Karanlık gecede ayın ışığı aydınlatıyordu sadece Pul bahçesinin yosun ve mercanlarla süslenmiş kapısını. Yosunlar hafifçe süzülüyordu suyun içinde.
Pul bahçesi, denizkızlarının mezarlığıydı. Bir denizkızı öldüğünde bedeni yakılır ve külleri okyanusun içine savrulurdu. Ancak kuyruklarında bulunan pulları ateşte yanmaz, denizkızından geriye sadece kuyruğunun pulları kalırdı. O pullarda her denizkızı için ayrı yapılmış, özel olarak süslenmiş urn'ların içine koyularak pul bahçesinin raflarında yerini alırdı. Pul bahçesi denizkızı sarayının hemen yanındaydı.
Aqualantis'de bugün yas günüydü. Birinci prensesleri üç sene önce bugün hayatını kaybetmişti. Sirendra, siyah yüzgeci, simsiyah, uzun, dalgalı saçlarıyla yüzerek pul bahçesine girdi. Tüm gün olduğu gibi yüzünden üzüntüsü okunuyordu. Akmaya hazır gözyaşları bahçeye girdiği an yerini almıştı siyah gözlerinde. Ablasının beyaz pullarının içinde olduğu beyaz taştan yapılmış, üzeri denizkızlarına özgü desenlerle oyulmuş urn'un bulunduğu rafta durdu. Rafların en sonunda annesinin urn'unun hemen yanındaydı. Son kayıp, son urn ablasınındı.
Elini urn'un taştan yüzeyinde gezdirdi. Gözlerini kapattı. Ablasının elini tuttuğunu, yanı başında olduğunu hayal etti ancak kısa bir hayaldi. Gözlerini açtığında ablasının elini tutan eli yok olmuştu. Sirendra, hala ablasının yokluğuna alışamamıştı. Üç sene uzun bir zaman gibi duruyordu ama değildi. Kaç sene geçerse geçsin buna alışamayacağını biliyordu Sirendra.
Gözlerini tekrar kapatıp başını eğdi. Yanağındaki, gözünün hemen altında bulunan solungaçları kederle açılıp kapandı. Eli hala ablasının urn'unun üzerindeydi. Gözünün önüne gelen anıyla gözyaşları hızlandı. Güzel başlayan ama kötü biten bir anıydı.
Üç sene önce bugün Marinastra, neşeli bir gülüşle Sirendra'nın odasına gelmişti. Sirendra ablasının mutluluğunun sebebini merak ederek ona bakmıştı. Ablası çok güzel gülerdi ona göre. Ama sık sık güldüğünü göremezdi Sirendra ablasının. Genelde ciddi bir yüz ifadesi olurdu. Ablası kraliçeydi. Sürekli saray ve halkın sorunlarıyla uğraştığından ciddi bir duruşu olurdu Marinastra'nın. Ancak son zamanlarda durum farklıydı.
Sirendra, ablasındaki bu değişimin sebebini biliyordu. Ablası âşık olmuştu. Ablasının bu neşeli halleriyle o da mutlu oluyordu ama âşık olduğu kişinin bir insan olması Sirendra'yı tedirgin ediyordu. Marinastra'nın anlattığına göre Naveen, ablasına çok iyi davranıyor, onu çok seviyordu. Sirendra, Naveen'i daha görmemişti. Ablasıyla son konuşmalarını hatırladı. Ablası Naveen ile konuşup onu Sirendra ile tanıştırmak istediğini Naveen'e söyleyecekti. Ve şimdi ablasının neşeli haline bakılırsa Naveen, Sirendra ile tanışmayı kabul etmiş olmalıydı.
"Siren," dedi Marinastra, neşesi sesine de yansımıştı. Sevinçle etrafında döndü. Beyaz saçları etrafında dalgalandı. "Naveen seninle tanışmayı kabul etti!"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ay ve Güneş
FantasíaAYDINLIK VE KARANLIĞIN SAVAŞI Krallığı adına seçim yapan bir baba. Çocuğunu kaybettiğinden habersiz bir kraliçe. Yalana bulanmış yüz yıllık kehanet ve kandırılan krallıklar. Yaklaşan savaş. İhanetin bıçağıyla gelen ikinci bir hayat ya da şans. Un...