#43

2.2K 407 130
                                    

kontrol etmeden atıyorum iyi okumalar❤️

__

-> Jungkook'

Ufukta yavaş yavaş kaybolmaya başlayan güneşin ışıkları gözlerime doğru vururken rahatsızca bakışlarımı adımlarıma indirdim.

Taehyung'la aramızda büyük bir tartışmaya yol açan malum spor salonuna doğru yürüyorduk, ve ben o noktada ne hissetmem gerektiğini bilmiyordum.

Aramızda gözle görülür bir sessizlik vardı, öyle ki arabaya binerken bile doğru düzgün konuşmamış, bütün yolu diken üstünde gelmiştik. Aslında bakarsak.. son birkaç gündür gerekmedikçe hiç konuşmadığımızı söyleyebilirdim. Sohbetimiz "Yemek yiyecek misin?", "Ne zaman döneceksin?", ve "İyi geceler."den öteye geçmemişti.

Dağıldığını görebiliyordum, hatta belki de onun ilk defa bu kadar yıprandığına şahit oluyordum. Ben ne kadar kötüysem o da en az benim kadar kötüydü. Gündüzleri eve nadiren uğruyor, geceleri saatin kaç olduğunu bile idrak edemediğim vakitlerde gelip yanıma uzanıyordu.

En çok canımı yakan şey ise aynı yatağı paylaşıyorken bile bana hiç olmadığı kadar uzak hissettirmesiydi. Daha önce tatmadığım, bana oldukça yabancı olan bir duyguydu bu. Kendimi bildim bileli onunlaydım ve şimdi hayatımda ilk kez belki de gerçekten aramıza görünmez mesafelerin girdiğinin, bazı duvarların çekildiğinin farkındaydım. Gerçek anlamda içine kapandığını görebiliyor, ve bunu düzeltmek için hiçbir şey yapamıyordum, çünkü her seferinde aynı noktaya dönmeye devam ediyorduk.

Tüm bunların olası sebebini düşündükçe... Bana karşı bir şeyler hissettiği ihtimali benim için öyle gerçekdışıydı ki zihnim bunu düşünmekten ölesiye kaçıyordu. Kendi kendime umutlanıp sonrasında hayalkırıklığına uğramaktan deli gibi korkuyor, ihtimalini bile düşünmeye cesaret edemiyordum.

Yanımda yankılanan bildirim sesiyle gözlerim belli belirsiz ona döndü. Bakışlarımı hissetmiş gibi "Mingyu," diye mırıldandı merakımı gidermek istercesine elindeki telefona bakarken. "Woojin'le konuşmuş da onu haber veriyor."

"Bir sorun var mı?" diye sordum.

"Hayır." diyerek yanıtladı telefonu yeniden cebine atarken. "Jaehyun'un aleyhine ifade vermeyi sonunda kabul etmiş."

'Anladım.' dercesine başımı salladım. Son günlerde olan gelişmelerden biri de buydu. Tartışmamızın ertesi gününde yaptıkları planı uygulamış, Jaehyun'un üstünde birden fazla uyarıcı maddeyle yakalanmasını sağlamışlardı. Tutuklu yargılanacak ve artık bizden uzak olacak olması içimi rahatlatsa da yaşadığımız şey yüzünden tam anlamıyla sevinememiştim bile.

Sanki her şey gittikçe daha kötüye gidiyor gibi hissediyordum. Önce yönelimimiz yüzünden tehdit edilmiştik, sonraysa arkadaşlıklarımız bozulmuştu. Ne Jimin'den ne Yoongi'den hâlâ ses yoktu. Namjoon ise arada bir yanımıza uğruyor, birkaç saat durup gidiyordu. Arada kalmış gibi hissettiğini anlayabiliyordum, yine de elimden bir şey gelmemesi canımı sıkıyordu.

Şimdiyse olanlar açıktı, Taehyung'la aramızda bariz bir soğukluk vardı. Uçuruma, kendisi için belirlenen hazin sona doğru son sürat giden bir arabanın içindeymişim ve şoför de ben değilmişim gibi hissetmekten kendimi alamıyordum.

Sonunda spor salonuna ulaştığımızda iç bunaltıcı düşüncelerimden uzaklaşmak adına derin bir nefes aldım ve günün geri kalanının daha da tuhaflaşmamasını umarak adımlarımı içeriye yönelttim.

pillow talkHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin