10. Bölüm

491 47 43
                                    

   5 yıl öncesi

   Canan'dan,

    Köyden geldiğim günün üzerinden geçen iki haftalık zamanda Miran Ağa beni dersaneye yazdırmış, bütün ihtiyaçlarımı alıp evin dolabını tıka basa doldurup bana teslim etmişti.

    Aramızda olan nikah hiç yokmuş gibi hayatlarımıza devam ediyorduk.
Dershanenin kapısından çıktığım gibi Miran Ağayı görünce duraksadım. Yanımdaki arkadaşım da ben durunca durdu,

    "Ağam..." dedim elimi kolumu nereye koyacağımı bilemedim. Benden şüphe mi etmişti ki habersiz karşıma çıkmıştı.

    "Canan sakin, korkulacak birşey yok!" dedi etrafta bize dönen gözleri imâ eden bir bakış atarak. "Konuşmamız gereken bir mevzu var, arabaya geçelim." deyip ilerdeki aracı göstererek yanımdan ayrıldı.

     Ne açıklama yapacağımı bilemediğim için,

    "Yarın anlatırım Narin." dediğim arkadaşımın soru dolu gözlerine " Söz anlatacağım." deyip arabaya yürüdüm.

    Yanında ki koltukta yerimi aldığımda arabayı çalıştırıp kalabalıktan uzaklaştı. Sakin bir yere park edip önce camı açtı sonra sigarasını yaktı.

    "Amcaoğlun gelmiş seni arıyormuş." dedi geliş sebebini anlatarak.

    Başımdan aşağıya buz dolu bir kova devrildi sanki, korkuyla titredim.

   "Ağam beni ona mı vereceksin?" dediğimde dakikalardır bana dönmeyen bakışları gözlerimi buldu,

    "Seni niye getirdiğimi biliyorsun Canan, bi şerefsizin kuma kadını olma diye çıktık biz bu yola. Adam olsa gözü sevdasından başkasına bakmazdı, öyle bir itde seni alıp götüremez." dedi ilk defa gözlerini çekmeden tamamladı sözünü.

    Onun yanında garip bir şekilde güvende hissediyordum ve bu düşündükçe beni rahatsız ediyordu.

    Araba hareket etmediği için sigaranın dumanı arabanın içinde biraz daha yayıldı. Küçük bir öksürük yoklasa da kontrollü nefes alarak savuşturmaya çalıştım.

    "Niyeti ne bilmiyorum ama karşına çıkarsa şaşırma diye geldim. Ceketinin cebinden bir telefon çıkarıp uzattı. "Telefonun olmayınca buraya gelmem gerekti. Bu senin, numaramı kaydettim. Olur karşına çıkar, kapıya gelir ararsın tedbirimizi alırız."

    "Ben onu kullanmayı bilmi..." Sözümü tamamlayamadan korktuğum başıma geldi. Şiddetli öksürük krizi beni pençesine alırken, nefessiz kaldım. Okkalı bir küfür ettiğini duydum, peşi sıra ne ara arabadan inip benden tarafa dolandığını anlamadan kapım açıldı.

   Belimden destek olup çıkardı beni sigara kokan ortamdan, açtığı su şişesinden içmemi sağladığında biraz nefesim açıldı. Çantamdan astım ilacımı çıkarıp iki kez ard arda sıktım. Çektiğim derin nefesler ile yavaş yavaş normale dönerken,

     "Daha iyi misin?" dediğinde hâlâ belimden destek olduğu için fazlaca yakın olduğumuzu fark ettim. Sağ yanım bedeniyle bir bütün olmuştu. Bal rengine çalan kahve gözlerinde korku vardı.

     "İyiyim ağam..." Dedim nefesimi toplayabildiğim kadar.

    "Astımın var?" Dediğinde başımı salladım. "Sigara dokunuyor madem niye söylemiyorsun?" dediğinde bakışlarımı kaçırdım.

    "Neyi söylüyorsun ki zaten, ağzın var dilin yok!" diye sessizce söylendi ama duydum.

    Ağzım da dilim de vardı, olmayan onlar değildi ki... Halimi soranım, nazımı çekenim yoktu benim. Eskiler ne demiş doyamayacağın yerde açlığını belli etme.

Aşk'sa Herşeye Değer... (Hesna'm)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin