Bölüm 8: hevesin kursakta kalması

832 89 12
                                    

Bin okunmaya ulaşmışız! O yüzden günün ikinci bölümünü atayım dedim.

Keyifli okumalar!

"Hepiniz beni iyice dinlediniz ve anladınız değil mi çocuklar? Kağıtları en geç bir hafta sonra elimde istiyorum." Hoca masasının üzerindeki kağıtlara uzandı ve önde oturan bir öğrenciye uzattı. "Orkun. Oğlum bu kağıtları herkese dağıt."

Sıramda oturuyor ve hocanın açıklamasının bitmesini bekliyordum. İki hafta sonra bir gezi düzenlenilecekti ve bizi onun hakkında bilgilendiriyordu.

Biraz heyecanlanmıştım. Okul dışında pek bir yere gitmezdim çünkü. Tatillerim de hep sıkıcı geçerdi. Tatile gitmek için yeteri kadar paramız yoktu, bende boş zamanımı hep kitap okuyarak geçirirdim. Şimdi gezi işini duyunca mutlu olmuştum. Buna ihtiyacım vardı. Farklı yerleri gezip görmek iyi hissettirebilirdi. Evden birkaç gün bile olsa uzaklaşmak güzel olabilirdi.

Küçükken herkesin tatil planlarını dinlerdim. Türkiye'nin farklı illerine giderler ve orada aileleriyle güzel vakit geçirir ve çok eğlenirlerdi. Bana tatilde ne yapacağımı sorduklarında ise daha belli değil derdim. Ama aslında çok iyi biliyordum bir plan yapmayacağımızı. Ben hep eve tıkılı kalırdım. O yüzden ten rengim yaz günleri bile beyaz olurdu. Tatilde bir şey yapmadığımız için dışarı çıkmaz ve dolaylı yoldan da bronzlaşmazdım.

Orkunun uzattığı kağıdı aldım ve hemen çantama koydum. Kaybolsun istemezdim. Bu geziye girmek istiyordum.

Teneffüste Berrin'e gelip gelmeyeceğini sormayı unutmamalıydım. Beraber aynı odada kalabilirdik. Hem o gitmezse bende gitmezdim bence. Yalnız başıma orada ne yapardım bilmiyordum. Hiç arkadaşım yoktu.

Ben bunları düşünürken zil çaldı ve herkes resmen uçarak sınıftan çıkmaya başladı. Bende hemen telefonumu alıp sınıftan çıktım ve kantine gitmeye karar verdim.

Koridorda yürürken Ediz ile göz göze geldim ama onu takmadım. Sinirimi bozuyordu. Kendini havalı sanıyordu ama böyle yapınca daha itici oluyordu.

Kantine girdiğimde Berrin'i aramaya başladım ve çok geçmeden de buldum. Az ileride yalnız başına oturuyordu. Bir elinde tost, diğer elinde de telefonu vardı. Aslı ve İlayda'ın onun yanında olmamasına sevinmiştim. Şu an onları görmek istemiyordum, bana stres getiriyorlardı.

Adımlarımı hızlandırdım ve tam karşısına oturdum. "Ne haber?"

Sesimle başını telefonundan kaldırdı ve ağzındaki lokmayı yuttu. "Ne haber mi? Sen öyle demezsin."

Ne olduğunu anlamamıştım ama kendimi kötü hissetmiştim. Sanki tuhaf bir şey söylemişim gibi bakıyordu bana. Birden ağzımdan öyle çıkmıştı işte. Berrin neden şimdi bana yargılayarak bakıyordu ki? Sanki dünyanın en rezil şeyini yapmışım gibi.

Yine ve yine kendime kızdım. Merhaba ya da selam falan desem ölürdüm sanki. Her şeyi çok fazla kafama takıyordum ama elimde değildi. Şimdi bütün gün bunu düşünecektim işte.

"Bilmem. Öyle ağzımdan çıkıverdi işte." Dedim sonunda cevap vermeyi başarabildiğimde. Ardından hemen devam ettim konuyu değiştirmek için. "Sana da kağıt verdiler mi, gezi ile ilgili?"

Bunu soruşumla gözleri parladı. Yarıda bıraktığı tostu masanın üzerine koydu ve coşkulu bir şekilde şakıdı. "Evet! Kesinlikle gitmeliyiz!"

Bunu duyduğuma mutlu olmuştum. Berrin de gelecekti yani yalnız olmayacaktım. Şimdi ise beraber kalıp kalamayacağımızı sormalıydım. Ama bu zaten bir sorun teşkil etmezdi. Bir gezi olduğunda hep ikimiz bir odada kalırdık.

"En geç birkaç güne odalarda kiminle kalacağımızı bildirmeliyiz. Biz yine beraber kalırız değil mi?" Diye sordum merakla.

Başını salladı bu soruma. "Herhalde kızım. Kuzenimle kalmayacağım da kiminle kalacağım."

Buna sevinmiştim. Zaten emindim kabul edeceğine. Artık içim rahat bir şekilde gezi hakkında düşünebilirdim. Stres yapacak bir şey kalmamıştı.

Bakışlarımı kantinde gezdirirken Aslı ve İlayda'nın buraya doğru geldiklerini gördüm. Yanımıza vardıklarında ise kendilerine bir sandalye çektiler ve oturdular.

Aslı sabırsız bir şekilde ellerini havada sallayarak konuştu. "Selam! Gezi varmış. Çok heyecanlıyım!"

Berrin başını salladı ve gözlerini arkadaşlarının üzerinde gezdirdi. "Geliyorsunuz değil mi?"

"Tabii ki. Okul kırk yılda bir gezi ayarlamış, asla kaçırmam." Dedi Aslı aynı heyecanıyla. Ardından hız kesmeden devam etti. "Odalar da üç kişilikmiş. Sende bizimle kalırsan oldu bu iş Berrin."

Berrin'in yüzündeki gülümseme kayboldu ve çekinerek bana bakmaya başladı. Bu yaptığıyla kalbim daha hızlı atmaya başladı. Berrin bunu onaylamazdı değil mi? İlk önce ben sormuştum. Biz beraber kalacaktık.

"Aslında ben Eylem ile kalacaktım kızlar." Bunu utanmış gibi söylemişti. Benden utanıyor muydu?

"Eylem'le mi?" Şaşkınlıkla konuşmuştu Aslı. İlayda da aynı surat ifadesiyle bakıyordu bana. Neden şaşırmışlardı ki? Bende gelemez miydim geziye?

İlayda konuşmaya dahil oldu ve bana tuhaf bir şekilde baktı. "Sen neden geliyorsun ki? Böyle şeylerden pek hoşlanmadığını biliyorum. Sen evinden çıkmazsın."

Dudaklarım hafifçe aralandı. Böyle bir saldırı beklemiyordum. Biliyor muydu? Kimse ne yaşadığımı bilemezdi. Neden şimdi beni tanıyor gibi konuşuyordu ki? Sinirimi bozmuştu. İşine gelmediği için öyle söylemişti.

Aslı yönünü Berrin'e çevirdi ve onu ikna etmek istercesine bakmaya başladı. "Odalar sadece üç kişilik Berrin. Sen bizimle kalmazsan tanımadığımız bir kızı koyarlar yanımıza."

Berrin arafta kalmış bir şekilde bana baktı. "Ama o zaman Eylem yalnız kalır." Dudaklarını dişliyordu. Vereceği cevap hakkında düşünmesi bile kalbimi kırmıştı. Düşünecek bir şey yoktu oysaki. Sadece hayır diyecekti.

"Bir şey olmaz." Aslı sabırsız gözlerini tekrar bana çevirdi. "Sende sınıfındaki kızlarla kalırsın Eylem."

Tam ağzımı açıp onu reddedecekken Berrin sözlerimi ağzıma tıktı ve bana mahçup bir şekilde baktı. "Olabilir aslında. Sen sınıfındaki kızlarla kalırsın değil mi?"

O kadar saçmaydı ki şu an yaşadığım şey. İlayda ile Aslı tanımadıkları bir kız ile kalmak istemedikleri için harcanıyordum resmen. Berrin de buna göz yumuyordu. Onlar üç arkadaş kalacakları için ben tanımadığım kızlarla kalmak zorundaydım.

Bunu Berrin'den asla ama asla beklemezdim. Resmen daha iki haftalık arkadaşları için beni satmıştı. Bu çok zoruma giden bir şeydi.

Gözlerimin dolmaması için büyük uğraşlar vermeye başladım. Ağzımı açmayı başardım ve sesimin titrememesi için özen göstererek cevap verdim. "Sorun değil. Ben bir yolunu bulurum."

İlayda'nın yüzünde anında güller açtı ve ellerini çırptı. "Süper! Bu iş de hallolduğuna göre isimlerimizi birazdan verelim."

"Ha birde unutmadan şu kalacağımız hoteli bir araştıralım." Berrin ve İlayda Aslı'ya yanaştı ve telefonundan araştırmaya başladılar. Berrin'in keyfi de bu süre içerisinde yerine gelmişti.

Ben yokmuşum gibi telefona bakıyorlardı. Hiç mi bir değerim yoktu birisinin gözünde? Bu kadar mı hayalettim ben?

Onlar karşımda farklı sitelere girip kalacakları hoteli araştırırlarken ben hevesim kursağımda kalmış bir şekilde onları izliyordum.

Artık o geziye gitmek istemiyordum.

Şimdi arkadaşlarım olsaydı, daha ben onlara sormadan benimle kalmak isterlerdi. Beraber gezinin hayalini kurar ve planlar yapardık.

Ama öyle birileri yoktu. Benim arkadaşlarım yoktu.

Arkadaşa ihtiyacım yok diye hep kendimi kandırıyordum. Bir insanın arkadaşının olması güzel bir şeydi.

Sanırım asla tadamayacağım bir şey.

Diğer bölümde görüşmek üzere!

Hayallere akıtılan gözyaşlarıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin