Derya yol boyunca pencereden Mardin'in bereketli topraklarını izledi, daha önce hiç gitmediği yerleri görüyor olduğunu düşünmeye çalıştı. Aklını Nazlı'nın başına gelenden uzak tutmalıydı. Yoksa kafayı yemesi işten bile değildi.
Dilber hanımdan gelen aramadan sonra, Derya durumu anlatınca Bayram Ağa duydukları ile ortaklığı yıkacak kadar öfkelenmişti. Öyle ki Derya kayınpederine birşey olacak diye korkmuştu. Bu işi daha sakin halletmek için Boran'ın aracılığıyla Bekir Karahan'a ulaşmıştı. Sonuçta onların aşiretine bağlı bir köy ve daha kötüsü karşı taraf Hüseyin Karacahan ile akraba olan bir aileydi.
Şimdi Derya, Zelfi ve Murat bir arabada, Bekir Karacahan bir arabada, iki tarafında korumaları ile oldukça kalabalık olarak Nazlı'ya yardım eli uzatmaya gidiyorlardı.
Zelfi ise asla bu köye gelmek istemese de hem aileyi, hem köyü iyi bildiği dahası Nazlı hanıma vefa borcu olduğu için geride durmayı kendine yedirememişti.
Köyün oldukça dışında kalan ve Zelfi'nin yıllarını çalan evin uzaktan görünmesi ile Murat aynadan arkada ki kıza baktı. Gözü onu buldukları evde, eli midesinin üzerinde zorlukla tutkunup gözlerini başka tarafa çevirişini içi burularak izledi. Dıştan iyileşse de içi yıkıktı Zelfi'nin, Derya hanım ısrar etse de psikoloğa gitmeye ikna edememişti, Ayşe'nin de çok üzüldüğünü biliyor elinden birşey gelmiyordu.
Çok geçmeden köyün içine girip etraftaki yapılara göre görkemli kalan konağın önünde durdular. Kapıda ki iki adamın gelenleri fark edip telaşla içeri haber verişi beklendik manzaraydı. Önce Derya indi arabadan, öndeki araçtan inen Bekir ile göz göze geldi kısa bir an, sonra yanında Zelfi'yi hissetti. Koluna az da olsa temas edişini ve yakınında durma çabasını fark eden Derya kolundaki elini okşadı usulca, güven vermek ister gibi iki kez vurdu z
arif parmaklarının üzerine...Bekir hanımları arkasında bırakıp önden gidecek bir adam değildi ama bu konakta yaşayanlara, kendine emanet edilmiş iki kadına önden gitmeleri için yol verecek kadar güvenmiyordu.
Derya ve Zelfi'nin peşinde olduğunu bilerek geniş avluya girdi, hepsinin gözleri etrafı taradı, ortada kimse görünmüyordu. Az evvel kapıda olan adamlardan biri koşturarak merdivenleri inip Bekir'in karşısında ellerini önünde birleştirip saygıyla,
"Bekir ağam salona buyrun, hanım ağam hemen gelecek." dediğinde üçüde birbirine baktı kısa bir an.
Bekir,
"Cemil'i arayın gelsin, Döne hanımınla işimiz yok." deyip gösterilen salona göz ucuyla baktı. Sonra avludaki sedire, yanında ki kış sobasına değdi gözleri.
"Üşümezseniz burda bekleyelim, aradığımızı kaçırabilirler, bunlardan herşeyi beklerim" Dedi kısık bir sesle.
Derya başıyla onaylayınca adama işaret etti,
"Çalıştır şu sobayı, ağana da söyle beş dakikaya burda olsun." deyip hanımları sedire yönlendirdi.
Sedire yerleştikleri sırada merdivenlerden inen yaşlı ama diri beden görüş açılarına girdi. Heybetli bir kadındı, hani şu cami yıkılmış ama mihrap yerinde tiplerden,
"Ooo... Bekir oğlan sen bu köyün yolunu bilir miydin?" diyerek sanki karşısında ergenliğinde bir genç varmış gibi laubali tavrı ise ilerleyen dakikalarda seviyenin ne kadar düşeceğine delil gibiydi.
"Ağası olduğum köyü görmek için senden izin alacak değilim ya Döne kadın! Oğlun faydasızı olup biteni anlatmadı mı, yoksa ağanla nasıl konuşacağını bilmeyecek kadar mı bunadın?" diyen Bekir ise malesef bu kadının anladığı dilden konuşması gerektiğinin farkındaydı.
![](https://img.wattpad.com/cover/359926781-288-k655979.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Aşk'sa Herşeye Değer... (Hesna'm)
قصص عامةMuhtemel Aşk'ta yarım kalan aşkların hikâyesi... Önce Muhtemel Aşk hikayemi okursanız kafa karışıklığı yaşamazsınız. Baklavanın kalanı nerede? Bekir çok severmiş birkaç dilim koy bir tabağa hadi." dedi. Elimdeki işi bırakıp kilere geçtim tepsiyi...