6 Kozada kelebek

42 8 4
                                        

"Efendim."

"Günaydın. İyimisin güzelim. Ayağın nasıl oldu?"

"Sağol ya aklınıza gelebildik sonunda."

"Yapma kızım ya adamada vurduk zaten. O telaşede soramadım. Sende kovunca bizi üstüne gelmeyeyim dedim."

"Yok yok, siz gidip ona yardım edin. Ne gereği var Hülya ölmüş kalmış umurunuzdami?"

"Özür dilerim. Adam seni rahatsız ediyor sandım ne yapsaydım. Sana yardım ettiğini öğrendiğimde mahcup olduk."

"Abi! Konumuz sizin mahcup olmanız mi? Ayağımı sakatladım diyorum. Sen adamdan bahsediyorsun bana. Ama siz görürsünüz. Bende size aynı davranacağım."

"Güzelim yapma ya. Bak geldim kapıdayım. Simitte aldım hem. Kahvaltı hazırlayayım sana sorada doktora gideriz."

"Sağol ya çok düşüncelisin. Gözlerim yaşardı."

"Hadi güzelim. Hadi abisinin birtanesi."

"Of tamam yalvarma be! Açıyorum."

Öfke ve bıkkınlıkla çıktım yataktan. Abime kapıyı açıp salona geçtim.

Hazirlasindi bana kahvaltı. Dün beni bırakıp elin oğluyla ilgilendiklerinde düşüneceklerdi. Hele o Fatih yokmuydu, gıcık hasta olunca kedi yavrusu gibi yamacıma sokuluyordu. Görürdü bir daha ilgi alakayı. Babayı alırdı.

Fatih abimin mutfaktaki tıkırtıları yüzünden uyanmıştı. Suratını ovuşturarak salondaki bana bir göz attı. Yanıma gelip oturdu. Bir kolunu omuzuma atıp beni kendine çekti. Yanağıma sulu bir öpücük bırakarak devam etti.

"Hülya özür dilerim. Valla dün gördün halimi ikisinin arasında az kalsın eziliyordum. Laf aramızda kalsın ama  abim bence bazen bir dallamaya dönüşüyor.  Bu olayda en suçsuz taraf benim." Diyerek beni saran kolunu çekip iki eli yanlarında teslim oldum dercesine ellerini açtı.

"Hiç suçun yok senin. Tüm suç bende neden ayağımı burktum ki. Hastalandığında artık git o çam yarması baksın sana. Ya insan bir der bu kızın ayağı nasıl oldu diye  demi."

Sinirlerimi zıplamıyordu bunlar benim. Canım burnumda birde bunlarla uğraşıyordum ya. Allahım bu nasıl bir sınav. Ah anne alacağın olsun, çekip gittin memlekete. Sabahları sen kuş seslerine uyanırken bende bu iki öküzün böğürmesine uyanıyorum.

Abimin hazırladığı kahvaltı sofrasında, biraz atışsakta, iş tatlıya bağlanmıştı. Ama ben bunu asla unutmazdım. Gün gelip devran dönecekti.

Abimin de bizimle birlikte memlekete geleceğini öğrendiğime sevinmiştim. Bayramda hep birlikte olacaktık.

Gideceğimiz günün planlarını yapıp sofradan kalktık. Fatih evi toplarken abim mutfağa el attı. Üstüne üstlük bana kahve bile yapmıştı.

Evden çıkıp hastaneye geçtiğimizde, ufak çaplı bir ezik olduğunu öğrendim bileğimde. Krem ve yazılan ilaçları aldıktan sonra eve döndük. Doktor üzerine fazla basmamam konusunda uyarmış, bu hafta için rapor yazmıştı.

En azından haftaya memlekete gidene kadar iyilesebilirdim. Bazen ablama çok hak veriyordum. Evlenip ne güzel kurtuldu bunların elinden.

***

Evdeki ikinci günümü devirmekteydim.  Bol bol vaktim vardı. Yeni bir diziye başladım. Okuduğum kitabı bitirdim. Üniversiteden bu yana tam ondört yıldır arkadaşım olan Nagehan ve Esma ile bol bol telefonda dedikodu yapmıştım.

Nagehan anadolu yakasında oturduğu için yanıma gelememişti. Tabi engel yollar değildi. Üç çocuk annesi biriydi. Üniversite de o deli dolu metal dinleyen kız menzun olduktan sonra hemen evlenmiş, radikal bir kararla tesettüre girip elinden geldiğince ibadetleriyle uğraşıyordu. Bence içinde bir yerlerde o deli ruhunun alevi hâlâ yanıyordu.

NAZENDE Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin