Yeni bölümle karşınızdayım!
Siz bu bölümü okuyor olurken ben kimya çalışıyor olacağım. Yazarınızın yarın sınavı var. Dua edin de güzel geçsin.
Keyifli okumalar!
✨
Hafta sonundan sonra okula gitmemiştim. Bütün öğrenciler gezideyken ben evde kös kös oturmuş ve kavga gürültüden hep stres olmuştum.
Kafamı kitap okuyarak dağıtmak istemiş ama onda da başarısız olmuştum. Dolunayda açan çiçeği okumuştum ve daha da depresyona girmiştim. Akşamları uykumdan uyanıp deli gibi ağladığım bile olmuştu.
Çiçek bunları hak etmemişti.
Kitap artık her daima aklımda kalacaktı. Bir daha asla unutabileceğimi sanmıyordum. Kitabın yeri bende çok ayrıydı ve hayatım boyunca kalbimde farklı bir yeri olacaktı.
Sıkıntıyla nefesimi verdim ve gözlerimi etrafta gezdirdim. Bu sefer gerçekten inanmıştım. Geziye gidip diğer yaşıtlarım gibi eğlenebileceğimi düşünmüştüm ama yanılmıştım. Hayat asla yüzüme gülmezdi. İnsanlar da.
Berrin ise bana mesaj atmamış ya da arayıp sormamıştı. Gelmediğimi anlamaması mümkün değildi. Otobüse binerken yoklama alınırdı. Sanırım gerçekten de umurunda değildim. Bir ara kendisi de demişti varlığımla yokluğumun bir olduğunu.
Artık aramız iyice açılmıştı ve ben onu gerçekten tanıyamıyordum. Tamam, arkadaşları olabilirdi, ona bir şey demiyordum. Demeye hakkım yoktu da zaten. Ama neden beni birden bire sildiğini anlamıyordum. Arkadaşları benden daha mı önemliydi? Belki de benden utandığı için artık konuşmuyordu benimle.
Bundan sonra bende onu takmayacaktım. İnsanlardan bir karşılık beklemekten yorulmuştum. Bu kişi kendi kuzenim olsa bile. Benimle konuşmazsa bende onunla konuşmayacaktım. Bana gelmezse bende ona gitmeyecektim. İlk adımı atmaktan sıkılmıştım. Bir kere de ben onlara gitmeden insanlar bana gelseydi.
Başımı hayali bir şekilde iki yana salladım ve dersi dinlemeye koyuldum. Ders biyolojiydi ve yarın sınavım vardı. Biyoloji en sevdiğim dersti. Bu sanırım ileride doktor olmak istediğimdendi. Sıkılmadan çalışır ve dersi de hep dikkatle dinlerdim. Bazen dopdolu olan beynimle zor oluyordu ama üstesinden gelmeye çalışıyordum.
İkidir saate bakıp duruyordum. Her ne kadar dersi sevsemde stres oluyordum sınıfta. Hocanın beni seçeceğinden korkuyordum.
Tam bunları düşünürken zil çaldı. diğer ders için çantamdan kitaplarımı alırken Ediz'in yanıma gelip durduğunu fark ettim. Birkaç gündür benimle uğraşmıyordu ama sessizliği tamda şu an sona erecek gibi görünüyordu.
Ona baktığımı fark ettiğinde alini ensesinde gezdirdi ve meraklı bir şekilde sordu. "Sen neden gelmedin geziye?"
Gözlerimin içine içine bakıyordu ve çok uysal duruyordu. Beni gerçekten merak etmezdi, o yüzden ona inanmıyordum. Bunun altından da bir bit yeniği çıkardı. Benimle eğlenmek için yeni bir şey arıyordu muhtemelen.
Gözlerimi devirdim ve sert bir şekilde çıkışarak kitabımı sıramın üzerine koydum. "Sana ne. Git başımdan."
İnsanlarla uğraşmaktan bıkmıştım. Sadece beni rahat bırakmalarını istiyordum. Başka bir şey istemiyordum.
Bakışları değişti ve burnunu çekip gözlerine alaylı bir ifade yerleştirmeye çalıştı. Derinlerde bir yerde başka bir şeyler sezebiliyordum ama. Bu çok tuhaftı.
"Tabii korkmuşsundur sen şimdi." Dedi beni alayla süzerek. Ediz her zamanki Ediz'di. O değişmezdi.
Dedikleri canımı sıkmıştı ama eskisi kadar acıtmıyordu. Her ne kadar bunu söylemek içimde bir yerlere dokunsada; alışmıştım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Hayallere akıtılan gözyaşları
Teen FictionRüyalarını bir kenara koy. Uyandığında çünkü hiç dönüşü yok.