37. BÖLÜM

194 46 65
                                    

Bir haftanın sonunda ilk defa aydınlık bir sabaha uyanmıştım

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Bir haftanın sonunda ilk defa aydınlık bir sabaha uyanmıştım. Kan testini yaptığımız günden bugüne bir hafta geçmişti ve bu bir haftada kara bulutlar, ateş krallığından hiç ayrılmamıştı. Hava sürekli yağışlı ve kapalıydı. Normalde böyle havaları severdim ancak bu odada, bu sarayda hatta bu krallıkta olmanın verdiği gerginliğin üzerine havanın da kasvetli olması, daha da gerilmeme neden olmuştu.

Pencere kenarına yaslanmış, bahçeyi izleyen gözlerimi odama çevirdim. Önceki hayatımda bana verilen odadaydım. Her şey aynıydı, tek bir eşya bile değişmemişti. Beyaz ve altın sarısı renklerin hâkim olduğu odada, kapının karşına kocaman bir yatak yerleştirilmişti. Yatağın üzeri, dört kenarından tavana doğru beyaz bir tülle kapatılmıştı. Sağına ve soluna birer tane küçük komodin koyulmuştu. Sağdaki komodinin üzerinde alev şeklinde bir gece lambası vardı, bu lambayı geçmişte yanlışlıkla düşürüp kırdığımı hatırlıyordum.

Oda ikinci katta, sağdaki en son oda olduğu için iki duvarında da pencereler vardı. Birisi ön bahçeye bakarken, kapıya göre solda kalan pencereden büyücü kulesini görebiliyordum. Yağmur yağsa bile asla sönmeyen, kulenin çatısındaki ateşte gezindi gözlerim. Büyülü bir ateşti. Ateş Krallığının pek çok noktasında bu ateşlerden olduğunu hatırlıyordum.

Kapının sağında yer alan giyinme odası ve banyoyla, fazlasıyla büyük ve güzel bir odaydı. Geçmişte ilk defa bu odaya girdiğimde hayranlıkla incelemiş, mutlu olmuştum ancak zaman geçtikçe geniş olduğunu düşündüğüm oda, dar gelmeye başlamıştı. Ne zaman bu odaya girsem duvarlar üzerime geliyormuş gibi hissetmiştim. Bu durum tabii ki odayla ilgili değildi, genel olarak saray, nefes alamadığım bir yer haline gelmişti.

Odanın her köşesinde ayrı bir geçmiş hatıram vardı. Hangi yöne başımı çevirsem orada sessizce ağlayan geçmişteki Arsen'i görüyordum. Bu oda, onun kaçış yeriydi bir nevi.

Gözlerimi yeniden cama çevirdim. Anıların yükünü saymazsak sakin geçen bir haftaydı. Kraliçenin hala daha iyileşememiş olması, tüm sarayı etkilemişti. Herkes kendi köşesine çekilmişti sanki. Kralla yemek saatleri dışında görüşmemiştik hiç. Aker, gün içerisinde pek çok kez yanıma gelmiş, bana sarayı gezdirmişti. Hatta onunla çarşıya bile çıkmıştık. Gezilerimizin çoğunda Batuhan da bize eşlik etmişti. İkisiyle de ilişkimiz akademide olduğunda daha iyi hale gelmişti. Kapının tıklanma sesiyle gülümsedim. Aker gelmiş olmalıydı.

Her seferinde sakince kapıyı tıklayıp kısa bir süre bekliyordu. Artık kapıya vuruşundan bile gelenin o olduğunu anlıyordum. İçeri girmesini bekledim.

"Selam," diyerek kapıdan girdi, sesi neşeliydi. Anlaşılan o ki bugün de yapacak bir şeyler bulmuştu. Gülümsemem genişledi. Onun yüzünün gülüyor olması beni de mutlu ediyordu.

"Yine nereye gidiyoruz?" Sesimdeki sahte sitem hissediliyordu. Onunla yaptığım her şey beni rahatlatıyordu, tıpkı geçmişte de olduğu gibi.

"Düşündüm ki," yavaşça yanıma yaklaşıp karşımda durdu. Gözleri pencereden görünen bahçedeydi. "Hava böyle güzelken kısa bir at gezisi yapabiliriz."

Ay ve GüneşHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin