Two

83 14 18
                                    

12 yıl önce

"Anne, sana çiçek topladım!" Hongjoong elindeki mor lavantaları koklayarak içeri koşarken bahçede gördüğü çocukla adımlarını yavaşlattı. Kendinden oldukça büyük olan çocuk kafasını Hongjoong'tan yana çevirdiğinde yüzündeki tebessüm yerini düz bir ifadeye bıraktı.
Minik olan ise tamamen olduğu yerde kalmıştı.

Yanında annesinin kocası vardı. Bahsettikleri abi o olabilir miydi?

"Hongjoong?" Annesinin sesini duyunca annesine döndü. Annesi güler yüzle oğluna baktı. Daha sonra ise elindeki lavantalara. Gülüşü solarken Hongjoong'a adımlamaya başladı.

Küçük olanın gözlerindeki parlaklık yerini korkuya bırakmıştı.

Niye gülümsemesi solmuştu ki?

"Ne yaptın?" Dedi annesi kızgın bir ses tonuyla. "Sana çiçek topl-"
"Onlar Yunho abinin yetiştirdiği çiçekler! Sana dokunma demedim mi ben?" Annesi elindeki çiçekleri sertçe elinden alırken büyük çocuk koşar adım bahçenin içine geldi. Hongjoong suçlulukla başını eğerken Yunho elini yanındaki minik omuza koydu. Nazikçe eğildi ve ufak çocuğa baktı.

"Selam, köstebek." Gülerek konuştuğunda bayan Park elindeki çiçekleri suçlulukla aşağıda tutuyordu.

Hongjoong kötü bir amaçla toplamamıştı çiçekleri biliyordu ama... Yunho bahçedeki çiçeklere önem veriyor ve özveri ile sulayıp bakıyordu.

"Çiçekleri çok mu beğendin?" Dedi yine aynı şekilde. Sinirli değildi.

Aksine Hongjoong'un çiçekleri beğenip annesine toplaması hoşuna gitmişti. Yani ilkten şaşırmıştı ama sonra aklına bir düşünce düşmüştü.

Demek ki çiçekleri bir anneye götürülecek kadar güzeldi.

"Annemi mutlu etmek istedim..." Hongjoong ayağının ucunu yere sürttü. Utanmıştı ve korkmuştu.
"Ben Yunho." Dedi yumuşak bir ses tonuyla. "Onlar az olmuş, biraz daha toplayıp vazoya koyalım. Olur mu?"

Hongjoong başını kaldırdı ve karşısında kendinden on dört yaş büyük olan abisine baktı.

"Adım Hongjoong, köstebek değil... olur toplayalım." Alıngan bir tavırla konuştuktan sonra Yunho'nun uzattığı elini tuttu. Yunho ise kıkırdamıştı.
Küçük kardeşini seveceğini düşünmüyordu en azından bu sabaha kadar öyleydi.

Bayan Park ise memnuniyet ile gülümsedi.

İçi rahatlamıştı.

Yunho sessiz bir gençti. Kestiremiyordu hareketlerini ama kaba olmadığını biliyordu. Bu eve geldiğinden beri bir kere bile terbiyesizlik yapmamıştı kendisine.
Pek konuşmamıştı da ama önemli olan uyum sağlayabilen birisi olmasıydı.

"En sevdiğin renk ne?" Dedi Hongjoong büyüğüne. "Her rengi severim." Dedi Yunho pembe karanfillerinden koparırken. "Senin en sevdiğin renk ne?"
"Mavi." Hongjoong gülümsedi. "Denizi de çok severim." Sonra ekledi. "Korsanları da!" Ve tekrar ekledi. "Ve papağanları!"
"Birde gemileri!" Yunho çocuğun tutumuna sessizce güldü. Kendi kendine konuşuyor gibiydi. "Ama köpek balıkları korkunç!" Somurtup kafasını iki yana sallarken aklına gelenle Yunho'ya baktı. "Yunho hyung, hiç denize gittin mi?" Büyük olan elindeki karanfilleri küçüğe uzatırken kafa salladı. "Gittim."
"Köpek balığı var mıydı?" Merakla sordu.

Hongjoong denize hiç gitmemişti. Deniz görmemişti bile... masal kitaplarındakiler hariç.

"Yoktu."
"Gemi var mıydı?"
"Vardı."
"Gemide papağan var mıydı?"
"Yoktu."
"Ya korsanlar?" Gözleri parladı yine. Çok merak etmişti.

Yunho gülden koparırken eline batan dikenle minik bir küfür savurdu. "Hasiktir."
"Ay!" Hongjoong'un ağzından kaçan nida ile Yunho dudaklarını birbirine bastırdı. "Pardon pardon, ağzımdan kaçtı. Kötü bir kelime o..."
Hongjoong parmak ucuna çıkıp henüz yeni tanıştığı ve kan bağı olmayan abisinin parmağına baktı. "Yara bandı getireceğim hemen!" Yunho gerek yok diyemeden koşmaya başlamıştı bile.

Eve doğru tüm gücü ile koşarken takıldığı taş ile yeri boylamıştı tabii.

Dizinde hissettiği acı ile ağlamaya başladığında Yunho kendi elinin acısını unutmuş küçüğüne koşmuştu.

"Köstebek!" Yunho yanına ulaştığında Hongjoong kanayan dizini tutuyor ve var gücüyle ağlıyordu.

Küçük sıyrıklardı aslında. Kendini yırtarca ağlaması normal miydi? Yunho düşündü. Belki canı çok tatlıdır. Hem daha küçük...

Yunho miniği kucağına alıp tek eliyle göz yaşlarını silmeye çalıştı. "Adım... Hongjoong! Köstebek değil!" Hıçkırıkları arasından konuşurken Yunho gülmemek için kendini tuttu. "Pardon... hadi yaranı yıkayıp saralım."
"Doktora gitmeyelim!" Hongjoong çığlık attığında Yunho dudak büktü. Öyle bir şey dememişti zaten...
Kendisi tıp öğrencisi olduğundan alınmıştı gerçi... "Gitmeyeceğiz." Dedi Yunho. Doktor zaten burda...

|||||||

Bu bölüm fluxuer_
yani RealLifeYunho'm için
Bi sonraki bölümü de Mochi'ye ithaf edicem
💁🏼‍♀️✨

Yunho 20:

Hongjoong 6:

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.


Hongjoong 6:

Hongjoong 6:

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
Cars, Drugs and Curse :: SeongJoongHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin