⋆ ˚。⋆୨୧˚
Son mesajı okuduğunda nefesini tuttu.Ela gözleri açık ekrana kitlenmişken ciğerlerinde yanma hissiyle dudaklarından uzun bir soluk serbest kalmıştı.
Heyecanlı ya da mutlu değildi.Gergin ve telaşlıydı.
Elini karnına koyup okşarken tıklatılan kapıyla gözlerini sıkıca kapattı.Aylardır parasını yediği,bebeğini taşıdığı,her gününü konuşarak geçirdiği adam şimdi kapısındaydı.
Birlikteliklerinden sonra ilk yüzleşmeleri olacaktı.Nasıl bir tavır sergileyeceğini bilmiyordu.
Stresten yanmaya başlayan midesiyle yüzü ağlamaklı bir hal aldı.Bebeğinin duygularını bu kadar hızlı hissedip tepki vermesi uzun zaman geçse bile alışamayacağı bir döngüydü.
Kapının ikinci kez tıklatılmasıyla gözlerini açıp bulanık görüşüyle başını çevirdi.Son aylarda gözyaşları ondan bağımsızdı.Derin ve düzenli soluklar eşliğinde koltuğun kolçasına tutunup karnını tuttu ve destek alarak ayaklandı.
"Ay,ayağım.." uyuşmuş ayağına karşı sızlanırken alt dudağını emip ilerledi.Bir eli karnının altındayken diğeri belini okşuyordu.Paytak adımları kapıya yönelirken geri geri gitmek istiyordu.
Kendine itiraf edemiyordu ama Jeon Jungkook'un sert aurasından ve baskın tavrından çekiniyordu.
Kapının arkasında durduğunda karnının altındaki elini yavaşça sürükleyip sakinleşmek adına boylu boyunca okşadı.Bu yöntem tamamiyle etkiliydi.Zira çoğu zaman Jeon Jungkook ile konuşmalarında streslendiğinde bunu yapardı.
Cesaretlenerek karnındaki elini kapının koluna koyup hışımla indirdi.Aralanan kapıyla aldığı nefesi zar zor yutarken kırpıştırdığu gözlerini kaldırdı.
Karşında duran silüetle kaşları yavaş yavaş havalanırken kapıyla temasını kesti.
Jeon Jungkook,siyahlar içerisindeydi.Gecenin karasına bürünmüştü.Spor ayakkabılarından ağzındaki maskeye,başındaki şapkadan parmağındaki ince eklem yüzüğüne kadar kapkara bir figürdü.
"Yeterince kapıda bekledim." memnuniyetsiz sesiyle bakışlarını dahi kaldırmadan mırıldanıp içeri geçerek kapıyı çarptı.Bu tür sitelere yaklaşması bile riskliyken bekletilmesi canını sıkmıştı.Babasının öğrenmemesi için elinden geleni yaparken karşısındaki beden gittikçe ona engel oluyordu.
Karşısındaki beden..
Gözlerini ağır ağır minyon bedene çevirdi,milim milim bakışlarını yükseltti.İlk gördüğü şişik karındı.Nefesi sekti,göz bebekleri titredi.Kalbi bir şemsiye gibi göğüs kafesinde açıldı ve sıkışarak yutkunmasına bile izin vermedi.Karnındaki karıncalanma,midesindeki ezici his maskenin altından gülümsemesine sebep oldu.
Kızının bulunduğu yere öylece bakarken üstünde durmuş kısa,tombul parmakları inceledi.İrisleri yükseldikçe maskenin altındaki tebessümü iki parça şeklinde kırıldı ve yan bir sırıtmaya dönüştü.
Park Jimin,çok güzeldi.
Siyah saçları,yay gibi kaşları,ela gözleri,al yanakları,düğme burnu,dolgun dudakları,küçük çenesi,tombul yanakları...her detay bir eserdi.
Giydiği mor hoddienin üstünde YOU yazısı vardı.Altında siyah geniş bir eşofman,ayaklarında podufuk duran ev terliği vardı.Ve evet,içine giydiği lila çorap görünüyordu.
Jeon Jungkook,tatlı veya sevimli insanları sevmezdi.Hatta fazlasıyla itici,yapmacık bulurdu.
Fakat tam şuan Park Jimin,bir kez daha istisnası olmuştu.