11.bölüm

44 16 11
                                    

Ve yine doğdu bir gün Güneş,
Fakat yanımda sen yoksun.
Kırgınım senin yokluğunda varlığını sürdüren her şeye.
Sensiz doğan Güneşe de,
Sensiz batan Aya da.
(alıntı değildir.)

Her Şeyi Yak -Duman

Düşünceli bir şekilde kahvesini yudumladı Kaan. Bu hafta okullar yaz tatiliyle sona eriyordu ve bu Elisa'yı bir süre göremeyeceği anlamına geliyordu. Onu görmek için bir mazarette bulamazdı. Ya da o öyle sanıyordu. Kendi düşüncelerini bir kenara bırakıp, karşısında oturan Umut'a dikti gözlerini. Onun da bir derdi var gibi duruyordu. Uzun süreli bir arkadaşlıkları olmamasına rağmen kısa sürede kardeş gibi olmuş, tanıştıkları günden beri yedikleri içtikleri ayrı gitmez, bir bakıştan, en ufak bir hareketten birbirlerinin dertlerini anlar hale gelmiştiler.

Umut'u da düşüncelerinden sıyırmak için ayağıyla ayağını hafifçe vurdu Kaan. Umut boşluktan gözlerini çekti ve usulca kardeşi bildiği kişiye çevirdi bakışlarını. "Anlat bakalım."

"Yok bir şey." Omuz silkti Umut. "Sen anlat asıl neyin var?"

Başını 'ya sabır' dercesine salladı Kaan. "Oğlum benim derdimi biliyorsun sen zaten. Aşk meşk. Ben onu her türlü hallederim de senin farklı bir derdin var sanki. Baban mı yine?"

Omuzları çöktü Umut'un. Kardeşi bildiği kişinin yanında rol yapmasına gerek yoktu. Evet bir derdi vardı ama o bile dile getirmeye utanıyordu. Babasının yaparken utanmadığı şeyi o dile getirmeye çekiniyordu. Derin bir nefes aldı. Kaan'a söylerse en azından omuzlarında ki yükün hafifleyeceğine inanarak başladı derdini anlatmaya. "Evet konu yine babam olacak o şerefsiz. Ama bu sefer konu o kadar basit bir şey değ-"

Umut'un, Kaan tarafından sözü kesildi. "Basit şeyler den kastın senin dayak yemen mi Umut?" Masa da öne doğru yaklaşıp sertçe sorduğu soru karşısında Umut gözlerini kaçırmak zorunda kalmıştı. Şu zamana kadar Kaan'ın sadece bir kaç kez sinirli olduğu zamanları görmüştü. Ve ciddi anlamda o bile tırsıyordu onun bu halinden. Çok gülen birisi değildi elbette ama durup dururken de kimseye bağırıp çağırmazdı. Kaan cümlesine daha sakin bir şekilde kaldığı yerden devam etti. "Bak kardeşim canını basit bir şey olarak görmen normal mi sence? O herif senin canını umursamadığından artık senin için de bir şey ifade etmemeye başladı ama yok öyle bir şey. Eskiden di o, artık ben varım."

Oturuşunu dikleştirdi Umut. "Tamam haklısın zaten ama gerçekten bu sefer daha farklı." Devam etmesini bekledi. "Annemi, arkadaşıyla aldattığını öğrendim." Umut'un dudaklarından nefretle dökülen kelimeler, Kaan'ı ciddi anlamda şaşırtmıştı.

Çünkü o adamın her ne kadar iyi bir baba olmadığını bilse de eşini herşeyden çok sevdiğini de bilirdi. Ne diyeceğini bilemedi bir an 'Neden?' diye sorsa bunun geçerli bir nedeni olması mümkün değildi. Aradan geçen dakiklalar sonucu dudaklarından tek kelime döküldü. "Nasıl?" Şuanlık diyebileceği tek şey buydu.

"Son zamanlarda zaten bir gariplik olduğunu fark etmiştim ama bu şeye hiç bir zaman olanak verememiştim. Babam annemi her şeyden daha çok severdi. Yani öyle gösteriyordu en azından. Annemin yatmaya erkenden gittiği bir gece, balkonda telefonla konuşurken yakaladım. Biraz kulak kabarttığım da işin aslını anlamıştım zaten. Ben yine de emin olmak için bir kanıt aradım ve o kadına aldığı hediye fişlerini buldum. İşin en kötü kısmı da bundan anneme bahsetsem bana inanmayacağı oluşu. Beni evlatlıktan reddeder ama yine de onu boşamaz." Sonlara doğru sesi kısık çıkmıştı. Son dediği cümlenin hep farkındaydı ama sesli dile getirmesi kendisini sarsmıştı. Dolan gözlerini saklamak amacıyla tavana baktı.

SENİN UĞRUNA Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin