizde kocaman iki insanız. Hem göz zinasıydı yaptığım. Bakışlarımı yere indirdim. Teyzemin arkasından ilerlemeye başladım. Mustafa arabasının anahtarına basıp arabayı açtı. (Medya: Mustafa'nın arabası)
Arka koltuğa ben ön koltuğa teyzem oturdu. Teyzem konu açmaya çalışarak annemleri sordu. Bende iyi olduklarını ve selam söylediklerini söyledim. Birden Mustafa söze atıldı ve;
-Ahmet napıyo keretam benim? Donakaldım. Heyecanlanmıştım.. Neden böyle oluyodum? Kekeleyerek ve oldukça sessiz bir şekilde cevap verdim;"İ,i iyi onunda selamı var sizlere"
"Aleykümselam yavrum" diyerek lafa atladı teyzem.
Yolculuğun devamında pek bişey olmadı. Nihayet evin önüne varınca anılarım depreşti. Ne eğlenirdik burada. Kuzenim Gülsüm ile oynadığımız evcilikler geldi de aklımda ne güzel günlerdi. Mustafa ile olan evlilik hayallerimiz.... Çocukluk aşkı işte. Herşey mazi de kaldı. Babamın tayini nedeniyle Ankara'ya yerleşmek zorunda kalmıştık. Hatırlıyorum da ne kadar çok ağlamıştım Gülsüm ve Mustafa'dan ayrılırken. Söz vermiştik bi gün Mustafa beni babamdan isteyecekti ve ben onun helali olacaktım. Istanbula gidicekken beni anlımdan öpüp sıkı sıkı sarılmıştı. "BEKLE BENI MERYEMIM" demişti. Bende beklemiştim. Yıllarca... Sonra anlamıştım ki bu aşk çocukluk aşkından başka bir şey değildi ve yıllar geçtikçe bu aşk sadece beni kül ediyordu. Mustafa'nın hâla beni sevdiğini düşünmüyorum. Anılarımdan sıyrılıp bana doğru koşan Gülsüm'ü gördüm. Nasıl özlemişim kuzumu. Sımsıkı sarıldım kafamı hafif çevirince Mustafa ile karşılaştım. Kafamı hemen çevirdim. Bana helal olmayana bakamazdım. Her ne kadar kuzenim olsada, her ne kadar Mustafa beni sevmese de nikahımızı düşüyodu. Gülsüm'ün konuşması dikatimi toparlamama yardımcı olmuştu.
-Meryem'im nasıl özlemişim seni. Kocaman olmuşsun güzelleşmişsin.
-Saol Gülsüm'üm sende çok değişmişsin ama hala aynı enerjiylesin diyip gülümsedim. Içeriye girdiğimizde sevgi dolu bi ses duydum
-"Meryem kızım hoşgeldin" sesin geldiği yere döndüğümde eniştemle karşılaştım.
Canım eniştem ikinci bi babaydı benim için. Hemen koşup elini öptüm. O da sırtımı sıvazladı ve Gülsüm'ü yanına çağırıp;
-Kızım, Meryem'i yukarı odasına çıkar. Yol yorgunudur, dinlensin
-Tamam baba. Hadi gel Meryem.
Gülsüm'ün arkasından yukarı çıktım. Nefes nefese, kalacağımız odaya gelince ikimizde şuan ki halimize güldük. Aklıma aşağıda unuttuğum valizim gelince Gülsüm'e;
-Ayy ben valizimi aşağıda unuttum bekle alıp geliyorum.
-Dur sen ben alırım Meryem sen misafirsin hem.
-Yok yok ben alırım sende o sırada perdeleri aç olur mu?
-Hala aynı inatçısın Meryem
-"Hadi hadi çok konuşma aç şu perdeleri" diyip arkamı döndüm merdivenin ilk basamağına basmamla başımın döndüğünü hissettim. Aldırış etmeden ikinci bi adım atınca ayağım kaydı. En son gördüğum şey Mustafa'nın beni kucağına alıyor olmasıydı....