12. Bölüm

462 47 14
                                    

Kitabınızın adında bir değişikliğe gittim arkadaşlar. Aklımda olan bir şeydi ama gelen yorumda tetikleyici oldu. Hesna ve Bekir ile başlasak da hikayemiz dalkanıp budaklandı, ülkü~mirza ve Canan~Miran çiftlerini daha çok okur olduk. Aklımda bir çift daha var ama zamanını bekliyor.

Bol bol yorumlarınızı bekliyorum 🥰


Ülkü'den

'İstanbul' da ki şirkette sorun çıktı, bir süre orda olacağım.'

Mirza'nın bir hitap dahi kullanmadan sanki konağın kahyasına yazar gibi yazdığı mesaj ile donup kaldım.

Kırgınlığı sandığımdan da derin olmalıydı ama kaçmak yerine kalıp konuşmayı tercih etseydi keşke.

Adam konuşmak istediğinde randevu isteyeceği kadar yoğun çalışan sensin...

İç sesim ağzımın payını verdiğinde diyecek tek sözüm yoktu.

Arjin hanımın yanı başıma geldiğini fark etmeyecek kadar dalmıştım.

"Ne o gelin hanım Karadeniz'de gemilerin mi battı?" dediğinde irkildim.

"Dalmışım Arjin hanım." dedim.

Karşımdaki sedire oturup kollarını aradaki masaya dayayarak eğildi. Sürme ile belirginleştirdiği yeşil gözlerini üzerimde gezdirdi.

"Sen ne zaman adet töre bileceksin gelin hanım, kocan bile yüz çevirdi bu hallerine hâlâ akıllanmadın. Şu adamın anasını ana bileyim, gönlünü hoş edeyim demiyorsun." dediğinde mideme yumruk yemiş gibi oldum.

Mirza ile aranızda ki soğukluğun farkındaydı ve bunu kullanıyordu,

"Biz birbirimizden yüz çevirmeyiz, boşa bir beklenti içindesiniz." dedim kuyruğu dik tutarak.

Dudak büktü bu halime,

"Az evvel aradı İstanbul'a gidiyormuş, eskiden olsa kırk tembih ederdi senin için adını bile anmadan kapattı. Ama biliyordum ben oğlumun akıllanacağını, o senin ananı babanı baş üstünde tutarken sen burda bizimle sofraya oturmamak için hastane yemeği yiyip geliyorsun." dediğinde söylediği şeyin gerçekliği ile sustum.

Güldü bu halime,

"Çok toysun doktor hanım, etin tırnaktan kopmayacağını bilmeyecek kadar. Her kusuruna kör kalınacağını sanacak kadar toysun. Sana bir uyarı gönül bir kere soğudumu bir daha eski ateşini bulmaz. Ben oğlumun gözünde bu sabah o soğukluğu gördüm. Onun seni sevip saydığı kadar, sevilip sayılmadığını nihayet anladı. Diyeceğim o ki geçmiş olsun bundan sonra işin zor." deyip geldiği gibi çekip gitti.

Belki de en zoru insanın kendine objektif olmasıydı, olamıyordum. Benim babam da mükemmel bir insan değildi ama Mirza onunla kendince iletişim kurmayı başarmıştı. Ben ne yapmıştım, onun ailesine olan soğukluğunu kendime yontup, konak ahalisi ile arama duvarlar örmüştüm. Yanı başımda olup biten herşeyden bi haber işim ve eşim ekseninde bir hayat kurmuştum. Olan her sorunda Mirza'nın arayı bulmasını, tampon bölge oluşturmasını bekledim. Sorumluluk almadım, kendimi eşimin ailesinden soyutladım.

Mirza ne yaptı? Benim iş yoğunluğundan ilgilenemediğim annemi bile her fırsatta ziyaret etti. Eksiğini gediğini benden önce fark etti. Bir yerden sonra o işleri de onun omzuna yıktığımı şimdi anlamış olmam acıklıydı.

*********

Aradan geçen onbeş günde Mirza, bana ara ara attığı mesajlardan başka iletişim yolu açmadı. Sadece bir kere sesini duydum. İzin ayarlayıp İstanbul'a yanına gitmek istedim ama çalışma tempom buna asla müsaade etmedi. Artık bende yorgunluğumu iliklerime kadar hissediyordum. Meğer beni ayakta tutan Mirza'nın varlığıymış, yorulduğumda göğsünde uyutması, nöbetler de aç kalacağımı bilip yaptığı sürprizler, ailesine karşı her daim önümde siper oluşu...

Aşk'sa Herşeye Değer... (Hesna'm)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin