Angel bardaktan boşalırcasına yağan yağmuru seyrederken düşünceli görünüyordu. Şekilsiz-biçimsiz damlacıklar cama yapışarak kayıyor-eriyordu. "Bebeğim." dedi Pavel ona arkadan sarıldığında. "Nasıl hissediyorsun?"
"Yorgun."
"Çok normal. Yeni dozlara vücudun farklı tepkiler veriyor."
Angel alt dudağını büktü. "Ne zaman geçer?" diye sordu.
"Bir haftayı bulur." Boynundan koklayarak uzun uzun öptü. "Belki daha kısa."
Angel derin bir iç çektiğinde Pavel bel kıvrımına parmaklarını bastırdı. "Seni yatırayım." Angel başını ona çevirdi. "Yağmuru izlemek istiyorum."
"Peki." diyerek ağırlığını üzerinden aldı. Angel onun sol göğsüne tamamen yerleştiğinde koltukta oturuyormuşcasına konforlu hissediyordu. "Çocukken de yağmuru izlerdim."
"Camlara da resim yapar mıydın?"
Angel güldü. "Evet, yapardım."
"Ben yapamazdım." dedi kederli bir sesle. Angel aniden içine düşen merak güdüsüyle ona baktı. "Neden?"
"Onun yerine kedimin gri tüylerlerinden örgüler yapardım."
"Kedimin mi vardı?"
"Çok tatlıydı." dedi Pavel. "Pamuk gibiydi."
Angel gülümsedi. "Kediler iyidir."
"Öldükten sonra bir daha hiçbir kediyi öyle sevmedim. Daha doğrusu kedi bile beslemedim."
Angel hafifçe kaşlarını çattı. "Bahçeye giren kedileri bile mi?" diye sordu. Meraklanmıştı. Pavel eliyle saçlarının buklelerini kabartıyordu.
"Evet. Onları bile." Angel çenesini anlarcasına büzdüğü esnada Pavel konuşmaya devam etti. "Çünkü hiçbiri o değil, ve olmayacak."Angel kedisini ne kadar sevdiğini hisseder gibi oldu. Sesinin tonlarından omuzlarının düşüşüne kadar her zerresinin hareketine aşinaydı. "Ölüm demişken günah çıkarmalıyım." dedi konuyu ustaca dağıtarak. "Küçükken arkadaşımla birlikte ölen sineklere cenaze töreni düzenlemiştik." Kıkırdadı. "Hatta onlar anısına dokuz sayfalık bir makale bile yazmıştım. Babam evi ilaçlatınca küçük uçuşan böcekler-sinekler ölmüştü. Çok üzülmüştüm. Sonra babam geldi ve onları desenli peçetelerin içinde bahçeye gömdük."
Pavel sesli bir şekilde güldü. "Ben sinekleri avlamaya bayılırdım. Kendimi kahraman sanıyordum."
"Gerçekten mi?"
"Evet. Kolumu yemişlerdi. Kollarım boydan boya kızarmıştı. Canımı yakanın canını yakardım."
Angel başını kaldırıp onu çenesinden öptü ve gerisin geriye göğsüne sokuldu. "Hiç çocukluk aşkın oldu mu?"
"Olmadı. Benim tek ve gerçek aşkım kollarımın arasında duruyor." Sesindeki direktlik ve netlikle doğru söylediğini anlayabiliyordu. Güldü. "Benim ilk aşkım ikinci sınıfta çıkageldi." dedi ince bir sesle. "Ona çiçek kokulu bir mektup ve ajanda bile vermiştim." Pavel güldü. Angel hatırladıkça dilini döndürdü. "Benimle çok güzel ilgilenirdi. Kaldırımın dışından yürüyerek beni korur, sonra da kantinden bana meyve alırdı."
"Bak sen." dedi imayla. Tek kaşı havaya kalkmıştı. Angel başını kaldırdı. "Uzun sürmedi. Üçüncü sınıfta başka bir kızın sırasına oturdu. Ben çok ağladım. Bana yaptığı jestleri ona da yapmaya başladı. Hemen babama anlattım. O da erkeklerden uzak durmalısın. Hepsi aynıdır. Acı-keder verir dedi."
"Aptal bir çocukmuş."
Angel başıyla onayladı. "Sen tüm randları başarıyla tamamlayan o doğru insansın." dedi kollarının içinde reverans edercesine. "Benim aşkım." Mor dudaklarını sıcak dudaklarına bastırdığında Pavel belindeki elini boydan boya yukarı çıkardı. "Bana kokulu bir mektup ve ajanda vermelisin."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sadece Sen
General Fiction"Kiminle evli olduğunu biliyor musun, küçük tilki?" Angel alayla güldü. "Bir dahiyle." dediğinde hattın ucundaki adam histerik bir gülümsemeyle mırıldandı. "Ben." dedi donuk bir sesle. "Şeytan demeyi tercih ederdim." Angel 4 senedir bir peri masalın...