⋆ ˚。⋆୨୧˚
13.10
"Teşekkür ederim." ona uzatılan su bardağını alırken minnetle konuştu Jimin.
Jungkook,başıyla önemli olmadığını belirten bir hareket yapıp onun yanına -ikili koltuğa- oturdu.Kısa bedenin birkaç yudum su içmesini izledikten sonra bardağı elinden alıp uzanarak sephaya bıraktı.
"Hafif bana dönsene."
Jimin,su sebebiyle ıslanmış üst dudağında dilini gezdirirken uzun bedene baktı.Ardından karnını tutarak hafifçe ayaklanıp yan döndü.Dizini kırarak üstüne otururken beline giren krampla yüzünü buruşturdu.
Esmer beden,anında mıknatıs gibi elini çeken şiş karna ilgisini verdi.Avucuyla okşarken parmaklarıyla ritim tutuyordu.
Jimin,bir süre onu izledi.Yüzündeki heyecanı,mimiklerinin sevinçle gevşemesini gözlemledi.Göz bebeklerinde yıldızlar vardı,gerilmiş dudaklarına kadar ışık saçıyordu.
Tam o an,hamileliğin getirisi olan unutkanlık probleminin zihnine şimşek gibi düşürdüğü bir anıyı hatırladı.Yüzü düştü,uzun bedene kırgınlıkla baktı.
"Ona piç demiştin.." sesi mutlak derecede alıngandı.O zamanları hatırlayınca her yanını hayal kırıklığı sarmıştı.
Jungkook'un yüzü gerildi.Harelerindeki yıldızlar bir bir ona küserek kaydı,dudaklarındaki tebessümü aldı.
Yutkunarak kısa bedenin gözlerine baktı.Alışık olduğu görüntü ona ilk kez bu denli rahatsızlık vermişti.Buğulanmış gözler,büzülmüş dudaklar,titreyen küçük çene...
Pişmanlıkla soludu.Ciğerlerine uzun bir nefes çekti.Ardından diğer elini de kızının bulunduğu yere koyup geriye kayarak eğildi ve dudaklarını uzunca şiş karna bastırdı.
"Özür dilerim.." suçlulukla mırıldandı.Pek özür dileyen biri değildi,hatta hiç değildi.Hayatında özürlük hiçbir şey yapmamıştı,yaptığında ise özrünü dilerdi.
Ve doğrulup Jimin'e baktı.Yanağı ıslanmıştı bile.Umutsuzca iç çekerek geriye kaydığı yerden fazlaca ileri gidip mesafeyi azalttı.Bir elini kaldırıp ince parmaklarıyla yumuşak tendeki yaşları boylu boyunca nazikçe sildi.
"Gerçekten özür dilerim."
Kızından dilediği özrü,kısa bedene de verdi.Olması gereken buydu.Zamanında yaptığı konuşmaların elbet geri dönüşü olacaktı.
Jimin,burnunu çekerek başını ufak ufak sallayıp yan çevirdi.Karnının alt kısmında duran elini kaldırıp diğer yanağını sildi.
"Jimin,lütfen.." çaresizce yakındı Jungkook.Hormonlardan dolayı göz yaşlarını kontrol edemeyen minyon beden böyle savunmasız bir şekilde ağlayınca vicdanına oturuyordu.
Sözleriyle birlikte hıçkıra hıçkıra ağlamaya başladı Jimin.Kendini durduramıyordu.Sarsılan omuzlarıyla ellerini yüzüne kapatıp gözyaşlarını avuçlarına döktü.Hamileliğinin başı kabus gibiydi.
Kendine kabul ettiremediği bir bebeğin varlığı vardı.
Psikolojik çöküşü,ailesine karşı yaptığı derin empatinin sonuçları vardı.
Bebeğinin babası yoktu.
Kalacak yeri yoktu.Sonra zengin arkadaşının evinde kendince sığıntı gibi kaldı,hemde aylarca.
Ve zar zor,bedenini bile kullanarak ulaştığı bebeğinin babası ona inanmıyor aksine hakaretler,küfürler eşliğinde geri itiyordu.
O zamanlar hayatı boyunca hiç bu kadar aşağılık,pis bir varlık olduğunu düşünmemişti.
Jungkook,iç çekerek kollarını onun sırtına sarıp kendine çekti.Şiş karna dikkat ederek göğsüne hapsettiği kısa bedenin sırtını güven verici bir şekilde yumuşak dairelerle okşadı.
Çenesini siyah uzamış saçlara daldırıp öylece karşıya baktı.Tişörtünden göğsüne nükseden sıcaklığı hissediyordu.Kırgınlığın gözyaşları kırık cam parçaları gibi kalbine ulaşıyordu.
Biraz zaman tanıdı kısa bedene.Sakinleşmesi için,onu dinlemeyebilecek vaziyete gelmesi için sabretti.
Kısa bir müddet sonra Jimin'in sesi kademeli bir halde azaldı,göz yaşları durdu,hıçkırıkları sık soluklanmalara döndü.Jungkook,kollarının arasında sakinleşen bedenle gözlerini kapatıp başını çevirerek çenesini koyduğu saçlara yanağını yasladı.
"Beni de anla Jimin.." sesindeki yılmışlıkla söze girdi.
"O tür mesajlara alışkın olmam bundan zevk aldığım anlamına gelmiyordu.Bir yerden sonra doldum ve taştım.Sana patladım.Her yazana inanmak doğru değil..." kendi cephesinde olanları kelimelerle aktardı.
Jimin,burnunu çekerek sert göğse yasladığı için büzülmüş yanağından ötürü yayvan çıkan sesiyle mırıldandı.
"Sana belgeleri atmıştım."
Uzun beden,gözlerini açarak nefes verdi.
"Fotoğrafı atılan her belgeye inanmamı beklemiyorsundur umarım?Gerçek olup olmadığını bilemezdim."
Kısa beden,sessiz kaldı.Konunun uzamasını istemiyordu.Çünkü başka bir konu daha vardı.Yavaşça geri çekilip Jungkook'tan ayrıldı.Parmaklarıyla yüzünü hassas bir şekilde silerken uzun bedene bakmıyordu ama bakışlarını hissediyordu.Ellerini yelpaze gibi yaparak yüzünü yelledi ve boğazını temizledi.
"Dün babamla konuştum.." gergin bir tınıyla konuşurken ellerini karnına götürdü.Bir elini altta yerleştirirken diğeri üstte durdu.
Jungkook,oturuşunu düzelterek yerinde dikleşti ve dikkatini tamamiyle kısa bedenin ağzından çıkacak sözlere verdi.
"Ne zaman Busan'a döneceğimi sordu,kar tatili yaklaştığı için..." aşt dudağını emip bırakarak burnunu çekti minyon beden.Ağlamamak için kendini zor tutuyor,okşadığı karnından teselli alıyordu.
"..ben-...beni çok özlediğini söyledi."
Uzun beden,sıkıntıyla soludu.Önüne dönerek bacaklarını açıp eğildi.Elleriyle yüzünü sıvazlayıp saçlarını geriye taradı.
"Bir şey dedin mi?" genzinden gelen derin sesiyle sordu.Aylardır içerisinde olduğu durum onu kocaman bir bıkmışlığın içine çekmişti.
Jimin,dudaklarını birbirine bastırarak başını sağa sola salladı.Bakışları karnındaydı,kızı yine duygularını hissettiği için kıpır kıpırdı.
"Diyemedim." aciz bir fısıltıyla yanıt verdi.Sessiz ortamda yetersiz tınısı kolayca duyuldu.Ardından telefonun zil sesi eşlik etti.
Jungkook'un telefonu çaldı.Jimin'in bakışları,sephaya uzanan bedene değdi.Esmer beden,eline aldığı telefonun ekranına bakarken kasılmıştı.
Jimin,merakla yerinde kıpırdandı.Telefona öylece bakan beden,onu telaşa sokmuştu.
"Ne oldu?"
"Babam arıyor." hışımla ayaklanarak konuştu Jungkook.Sesinde endişe vardı.Daha fazla bekletmeden aramayı yanıtlayıp telefonu kulağına götürdüğünde duyduğu sözler kulaklarından girip beynine saplanan kurşunlar gibi kafatasını sarsmıştı.
"Jeon Jungkook,bulunduğun konumdan sen mi gelmek istersin yoksa ben mi bir ziyaret gerçekleştirmeliyim?"