Edna dolaptan çıkardığı soğuk sandviçin kese kağıdını ikiye kıvırdı. "Bölüşelim mi?" diye sordu. Thedore elini uzattı ve sinirle homurdandı. "Böyle giderse açlıktan öleceğiz." Edna yarısını ona verdikten sonra Thedore peynirli sandviçten büyük bir ısırık kopardı. "Hayvan herif deneklerine bile iyi bakmıyor." Merdivenlerden gelen hışırtı sesiyle Edna korkuyla ona baktı. "Geliyor!"
Thedore lokmasını zar zor yuttu. "Ne yapacağız?" diye sordu. Ednadan daha çok korkuyor-ürküyordu. Ednanın arkasına geçtiğinde Edna kaşlarını çattı. "Ne yapıyorsun?"
"Saklanmamız gerekmez mi?"
Edna iç çekti. "Küçük bir bodrumdayız." dedi eliyle etrafı işaret ederek. "Sence kaçacak bir yer var mı?"
"Korkuyorum kızım!"
Edna ona yandan bir bakış attı. "Kalıbının adamı ol diyeceğim ama." Güldü. "Kalıbında yok ki." Thedore gönül koydu. "Ayıp oluyor ama." Omuzlarını kaldırdı. "O zaman sen iğneyi kullan bende üstüne atlayayım." Ellerini sözlerini destekler niteliğinde havaya kaldırmıştı.
Edna duraksadı. Ağrıyan bacaklarını dizlerine kadar çekti. Gözleri dolduğunda Thedore ona ona doğru döndü. "Hey." dedi pürüzlü bir tınıyla. "Korktuğunu biliyorum." Edna ona aniden sarıldığında Thedore gözlerini kapatıp sırtını sıvazlamaya başladı. "Buradan kurtulacağız, tamam mı?" Edna hıçkırdı. "Sadece kardeşimi bulmak istemiştim."
Thedore burukça güldü. "Ben de sadece param olsun, şu illet hastalıktan kurtulayım istedim." Uzun duvarların üstündeki siyah hoparlörden Pavel'in sesi yükseldi. "Ben de karımın iyi olmasını istedim."
Edna irkilerek Thedore'den ayrıldı. İkisini de histerik bir korku kaplamıştı. Demir kapı gıcırdayarak açıldığında yüzüne bakmak zorunda kaldılar. Pavel kapıyı itti ve kenarda olan tekerlekli sandalyeyi çekti. "Ne kadar da duygusal bir konuşmaydı." dedi oturduğunda. Ardından Edna'ya baktı. "Göğüslerinin arasına sakladığın iğneye mi güveniyorsun?" Edna gözlerini kaçırdı. Titrek bedeni elektrik akımı almış gibi sarsıldı. Thedore, Pavel'e öfkeyle baktı. "Derdin ne senin?!"
"Söyledim ya." dedi Pavel oldukça konforlu bir edayla. "Karımın sağlığı."
Edna aniden haykırdı. "Bu vahşice!" Uzun-kenarları kırılmış-şekilsiz tırnaklarını taytının üstünden etine geçirdi.
"Sana göre belki öyle." dedi Pavel. "Kardeşin için her şeyi göze alan bir ablasın, değil mi?" Edna duraksadı. Eskiye dair anıları karmaşıktı. Zihni ilaçların etkisiyle farklı kurgular tasarlıyor, doğrusu ne asla bilemiyordu. "Onun için buradasın." dedi Pavel.
"Bu ne demek?" diye sordu Thedore. Pavel derin bir nefes verdi. Sağ ayağını sallıyor, uzun kollarını sandalyenin gövdesine yayıyordu. "Bir anlaşma yaptık." Edna'nın solgun yanaklarını sıcak gözyaşları ıslattı. "Kardeşi lösemi hastası. Onun için ilaç yapıyorum onu hayatta tutacak doktorlara para döküyorum. Karşılığında ise-" Thedore sözünü tamamlayarak böldü. "Test yapmana izin verdi."
"Senin gibi." dedi Pavel. "Eğer testler başarılı olursa hayatta kalırsınız. Karşılığını mutlaka öderim. Başta anlaştığımız gibi."
Thedore nefes almak ve vermekte zorlanıyordu. "Ölmek istemiyorum." diye mırıldandı. Pavel onları ürkütmemesi gerektiğini anımsadı. "Ölmeyeceksin." Thedore ona garip garip baktı. "O kadını kriz anında öldürdün, sana nasıl güveneceğiz?"
Pavel'in gözleri boş sedyeye kaydı. "Ölecekti. Gebelik kalbini çökeltiyordu. Ben yalnızca acısını dindirdim." Edna başını şiddetle iki yana çevirdi. "Sağlıklı bir kadındı." dedi yüksek bir sesle. "Bebeği de öyleydi."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sadece Sen
Ficção Geral"Kiminle evli olduğunu biliyor musun, küçük tilki?" Angel alayla güldü. "Bir dahiyle." dediğinde hattın ucundaki adam histerik bir gülümsemeyle mırıldandı. "Ben." dedi donuk bir sesle. "Şeytan demeyi tercih ederdim." Angel 4 senedir bir peri masalın...