Keyifli okumalar.
Oğlum okuyorsunuz bari yorum atın, sinirlendim. (Okuyan beş kişiye sesleniş)
***
Sanki her şey bir rüyadan ibaret gibiydi.
Karşımdaki kalabalık, yanıp sönen telefon flaşları, bana şarkıyı söylerken eşlik eden inceli kalınlı sesler... Tüm bunlar büyüleyici ve sanki güzel bir rüyadan ufak bir kesit gibiydi.
Mutluydum.
Emeklerimin karşılığını bugün, şu koca sahnede tek tek almıştım ve bunun mutluluğu vardı üzerimde.
Ufak bir sessizliğin ardından gülümsedim ve dudaklarımı mikrofondan uzaklaştırdım yavaşça. Alkışlar dinince ise "Akustik söyleyelim mi biraz?" diye sözde bir soru cümlesi yöneltmiştim karşımdaki kalabalığa.
Sözde bir soru cümlesiydi çünkü akış akustiğe geçmemi gerektiriyordu. Yani onlar istemiyor olsa bile ben akustik performanslarıma geçmeliydim.
Herkes tek bir ağızdan 'evet' diye bağırınca sahne ortasına gelmiş tabureye doğru ilerledim. Taburenin yanına vardığımda ise ona yaslanmış olan gitarı elime aldım ve oturdum.
Mikrofonu standına taktıktan sonra yine gülümsedim keyifle. Belirli bir plan olmadığı için, yani şarkıları söyleme sıramda belirli bir plan olmadığı için "Bir cover ile başlayalım ister misiniz?" diye sormuştum tamamen doğaçlama bir şekilde.
Tekrardan yükselen evet nidaları ile "Dilek Taşı diyelim mi o zaman?" dedim gitarımı ayarlarken. Çığlıklar yükseldi birden. Ben de kıkırdadım bu duruma.
Alışık değildim çünkü. Bu kadar mutlu olmaya, üç saat içerisinde bu kadar fazla gülümsemeye alışık değildim.
"Bir röportajda bu şarkıyı coverlama sebebimi anlatmıştım galiba." dedim konserin süresi tamamlansın diye başlattığım o ufak sohbetlerden birini başlatıp. Birinin bağırarak neden coverladığımı söylemesi ile birlikte de gülümsedim ve "Evet, lisede platonik olduğum çocuğu izlerken dinliyordum ve o zamanlar beni çok yaralıyordu bu şarkı." diye mırıldandım.
Aynı şarkı beni hâlâ aynı şekilde yaralıyordu...
Fark edilmemenin acısıydı muhtemelen bu. Ama herkes aşkına karşılık alamazdı. Herkes Yavuz kadar cesaretli de değildi. Seneler sonra gidip de herkes ben o zaman seni seviyordum, hâlâ daha seni seviyorum diyemezdi.
Kaldı ki benim aynı kişiyi hâlâ sevdiğim de yoktu. Sadece gülümseyerek ve buruk hislerle andığım biriydi.
Daha fazla sohbet etmeden şarkıya girdiğimde insanlar da benimle birlikte şarkıyı söylemeye başlayınca gözlerimi kapatarak devam ettim şarkıyı okumaya.
İyi hissediyordum.
Kendimi gerçekten de iyi hissediyordum ama bir burukluk da yok değildi. O burukluğun nedenini bilmiyordum, neden içime bir yumrunun oturduğunu bilmiyordum. Mutlu tüm anlarımı baltalayan o hissin ne olduğunu hâlâ bulamamıştım.
Şarkının ilk verse'ini bitirdikten sonra ikinci verse kısmına geçene kadar sadece gitar çaldım ve gözlerimi de araladım aynı zamanda.
Gitar solosu bittiğinde ise "Sizde" diye bağırmıştım gayet istekli bir şekilde. Herkes hep bir ağızdan, tek bir tonda bağırır gibi bağırdı benim bu cümlemden sonra.
"Bir hayal tufanı eser başımda, hangi yana baksam durur karşımda."
Devam ettim. "Şimdi tum umutlar yabancı bana. Onu aramaktan bak ne hâldeyim?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MANZARAM SEN | TEXTİNG
Short StoryYavuz: Olur da bir gün heves sanmayıp, hislerininin gerçek olduğunu düşünürsen hep yanı başındayım. Yavuz: Ama beni bulman gerekecek. Yavuz: Uç yerlerde aramana da gerek yok. Yavuz: Tek kurşuna bakıyor benim hayatım. Yavuz: Yani bulduğun yer ya meza...