Bölüm 4

52 7 17
                                    

Şu an aşırı derecede korkuyordum. O korkularım yeniden yerlerini almaya başlamıştı.Beynimde yine sesler duymaya başlıyordum ve giderek o sesler artıyordu.

Doruk, Can'ı bayılıncaya kadar yumruklamıştı. Can baygındı ve hâlâ yumruk atıyordu. Doruk'un elleri kan içinde, Can'ın ise yüzü tarif edilemeyecek kadar kötüydü.

Başım dönüyordu ve sesler zihnimde susmuyordu. Yere çömelip başımı tuttum. O sırada Ayaz hemen yanıma geldi ve "İyi misin?" Diye sordu.

Şu an hiç konuşacak halim yoktu o yüzden Ayaz'a sadece başımı sallayabildim.

"Asena sen hiç iyi görünmüyorsun bir lavaboya gidip elini yüzünü yıkamak ister misin?" Ayaz'ı onayladım ama kalkacak hiç halim yoktu. Ayaz da bunu anlamış olacak ki beni kucağına alıp lavaboya doğru götürdü.

Ayaz "Ben seni burda bekliyorum." Dedi ve beni kucağından indirdi.

Hemen dengemi sağlayıp lavaboya girdim ve kapıyı kapattım. Suyu açıp biraz elimi soğuk suda tuttum ve suyu kapatıp aynadan kendime baktım. Berbat haldeydim.

Birden ışıklar sönünce karanlığın içinde kaldım.

Büyük bir çığlık attığımda Ayaz hemen kapıyı kırarcasına açtı ve yanıma geldi. " Asena noldu?" Ben hâlâ çığlık atmaya devam ediyordum. Sanırım uzun zamandır olmayan krizlerim yaklaşıyordu.

Korkularımın hiç birini sevmezdim ama karanlık korkum sanırım en büyük korkumdu. Asla karanlıkta kalamazdım. Çünkü teyzem sayesinde karanlık benim büyük bir travmam olmuştu.

Karanlıkta kalınca kimse bana elini uzatıpta o karanlıktan kurtarmazdı. Ama şimdi Ayaz bana elini uzatmış ve beni o karanlıktan kurtarıyordu.

Ayaz, benim çığlıklarım durmayınca hemen kucağına alıp beni oradan uzaklaştırdı. Ayaz beni hemen dışarı çıkarıp temiz hava almamı sağlıyordu ve bir yandan da beni sakinleştirmeye çalışıyordu.

Çığlıklarım geçmişti ama sanki karlı bir havada çırılçıplak kalmışım gibi titriyordum.

"Tamam. Artık karanlıkta değilsin, karanlık yok. Ben buradayım" Ben buradayım. Bu cümle beni o kadar değerli hissettirdi ki. Birinin yanında olmak onu iyileştirirdi. Ben şu an Ayaz'ın bana değer verdiğini çok iyi anlamıştım. Ama neden bana, daha yeni tanıştığı birine bu kadar değer veriyordu?

Titremelerim geçtiğinde derin bir nefes aldım ve gökyüzüne baktım. Hava kararmış, ay ve yıldızlar ortaya çıkmıştı.

"Daha iyi misin?" Ayaz'a baktım ve onaylayarak hafifçe başımı salladım.

Sorup sormamak arasında kalırken, birden "Ayaz, sen neden bana bu kadar değer veriyorsun?" Diye sordum. Bir kaç dakika beni izledi ve soruma cevap vermeden "Hadi Rapunzel, arabaya geçelim yoksa üşüyeceksin" dedi. Sorumu diretmeden Ayaz'a tutunup kalktım ve arabaya geçtik.

"Saat kaç?" Ayaz kolundaki saatine bakıp "23.30" dedi. "Karanlıktan korkuyorsun" Ayaz'a baktım ve "Evet. Bir travmam var" dedim.

" Travman olduğunu tahmin etmiştim" Ayaz beni biraz inceledi ve yeniden konuştu. "Peki gecenin karanlığından da korkar mısın?"

"Evet. Sonuç olarak gece de karanlıktır"

"Aslında hayır. Gece karanlık değildir, çünkü onu aydınlatan Ay ışığı vardır"

"Ama bana karanlığı aydınlatabilmek için Ay ışığı yetmiyor"

"Sana karanlığı aydınlatabilmek için bir tane Ay ışığı yetmiyorsa, yanındakiler sana Ay ışığı olur"

Ay IşığıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin