#39

5.6K 725 226
                                    

dün de bölüm atmıstımmm atlamayın !!
iyi okumalar❤️

-

Sigaramdan bir nefes daha alırken telefonuma gelen mesaja göz gezdirdim. Jihyo son üç gündür sürdürdüğü geleneğini bozmamış, yine gelen kutumu "iyi misin?" temalı mesajlarıyla doldurmuştu.

Dürüst olmak gerekirse tam olarak nasıl olduğumu ben de bilmiyordum. İçimde bir yanım sonunda yıllardır yapamadığımı yapıp açıldığım için rahatlamış hissederken diğer yanım felaket derecede kırgın ve kızgındı. Grupta yaşanılan şeyi ne kendime ne de arkadaşlığımıza yedirebiliyordum. Bunca yıldır en yakın arkadaşlarım dediğim insanlar bana yüzünü çevirmiş, desteklerine en ihtiyaç duyduğum anda beni yalnız bırakmıştı.

En kötüsü ise ne kadar öfkeli veya üzgün olursam olayım hâlâ kendi içimde onları haklı çıkarmaya çalışmamdı.

O gün Yoongi'nin söylediği cümleler bir an olsun zihnimi rahat bırakmamış; yanlış bir şey yapıyormuşum, verdiği tepkide haklıymış gibi hissetmeme sebep olmuştu.

Zamanında kim olduğumu kabullenmekte kendime yeterince zorluk çektirmemişim gibi şimdi yine yıllar sonra aynı hislerle boğuşuyor, olduğum kişiden dolayı suçluluk hissine kapılmaktan kendimi alamıyordum. Belki ben böyle olmasaydım arkadaşlığımız bu noktaya gelmez, her zaman yaptığımız gibi beraber büyümeye devam ederdik, diyordum kendi kendime.

Sonra istemsiz öfkeleniyor, böyle düşündüğüm için kendime kızıyordum; çünkü gerçek bir dostun böyle hissettirmezdi.

Sanırım anlamakta zorlandığım şey Yoongi'nin artık her şeyiyle tanıdığım o insan olmayışıydı. Tüm o anılar, birlikte paylaşılan kahkahalar, birbirimizin omzunda ağladığımız geceler, hepsi, hepsi çöp olmuştu. Hatta belki de tüm bunların benim için artık bir şey ifade etmemesi gerekiyordu. Bana böyle hissettiren biri için empati yapmam da, onun için üzülmem de saçmaydı. Taehyung buna değmeyeceğini söyleyip duruyor, üzüldüğüm için kendi kendine sinirleniyordu. Yine de engel olamıyordum.

Tanıdığım eski Yoongi gitmişti, tanıdığı eski Jungkook gitmişti. 'Beraber olduğumuz zaman dünya korkutucu değil' derdik, şimdiyse farklı yollarda yürüyorduk. Düşüncesi bile fazlasıyla kalp kırıcıydı. Yıllardır tanıdığınız, ciğerine kadar iyi bildiğiniz insanın zamanla bir yabancıya dönüşmesini izlemekten daha üzücü ne olabilir ki zaten?

Yine de bir yanım böylesinin daha iyi olduğunu söylemiyor değildi, çünkü biliyordum; eğer o gün bu kararı almasaydım bir daha asla alamazdım. Belki de böyle olması gerekiyordu. Belki de bir şeyleri kazanmak için bir şeyleri kaybetmek gerekliydi. Her şeyi zamana bırakmak ve ne olacağını yaşayarak görmek en iyisiydi.

Sigaramın ateşinin yavaşça küllükte sönmesini izlerken sıkıntılı bir nefes verip sırtımı koltuğa dayadım. Günlerdir düşünüp durmaktan başım çatlıyordu, üstelik okula bile gidecek enerjiyi ve cesareti kendimde bulamamıştım. Yalnızca uyuyor, uyanıyor, yemek yiyor ve tekrar uyuyordum. Bu durum beni rahatsız ettiği kadar Taehyung'u da ediyordu tabii.

Taehyung.. Sahi nerede kalmıştı?

Gözlerim telefon ekranımdaki saate kayarken tam onu aramaya yeltenmiştim ki kapı tarafından gelen anahtar sesiyle oturduğum yerde dikleştim. Demek sonunda gelmişti.

Yavaş adımlarının sesi koridoru doldururken içerden acıyla karışık kısık sesli bir küfür savurduğunu duyduğumda istemsizce kaşlarım çatıldı.

"Taehyung?" Bir sorun olduğunu hissetmemle adımlarım anında koridoru bulurken karşımdaki aynadan yansıyan görüntü gözlerimin hayretle aralanmasına sebep olmuş, olduğum yerde şok içinde kalakalmamı sağlamıştı çünkü Taehyung yüzünün neredeyse yarısı kan içinde karşımda dikiliyor, her an yere yığılacakmış gibi duruyordu.

pillow talkHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin