İLK ATEŞ

263 87 3
                                    

"Bir şeyi bitirmek istiyorsan onun nasıl başladığını çok iyi bilmelisin

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

"Bir şeyi bitirmek istiyorsan onun nasıl başladığını çok iyi bilmelisin."

Hikâyeler temelde iki şekilde başlar. Ya birisi bir yeri terk eder ya da biri yeni bir yere gelir. Bu her hikâyenin, istisnalar dışında başlangıcı olabilir. İlk Ateş'in hikâyesinin de bu şekilde başladığını söyleyebiliriz.

Hiçbiri o büyülü çember kapıdan geçtiklerinde gidecekleri diyarın nasıl bir yer olduğunu, orada bulacakları şeyleri, yaşayacakları olayları bilmiyordu. Hatta kapıdan geçtikten sonra farklı yerlerde diyara adım atacaklarını da.

Kendilerine büyülü geçiş taşıyla gelen ve kendisine büyücü denmesini isteyen kadın, asıl adı Börte'ydi, onlara net bir açıklama yapmamıştı. Ki açıklamayı duymaya vakitleri de yoktu. Sonları kapıya dayanmışken, farklı bir çözüm yolu bulacak zamanları olmamıştı.

Hepsi tek ortak düşüncede hemfikirdi; kapıdan geçmeyip kalsalar, sonları ölümdü. En azından bilinmezlikle dolu da olsa kapıdan geçmek bir seçenek sunmuştu onlara.

Onları bu duruma sürükleyen şuydu; güçlü bir imparatorluk olan Hun imparatorluğu çökmüştü. Türklerin genel stratejisi belliydi. Güçlerini toplayana kadar geri çekilirlerdi. Bu nedenle devleti oluşturan çoğu kabile çoktan göç etmişti. Aslında Isırengeç'ler de diğer beylikler gibi göç etmiş, Orta Asya'dan kaçıp Anadolu'ya gelmişlerdi. Ancak burası da onlar için doğru yer olmamıştı. Doğu Roma imparatorluğunun topraklarında onlar için bir yer yoktu. Sahip oldukları güçlerinden dolayı yüzü aşkın sayıdaki kabileyi katletmişti imparatorluk. Neredeyse...

Geriye on iki Isırengeçli kalmıştı: İki su hükmedicisi, iki ateş hükmedicisi, üç toprak hükmedicisi, iki hava hükmedicisi, bir tılsımcı ve bir büyücü. Bir de kendisini su hükmedicisini korumaya adayan savaşçı vardı.

Roma imparatoru, onları yok etmek istiyordu. Bahanesi ise sahip oldukları güçlerdi. Elementlere hükmedebiliyor olmaları, onları yok edilmesi gereken canavarlar yapmıştı. Avrupa'da cadı olmakla suçlanıp öldürülen yurttaşlarıyla aynı durumdaydılar. Akıllarına gelen tek çözüm, hep olduğu gibi geri çekilmekti. Ancak zaten bir yerden çekilip yeni bir yere gelmişlerken gidecek yeni bir yer gelmiyordu akıllarına.

Bir çağ kapanıp yeni bir çağ başladığında, büyücü kadın Toşya'ya açılan kapıyı keşfetti ve diğerlerine oraya gitme teklifini sundu. Diğerleri teklifi duyduğunda, hepsi fazla düşünmeden kabul etmişti. Başka bir çözüm yolları yoktu. Kapıdan ilk geçen büyücü oldu. Ardından sırayla tılsımcı, su, hava ve toprak hükmedicileri geçti. Son geçenler ateş hükmedicileriydi.

Asıl adı Kulan olan savaşçı ise son ana kadar onları imparatorluk muhafızlarından korumuştu, ta ki kapı arkalarından kapanana kadar.

Ateş Han ve Ildız, ıssız ve kurak, kimsenin olmadığı kırmızı topraklarda gözlerini açtıklarında henüz kapıdan geçeli iki saniye olmuştu. Diğerlerinin onları beklediklerini düşünmüştü ikisi de. Ama durum öyle değildi.

Ay ve GüneşHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin